49 entry daha
  • gençliğimi geçirdiğim semtin bir bölgesi.

    bu rıhtımda dilenen ya da bir şeyler satan vatandaşlar olurdu, muhtemelen hala vardır, sürekli yakanıza yapışır, gül satmaya çalışırlardı. toplumumuzdaki her yan yana gelen kadın ve erkek muhakkak ki sevgilidir ön gözlemi bu vatandaşlarımıza da sirayet etmiş olacak ki, "aman abim, sibel can' dan bile güzel bu ablama alır mısın bir gül?" diye, yanınızdaki alakalı alakasız her erkeği darlamakta bir sakınca görmezlerdi.

    günlerden bir gün, çok samimi bir arkadaşımla vapura binip karşıya geçmek maksadı güderek yürüyoruz, amacımız insan gibi yürüyüp, vapura binip karşıda bekleyen arkadaşlarımızın yanına gitmek ve iki muhabbetin belini kırıp güzel bir gün geçirmek... karşıdan gelen gülcü* vatandaşı görünce, bir gerildik ama artık bu kaçınılmaz olaya alıştığımız için başımıza geleceklere boyun eğip bekledik. yılın sorusu olan "yakışıklı abim, almaz mısın hülya avşar' dan güzel ablama bir gül?" ü duyunca (karşılaştırıldığınız ünlü her zaman değişir), benim inanılmaz kıvrak zekaya sahip arkadaşım; "sevgilim değil o, kardeşim." diyerek, bu süpersonik argümanıyla vatandaşı uzaklaştırmayı hedefledi. ancak hayat, size küçük sürprizler yapmayı seven tatlış bir romantiktir. gül satan delikanlı tişörtümün eteğini tuttu ve arkadaşıma sırıtarak "sen kimi kandırıyorsun lan, al bir gül, yoksa açarım." dedi. arkadaşım; "senin o elini var ya, götüne sokarım!" diye delikanlının eline yapışınca, delikanlı da gülü mülü attı diğer eliyle koluma yapıştı. ben gözüne far tutulmuş tavşan gibi donakalmış, önümde gerçekleşen bu testosteron savaşını izlemekten başka hiçbir şey yapamayacak kadar şok olmuştum, ayrıca da kolumu acayip sıkı tutmuştu hayvan! neyse arkadaşım yanımda burnundan soluyarak bakarken, gülcü çocuk da sırıtarak bir ona bir bana bakıyordu. en sonunda ben kolumu kurtarmak için çırpınınca; gülcü çocuk arkadaşıma " bırak elimi, kızı bırakayım!" dedi. arkadaşım benim çaresiz bakışlarıma dayanadığından mı yoksa süzme bir aval* olduğundan mı bilmiyorum, delikanlının elini bıraktı.

    işte tam o anda delikanlı tişörtümü kafama kadar kaldırıp, tüm her şeyi gözler önüne serdi ve kaçtı. şimdi üzerinden yıllar geçmiş bu olayı öylesine anlatıyorum ama o zaman baya etkilenmiştim tabi... neyse arkadaşım arkasından fırladı ama kolundan tutup engelledim, dedim ki; "ya tamam bırak, serserinin teki ne olcağı belli değil, boşver." anlayamadığım şekilde arkadaşım benden daha çok etkilenmiş gözüküyordu; "tamam ya boşver abartma, bikini de giyiyoruz sonuçta!" falan diye teselli ettim.

    ama tabi tadımız acayip kaçmıştı bi kere... çay bahçesindeki olayı izleyen yaşlı amcanın gözleri de yuvalarından fırlamıştı. o an onu bir heykeltraş falan görse; rıhtımın simgesi olacak bir heykel yapılması işten bile değildi... bu da böyle bir anımdır.
9 entry daha
hesabın var mı? giriş yap