68 entry daha
  • bundan birkaç ay önce bir yazarla mesajlaşarak ekonomik boykot önerilerimizi paylaşmıştık. o mesajdan kopyaladığım benim önerilerim:

    ekonomik boykotun temel direği finansal boykot olmalı. sistemden likiti çekmek en can alıcı nokta. bu sebeple;

    bankalardan mevduatların çekilmesi ve döviz olarak yastık altında tutulması. (yapılamıyorsa banka olarak yurtdışındaki bankaları kullanmak, o da olmuyorsa iş bankasını kullanmak. iş bankasının hisselerinin %30'u atatürk payı olup chp tarafından kontrol ediliyor. önemli bir kısmı da emeklilik fonuna ait.)

    bireysel emeklilik, forex, borsa, vb gibi her türlü finansal yatırımdan uzak durulması.

    kredi kartı yerine nakit kullanılması.

    ev, araba alınmaması bunun yerine kirada oturulup eski arabayla idare edilmesi, yapılabiliyorsa araba yerine bisiklet tercih edilmesi. burası da çok önemli. türkiye ekonomisi inşaat ile ayakta duruyor. emlak sektöründeki durgunluk ülke ekonomisini çok etkiler.

    tatile yurtdışına gidilmesi.

    alışverişin yurtdışından yapılması. diğer seçenek de internet üzerinden yurtdışından alışveriş yapılması.

    alkol ve sigara gibi yüksek vergili tüketim mallarının yurtdışına giden arkadaşlara sipariş edilmesi. sigarayı bırakmak tabi ki en güzeli ama yapılamıyorsa daha ekonomik sarma tütün, çiğneme tütün gibi seçenekler de düşünülebilir. alkollü içecekler de evde yapılabilir. mesela evde bira yapmak hem çok eğlenceli hem de çok karizmatik bir hobi.

    ekmek, yoğurt,dondurma gibi basit gıdaların evde yapılmaya çalışılması. imkanı olanların kendi sebze ve meyvelerini yetiştirmesi. (saksıda roka, maydonoz, dereotu yetiştirmek o kadar kolay ki...)

    ev ve işyerlerinde elektrik, su tasarrufu için her türlü önlemin alınması. (devletin en önemli vergi geliri kalemlerinden birisi budur ve ayrıca dağıtım şirketleri cengiz, limak gibi yandaşlardır.)

    mümkünse zincir özel hastanelere gidilmemesi, tanıdık doktorların veya kişisel muayenehanesi olan doktorların tercih edilmesi.

    dost meclislerinin kafelerde, restoranlarda değil balkonlarda, yazlıklarda toplanması. (eğer iyi bir arkadaş grubunuz varsa çok daha keyifli)

    mümkünse digitürk, d-smart, tivibu gibi platformlara üye olunmaması.

    tuttuğu takımın forma, lisanslı ürün, kombine gibi ürünlerinin alınmaması. (futbol ekonomisi de gerilesin bakalım ne oluyor...?)

    eşe, dosta, sevgiliye hediye olarak pırlanta, elektronik, giysi yerine kitap alınması veya kişisel eğitim ile ilgili hediyelerin tercih edilmesi. maddi güç varsa somut hediye yerine yurtdışı tatili, vb hediye edilmesi.

    hep en son çıkan telefonların satın alınmaması. bozulana kadar eskisi ile idare edilmesi.

    dilencilere, selpak satıcılarına, su satıcılarına para verilmemesi.

    kurban kesmek yerine kurban parasının, yine aynı şekilde fitre ve zekatın da
    atatürkçü fakir ailelerin öğrenci çocuklarına burs olarak verilmesi. burs verilecek öğrenci bulunamıyorsa ilerici vakıflara verilmesi.

    en önemli madde de tabi ki şu: tüketimimizi minimuma indirsek de yine de bir şeyler satın almaya mecburuz. o ürünleri alırken de satıcının iktidara muhalif olmasına dikkat edilmesi, yandaş esnaftan alış veriş yapılmaması.

    edit: hiçbir yağmur damlası sele neden olduğuna ihtimal vermezmiş. 'sizin boykotunuzdan ne olur ki, kaç kişisiniz' diyenlere aldırmayın. bireysel tepkinizi koyun. belki sel olamayız ama, birilerini ıslatıp rahatsız edebiliriz.

