1705 entry daha
  • hayatı fıkra olan meşhur kadı karakuşî'nin hikayelerinden birisi:

    bir hırsız bir evi gözüne kestirir ve etrafı kolaçan ettikten sonra balkondan içeri girmeye karar verir. biraz tırmandıktan sonra balkonun korkuluğu kopar ve hırsız düşüp ayağını kırar. bunun üzerine karakuşî’ye gider ve ‘kadı efendi, soymak için bir eve girecektim ama balkon korkuluğu koptu ve düşüp bacağımı kırdım, ev sahibinden şikâyetçiyim. tamam, hırsızlık suç ama cezası balkondan düşüp ayak kırmak değil’ der. karakuşi de ev sahibini çağırtır ve ‘be adam, niçin balkonunun korkuluğunu sağlam yaptırmıyorsun. sağlam yaptırsan bu adam düşüp bacağını kırmaz’ der. ev sahibi ‘aman efendim, korkuluğu marangoz yapmış benim günahım ne?’ diye karşılık verir. bu defa marangozu çağırtır ve sorar ‘neden sağlam korkuluk yapmıyorsun?’ diye. marangoz ‘efendim, ben balkonun korkuluğunu çakarken yeşil başörtülü bir hanım yoldan geçiyordu. başörtüsü o kadar yeşile boyanmıştı ki gözüm ona daldı. çiviyi de boşa çakmış olacağım’ der. karakuşî emir verir ‘hemen yeşil başörtülü kadını getirin!’ kadıncağızı getirirler. kadın tir tir titrer karakuşî'nin karşısında. ‘benim suçum ne, boyasın diye boyacıya verdim, o boyadı’ der kadın. bu defa boyacı çağırtılır. karakuşî boyacıya çıkışır ‘başörtüleri göz alıcı renge boyuyorsun sonra marangoz çiviyi boşa çakıyor ve hırsız tırmanırken düşüp bacağını kırıyor’. boyacı verecek cevap bulamayınca karakuşî hükmü verir: ‘asın bunu’. biraz sonra cellât gelip der ki ‘kadı efendi, bu boyacının boyu sehpaya uzun geldiği için onu asamıyorum.’
    karakuş kafasını kaşır ve çözümü bulur: ‘git kısa boylu bir boyacı bul ve onu as’."
3421 entry daha
hesabın var mı? giriş yap