• bugün engellilere karşı duyarlılığını göstermiş, "hepimiz birer engelli adayıyız" ve "engel zihindedir" klişelerini söylemiş duyarlılarımız buradaysa, şimdi söz sırası bende.
    bi kaç söz ile gerçek duyarlılık nasıl olur, sizlere anlatmak istiyorum. hazırsanız başlayalım...

    birincisi, bir engelli gördüğünüzde radarlarınızı açıp, özellikle onların rahatsızlıklarını veya toplumsal hayata katılabilmesi için kullandıkları yardımcı araçları görmeyeceksiniz. mesela, beni gördüğünüzde fark edeceğiniz ilk şey tekerlekli sandalye değil "ben" olacağım. ya da bir başkasının çarpık yürüyüşü olmayacak gördüğünüz ilk şey, o kişinin kendisi olacak.
    kadınsa kadın olarak, erkekse erkek olarak göreceksiniz. en fazla bu, bu kadar. mecidiyeköy metro'da asansör sürekli bozulduğu için bir süre sonra yalnız binmek istememeye başladım, ben içerideyken bozulursa panik yaparım düşüncesinden dolayı. bu sebeple, güvenliğin kapısını tıklatıp bana eşlik etmelerini istiyordum. bir keresinde, bir tanesi doğuştan mı diye sordu. "doğuştan mı" soru bu. yahu arkadaş, allahın her günü ben buraya gelip gidiyorum. eğer bir şey sormak istiyorsan onunla ilgili bir şey sor, ne bileyim burada mı çalışıyorsunuz de, her gün görüyorum sizi de, doğuştan mı nedir? adamın bende gördüğü tek şey, içinde bulunduğum fiziksel durum. ve bunu öyle bariz belli ediyor ki, cümle bile kurma gereği duymuyor. sadece doğuştan mı...

    ikincisi, karşıdan gelen bir engelli gördüğünüz zaman içinizde müthiş bir acıma duygusu hissetmeyeceksiniz. ortada acınacak bir durumun olmadığının farkına varacaksınız. insan, adaptasyon gücü yüksek bir varlıktır, bilirsiniz. bununla yaşamaya mecburuz ve hayat, sürekli buna üzülmek için çok kısa. bir kere çok sıkıcı lan, her zaman aynı ruh halinde olmak.
    bir akşam, bir entry girmiştim, hüzünlü hissediyorum gibi bir şeydi sanırım. yazarın bir tanesi, rahatsızlığın neydi diye mesaj attı. ulan hüzünlü hissetmemle benim rahatsızlığım arasında nasıl bir bağlantı kurdun? bu kadar mı sığ beynin? inanın sandığınız gibi sürekli bu konuyu düşünüp, ağlamıyoruz. siz de kurmayın artık böyle şeyleri kafanızda.

    üçüncüsü, çocuklarınızı engelliler konusunda eğitin. bir yerde engelli bir çocuk görünce öcü görmüş gibi bakakalmasınlar. şu anda beni hiç rahatsız etmeyen bu durum, 13 yaşımdayken ziyadesiyle rahatsız ediyordu. "herkes bana bakıyor" diye ağladığım günleri çok iyi hatırlıyorum. engelli çocukların, bu konuda hassas olduklarını bilin.

    dördüncüsü, "engelli" mi yoksa "engellenen" mi bir düşüneceksiniz. sokağa çıkıyorsam ve o güzelim sokakta özgürce dolaşmama ramak kaldığında kaldırımın rampasına bir araç park edildiğini görüyorsam ben engelli mi oluyorum yoksa siz çok duyarlılar tarafından engellenen mi?
    bazen görüyorum, işletme sahipleri varolan rampanın önünü bir şeylerle kapatıyor. aynı işletme sahibi, facebook hesabından engellilere duyarlı olunması gerektiğini salık veriyor. ee? bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.
    yahu kardeşim, hem önüme taşı koyuyorsun hem de çıkıp ortaya engelli diye bir kavram atıyorsun. bu tutarsızlığın niye?

    son olarak beşincisi, insanların yetersizliklerinden, sizin deyiminizle engellerinden korkmayın.

    bugün 3 aralık dünya engelliler günü imiş. duyar kasmak için ne müthiş bir gün değil mi?
20 entry daha
hesabın var mı? giriş yap