1 entry daha
  • ilginç bir deneyim. sırayla filmler izlendiği zaman yönetmeni daha iyi idrak etmekle/içselleştirmekle birlikte; sinemaya bakışını, hayata bakışını, hangi muhtevalara yoğunlaştığını (filme göre değişebilir bittabi) filmlerde kullandığı müziklerinin benzerliği veya oyuncu seçimindeki kendine has üslubu, kamera çekimi, renk kullanımı da ayriyeten görülebiliyor (tamam tamam bazen hiçbi şey anlaşılmıyo lan. hatta bazen filmlerin yorumlarını okuyorum ağzım açık kalıyo yeminle. yahu benim izlediğim filmler başka filan mı acaba diye adına bakıyorum tekrar. ne yorumlar ne alt metinler, ne göndermeler. anam anam. acaaayip böyle. yönetmen bile "hasss.. heee.. o mu? yok ya öyle miymiş?" diyebilecek; fular ne bileyim şişe dibi gözlük falan takmak lazım. o radde. neyse paranteze gel).

    bilakis, favori bellediğim yönetmenlerin alt yazılı ne kadar filmleri varsa izledim, onu bi kere söyleyeyim. bunu derken izleyemediklerim de var onların alt yazılı hali yok, olsa onları da izlerdim. haa bi de; filmleri karışık şekilde izlemedim atilla dorsay ustam. mesela her gün yönetmen babanın bir filmini izledim bu böyle gitti, gün gün yani. araya başka film/dizi, ıvır zıvır sığdırmadım, o da dediğim gibi (çok anladığımdan değil de az çok öhöm) yönetmenin hayata bakışını gösterttiydi resmen. ya da ben anladığım kadarını gördüm. filmlerini izlemekten keyif aldığım, en sevdiğim yönetmenler, şöyle alalım:

    (bkz: gaspar noe)
    (bkz: jean pierre jeunet)
    (bkz: michael haneke)
    (bkz: aki kaurismaki)
    (bkz: federico fellini)
    (bkz: tony gatlif)
    (bkz: bernardo bertolucci)
    (bkz: françois truffaut)
    (bkz: luis bunuel)

    düdüt: imla. yoksa hiçbir neden yok.
150 entry daha
hesabın var mı? giriş yap