90 entry daha
  • yaklaşık üç aylık yazarlığımda yazdığım entrilerin önemli bir kısmı cinsiyet meseleleri ve cinsiyetçilik üzerine sanırım. sözlüğe yazar olmak için kaydolurken bu konuda bu kadar sık yazacağımı düşünmemiştim muhtemelen. arada okuduğum kitaplarla ilgili birkaç bir şey yazıp kaynar giderim diye düşünüyordum. (çaylak entrilerimde cinsiyetçilik üzerine yalnızca bir entri var.) yazar olmadan önce debe'yi okuyup geçtiğim için gözüme bu kadar batmıyordu sözlükteki cinsiyetçilik. fakat düzenli olarak takip ettiğimde sözlükte fazlasıyla yoğun bir cinsiyetçiliğin var olduğunu farkettim. her gün gündemde en az üç cinsiyetçi başlık oluyor. ya var olan başlıklar hortlatılıyor ya da zaten başka başlıklarda konuşulan konular farklı kelimelerle yeni başlıklara taşınıyor. bunların bir kısmını görmezden gelmeye çalışsam da bi yerden sonra bu mümkün olmuyor. daha alakasiz başlıklarda yer alan cinsiyetçi entrilerden bahsetmiyorum bile. bu kadar fazla olması, sözlüğü turkiye ortalamasının bir yansıması olarak gördüğüm için bir yandan şaşırtmıyor fakat öte yandan yazmak gibi düşünsel bir eylem esnasında bu tür söylemlerin daha fazla filtrelenmesini de beklemiyor değilim. ( ki sözlükte kime sorsanız kendisini türkiye ortalamasının üstünde görür sanırım.)

    fakat şu an, bu entriyi yazmamın asıl sebebi, benim haricimde pek de kimseyi alakadar etmeyen kişisel bir not düşüp, itirafta bulunarak günah çıkarmak. bu konu üzerine sürekli yazan biri olarak, kendimi cinsiyetçilikten muaf gördüğümün düşünülmesini istemem. yazdıklarımdan böyle bir anlam çıkmasını istemem. ben cinsiyetçi birisiyim.

    hiçbir zaman fazla cinsiyetçi birisi olmamama rağmen, 20'li yaşlarının başlarına kadar cinsiyet meseleleri üzerine pek düşünmemiş bir erkek olarak, dahası bir çok hemcinsim gibi zihnine toplumsal olarak inşa edilmiş erkeklik modeli zerk edilmiş bir erkek olarak, hala zihnimin ulaşamadığım kuytu köşelerinde ve hatta kimi zaman en ortalık yerlerinde cinsiyetçi öğeler, refleksler, nüveler mevcut. keşke sihirli bir değnek değip beni bu dertten kurtarsaydı. fakat bir çok konu gibi bu konuda da emek harcamadan, kendinle mücadele etmeden ilerleme kaydetmek pek mümkün değil sanırım.

    maalesef hala gündelik hayatta, farkında olmadan ya da sonradan farkına vararak bir sürü cinsiyetçi söylemi ya da tavrı yeniden üretiyorum veya yeniden üretimine katkıda bulunuyorum. farkında olduklarımı elimden geldiğince törpülemeye çalışıyorum. fakat içimde sinsice barınan bu cinsiyetçiliği yok kılmaya ömrüm yeter mi bilmiyorum. yazmanın bu konuda şöyle bir avantajı oluyor: yazarken reflekslerden ziyade zihnin düşünsel kısımları daha aktif olduğu için, cinsiyetçilikten daha arınmış, daha eşitlikçi bir insan olabiliyorum. demem o ki, cinsiyetçilikten azade olmak, olduğum kişiye değil olmak istediğim kisiye ait bir özellik ve güzellik.

    şimdiden bu fazlaca kişisel itirafımı okumaya tenezzül edip, zamanlarından çaldığım insanlardan özür dilerim.
102 entry daha
hesabın var mı? giriş yap