14 entry daha
  • abi öncelikle benim yaptığım öküzlüğü yapıp görmemiş gibi aynı gün içerisinde 3-4 binayı gezmeye çalışmayın. zihnen ve bedenen tükeniyor insan. eve az önce geldim kulaklarımdan duman çıkıyor hala. mümkünse günlere yayın. ya da her hafta gidip birini gezin falan. "ay canım yarın n'apsak acaba ya sabah erkenden kahvaltı yapıp tüm gün bienali mi gezsek?" yok böyle bir olay. yapmayın bunu. daha sonra günde tek bina olacak şekilde tekrar gezeceğim bienali...

    önemli uyarı : galata rum okulu'nun son katında lungiswa gqunta'nın "çimen" isimli şöyle bir eseri bulunmakta kırık şişelerden oluşan bir eser. bu eseri uzaktan sevin abi. şişeleri yakından çekmek için eğildiğimde tansiyonum mu çıktı ne olduysa artık gözüm nasıl karardı anlatamam. yaklaşık bir dakika boyunca da geçmedi ve yere yığılmamak için çok uğraştım. beyin kanaması geçiriyorum falan sandım resmen. neyse işte ne zaman ne olacağı belli olmuyor. ayağınız burkulur bir şey olur kendinizi şişelerin ortasında kevgire dönmüş halde bulmayın sonra. çocuğunuzla birlikte gittiyseniz elini bırakmayın, kendinizi eserlere kaptırıp başı boş bırakmayın. allah korusun...

    uyarıya açıklama geldi: orada görev yapan bir arkadaş durumu açıklığa kavuşturdu sağ olsun: "galata rum okulunda görevliyim. o eserde kullanılan kimyasaldan dolayı rahat nefes alamadığın için böyle bir sıkıntı yaşamış olabilirsin. sanatçı aslında benzin kullanmak istemiş, ama yanıcı özelliğinden dolayı güvenlik gerekçesiyle izin verilmemiş. görevli arkadaşlar genelde ziyaretçileri eğilmemeleri konusunda uyarıyor, ama herhalde dikkatlerinden kaçmış. geçmiş olsun."

    bele sanatın içine soxum...

    bienale gelirsek;

    öncelikle şunu belirtmeliyim ki her yere yetişmek için hiçbir yeri doğru düzgün tüketemedim. bugün kabasını aldım sayılır. kaba taslak gözlemlerim şöyle: işlerin neredese yarısına yakını "puufff türkler de iş istiyor neyse bari önceden yaptığım bir şey olacaktı şu köşede. bunu göndereyim de açıklama kısmında bir kulp uydururum." tadında. son derece zorlama olmuş bazı eserler.

    henrik olesen'in kablolar, anahtarlar, gözlükler, ışıklar isimli çalışmasını oldukça sevdim. lise döneminde eve kız arkadaşını getirmiş her erkeği mahalleye girdiği o ânâ götürecek bir çalışma :) istanbul'un eski, herkesin birbirini tanıdığı mahallerinde oturanlara tebessüm ettirmesi muhtemel. gerçi tebessüm mü ettirir yoksa depresyona mı sürükler bilemem. biraz melankolik bir çalışma. bienal temasının hakkını veren nadir eserlerden.

    jonah freeman ve justin lowe 'nin gölgede senaryo isimli enstalasyonunu da oldukça beğendim. adamlar çalışmış abi. adamlar yapmış. bunu es geçenin olacağını düşünmüyorum. kocaman mavi kapı her ziyaretçiyi içeri sokmaya yetiyor zaten. içinde dolaşırken "burayı hiçbir türk annesi görmemeli. eserin yarısını dışarıdaki çöpe atmaları saniyeler sürmez" diye düşünüp ağzım kulaklarımda dolaştım.

    volkan aslan ın 'evim evim güzel evim" isimli kısa filmini izleyin. kısa film salonlarına genellikle biraz dinlenmek için girilir ve birkaç dakika sonra film bitmeden çıkıp gidilir. bunu izleyin abi. filmin sonunda ağzınız açık kalacak ve tekrar tekrar izleceksiniz. gerçekten çok güzel iş.

    erkan özgenin 'harikalar diyarı' isimli filmini de aynı şekilde izleyin. içimi acıtan tek çalışma oldu bu. bazı komşular çok orospu çocuğu...

    bilal yılmaz ın 'kirli kutusu' nu steampunk seven biri olarak oldukça beğendim. he bu işin bienalin temasıyla ne kadar alakası var bilemiyorum. ama alıp evimin orta yerine koyasım gelmedi değil.

    son olarak da galata rum okulunun terasında bulunan leander schönweger in 'ailemiz kaybetti/kayboldu' labirenti. içinde dolaşırken videoya çekeyim dedim ve videoyu kapattığımda etrafımda ne bir insan kalmış ne de bir insas sesi. sadece o ürkütücü kapı vurma sesi kalmıştı. bildiğin kayboldum içinde. son zamanlarda yaşadığım en eğlenceli şeylerden biriydi. birkaç dakikalığına da gerçekten ürkmedim değil. ziyaretin az olduğu ve labirente sizin dışınızda çok az kişinin girebileceği saatlerde girebildiğiniz en minik kapılardan girip labirentin içinde kaybolmanızı tavsiye ederim, tek başınıza... duygusal olarak bütünleştiğim tek çalışma oldu.

    girişlerdeki masalardan 15 tl karşılığında (normalde 150 tl'den aşağı olmazdı bu sefer şaşırttı beni) sergideki işlerin sanat argümanıyla anlatıldığı 500 sayfalık bir kitapçığa sahip olabilir, orada yazılıp çizilenlerle eserlere daha ciddi bir gözle bakmayı deneyebilirsiniz. bulut sistemi için ne diyordu zamanın ulaştırma bakanı; nimetlerinden yararlanıp işini göreceksin. kafayı taktın mı o zaman işin kötü ehehe, hikmetine fazla şey yapmamak lazım eyyorlamam bu kadar.

    unutmadan; kameramı fark ettiği anda vazoyu kırmış çocuk gibi yüzüme bakan, önümden geçmeden önce iznimi isteyen ve sonra annesiyle beraber oturup hanım hanımcık filmini izleyen sarışın kız: burun deliklerini göstererek gezen kezbanların kol gezdiği o ortamda annenle ikiniz harika bir detaydınız. çoğalsın sizin gibiler. selamlar...
15 entry daha
hesabın var mı? giriş yap