10 entry daha
  • sezona çok iyi başlangıç yaptıran bir oyun olmuştur seyirci olarak söylemek gerekirse. moda sahnesi'nde izlediğim en oyunlardan biri diyebilirim tereddüt etmeden. tamam bu adamları zaten çok seviyorum, ne yapsalar koşarak gidip izleyeceğim de bu oyun bu adamları niye sevdiğimizi hatırlatan oyunlardan. adamları ve kadınları tabii.
    oyun akışı çok güzel, alttan alta bana ne demek istiyor diye kafayı yemeye gerek kalmadan karakterlerin bireysel dertleri anlaşılabiliyor. fakat sonra her karakterin diğeriyle derdine geldiğimizde iş biraz karmaşıklaşıyor. ve bu noktada iyice eğlenceli ve kafa açıcı oluyor. izlerken bir noktada seren yüce'nin çoğunluk filmi geldi aklıma. çoğunluktan olmak ne kadar kolay ve ne kadar hızlıca diğer azınlıkları satabiliyoruz değil mi.

    bireysel olarak benim şalterlerimi attıran ve 2 gündür kendi fikrimmiş gibi ona buna anlattığım nokta doğurganlık vurgusu. kadın doğursun ki toplumun devamı sağlansın, kadın doğurmak için vardır konusu. 30 bandına yaklaşan bir kadın olarak; yazın her hafta sonum düğünlerde geçiyor, yani tüm arkadaşlarım şu aralar yeni gelinlerin tatlı telaşındalar. ya da 1 senedir çıktığı sevgilisi evlenmeyi düşünmüyor diye sevgilisinden ayrıldı geçen gün işteki arkadaşım. çünkü ultimate goal evlenmek. madalya mı takıyorlar bilmiyorum. hepimizin bildiği gibi kocişler genelde arka planda, kız mutluluktan çıldırıyor vs. ben bu güne kadar bu kızların; yalnız ölmekten korktuklarını, küçük kızlara anlatılan prenses masallarının etkisinde kaldıklarını ya da salt toplum baskısından bu kadar evlenme meraklısı olduklarını ve bunun kadını küçümseyen saçma bir davranış olduğunu çılgınca savunuyordum.
    işte bu noktada oyun şalterlerimi attırdı. bu kızın omurilik soğanının en dibinden gelen mesaj aslında ona toplumu devam ettirmesini söylüyor. toplumu devam ettirmek için evlen, çünkü sen doğurma kudretine sahip bir varlıksın ve bunun ilk adımı evlenmektir diyor bilinçaltındaki çılgınlıklar. burada bahsettiğim biyolojik saatin işlemesi ve hormonel olarak çocuk yapma dürtüsü değil, zira bu evlenmeden de yapılabilir. neden "evlenmek" için çıldırıyor bu kızlar sorun burada. evlenmek nedir? toplum için üremeye ilk adımdır. çünkü artık her an ana olabilirsin. artık ana adayısın sen be anaaa. bundan daha ulvi ne olabilir ki. berkecan'le neden evlendiğini kendine hiç sormuyor ki bu kız. çok aşık değil, aralarından sürekli gelişimi sağlayan sağlıklı bir iletişim yok, berkecan'dan daha iyisi var, kızımızdan da daha iyisi var. ama "artık evlenmenin zamanı ve berkecan çok düzgün bir çocuk" dürtüsünün, kızın bilinçaltının derinliklerinde toplum devamı ve çocuk doğurmaya hak kazanmak olduğu düşüncesi beni kısmen rahatlatıyor. kızımız çok da gerzek değilmiş, tek derdi kociş edinmek değilmiş; kontrol edemediği derin dürtülerin kurbanıymış. bunun bir sonraki adımı, evlenip de çocuk doğurtamayan kocişin dramı. nasıl erkeksin sen be.

    --- spoiler ---
    oyuna geri dönmek gerekirse, genç kız ile erkek kardeş arasındaki hızlı birbirini dışlayan geçişleri izlemek eğlenceliydi. münir can cindoruk'u ilk defa izledim, fazlasıyla başarılıydı. yapacağı yeni işlere sorgusuz giderim. arka planda durduğu, diğer karakterlerin sahnelerinde de onu izlerken buldum kendimi.
    annenin masa üzerinde çıldırdığı sahne oyunun doruk noktalarındandı. suflöz de işin içine girince, senden de büyüğü var hepimiz toplumun-yöneticinin-annenin-hormonların etkisinde olsak da hep onun üzerinde de bir baskı var anlatımı iyice güçlendi.
    caner cindoruk'un "olm napıyorsun annemler burada" repliği ilk geceye mi özeldi çözemedim ama çok iyiydi. caner cindoruk'un çok derin ve konuşkan bir karakteri yoktu, fakat o da vücut diliyle baya baya güzel anlattı karakterini. oyuncular da oyun sırasında ve sonrasında baya eğleniyorlardı belli ki. bir de hülya gülşen sen ne çekici ve güzel ve sempatik bir kadınsın ya.
    son olarak not etmek gerekirse, tercüme ve dilin uyarlanması çok başarılıydı. son zamanlarda gittiğim birçok oyunda, nasıl bir yabancı cümleden tercüme edildiği kolayca anlaşılan zorlama çevirilere denk gelmiştim. beyaz kıçını çek oradan adamım. en kısa gecenin rüyası da iyiydi tercüme konusunda da shakespeare tercümesi ile yeni dönem alman oyunu tercümesi aynı iş değil tabii.
    --- spoiler ---
11 entry daha
hesabın var mı? giriş yap