    edit 2: arkadaşlar, önerilerimi beğenmeyebilirsiniz, mantıklı bulmayabilirsiniz. eksileyin geçin. neden mesajla küfür ediyorsunuz? yaz karşı argümanlarını başlığa, ikna et bizi o zaman. bu ülkede insan gibi tartışılmadığı için sorunlarımızı çözemiyoruz zaten.

    edit 3: dilencilere, selpak ve su satıcılarına para verilmemesi konusunda çok mesaj geliyor. şöyle açıklayayım:
    birincisi; ben vicdansız bir insan değilim. fakirler ölsün demiyorum. ben de o insanlara para vererek yardımcı olmaya çalıştım çok kez. ama biz bu insanlara para verdikçe aynı yolu seçen insanların sayısını arttırıyoruz sadece. trafik ışığında dilenen, selpak satan insanları daha insani şartlarda yaşatmayı hedeflemektense bozuk paralarımızı verip vicdanlarımızı rahatlatıyoruz. bu da başkalarını da o trafik ışıklarına çekmekten başka bir işe yaramıyor. sosyal devlet anlayışı günden güne sadaka anlayışına evriliyor.

    ikincisi ise şu;
    o kimselere sorun lütfen devlet, hükümet hakkında ne düşünüyorsunuz diye. ben her seferinde soruyorum ve her seferinde devletimiz, hükümetimiz sağolsun cevabını alıyorum. bu ülke bu insanlara trafik ışıklarında dilenmekten başka çare bırakmamış, onlar hala şükür diyorlar. bir şeylerin değişmesi için önce fakirler seslerini yükseltmeli. açlığa, fakirliğe isyan etmeli. ben orada selpak ve suyun oluşturduğu ekonomiden çok, o insanların tepki göstermeye başlamasını sağlamak adına bu fikri sundum.

    edit 4: vatan haini yakıştırmalarına şu cevabı vermek istiyorum:
    ben ülkemi çok seviyorum. bu güzel ülkenin siyasal islamcıların elinde çürümesini görmeye dayanamıyorum. başka çözüm yolu görmediğimden ekonomik boykot öneriyorum. bazen daha yükseğe sıçrayabilmek için bir adım geriye çekilmek gerekir. burada temel mantık tasarrufu arttırarak ekonomiyi daraltmak. çok ilginçtir ki ekonomi bilimi tasarrufla ekonomilerin güçleneceğini söyler. tasarruf arttıkça ekonomi, krizlere ve daralmalara karşı daha güçlü olur. o yüzden devletler de halkın tasarrufunu destekler. bizim devletimiz hariç. çünkü her konuda olduğu gibi bu konuda da yarını düşünmeyen, günü kurtaran politikalar izleniyor. ülke yönetmeyi bilmeyen bu ekibin en çok korktuğu şey şu anda ekonominin daha da daralması. bu halkın cebine dokunmadıkça istediklerini yapabildiklerini anladılar.
    ben halkın başlatacağı tasarruf hareketinin kısa vadede hükümet aleyhine olacağını, uzun vadede ise türkiye ekonomisini güçlendireceğini düşünüyorum. o gün gelene kadar da türkiye'de iktidarın değişmesini umuyorum.

    edit 5: yazdıklarımın iktidar yanlılarında mağduriyet yaratacağını, daha fazla bölünmeye yol açtığımızı, yine onların ekmeğine yağ sürdüğümüzü söyleyenler var. yazdıklarımın nerede paylaşıldığını, iktidar yanlılarının yazdıklarım üzerinden mağduriyet çıkarmasını da önemsemiyorum. biz bu konularda hassas oldukça, çekingen oldukça onlar daha da üstümüze gelmeye başladılar. onların parmakları çizilince günlerce ağlarlarken, bizim kolumuz kopsa sesimizi çıkaramaz olduk. biz çoktan bölündük. ben artık bölünmemeye çalışmaktan yoruldum. bölündüğümüzü kabul edip, tekrar nasıl birleştireceğimize bakalım. bunun da çaresi ilk önce siyasal islamcıları iktidardan indirmektir. biz geri kalan düşüncelerle tekrar bir arada yaşamayı öğreniriz.
590 entry daha
hesabın var mı? giriş yap