kitap okurken müzik dinlemek
-
kitabı, yaşamanıza neden olacak eylemdir, güzeldir. o müziği dinlerken okunan kitaba çağrışım yapar ve kitabı anımsarız. bundan ötede olan ise, doğru seçimlerle anlatılan hikayeyi, yazarı, kitaptaki kahramanları ve dönemi bizzat yaşamamıza neden olmasıdır. şahsen bu tür eşleşmeler ile daha bir ayrı yer edindi bende birçok eser.
mesela zola okurken mendelssohn dinlemek. germinal özellikle the hebrides dinlerken okunursa tadından yenmez.
goethe'yi ise neden bilmem hep schumann'a yakıştırırım. faust mesela fantasiestücke ile ilahi bir güç kazanıyor sanki.
liszt'i ayrıca john milton'ın paradise lost'una da eklemek gerekir ki muazzam bir mephisto waltz'ı mevcuttur.
lou andres-salome için ise bach ivme kazanıyor. ruth için adagio, feniçka ve arayışlar için g minor
rainer maria rilke'yi okumak ise, tamamen schubert ile okumak onu anlamaya itiyor. mesela dua saatleri kitabı'nı ave maria ile, duino ağıtları'nı ise serenade ile. malte laurids brigge'nin notları ise yine standchen* ile muazzam bir ahenk kazanır.
jean-jacques rousseau'nun emile adlı eserinin yeri apayrıdır. bunda parmağı olan eser ise liszt'in transcendental etudesinin mazeppa'sıdır.
voltaire'in candide'si ise, chopin'in op.9 no.1'i ile masumluğunu ve zarafetini sunar.
christopher marlowe'un dr. faustus'unu ise, handel'in messiah'sı ile bütünleştirdim hep.
tolstoy'a değinmeden olmaz elbette. savaş ve barış eserini, napoleon'un 1812 seferinin tek kazananı olan tchaikovsky'nin, 1812 overture adlı başyapıtı ile dinlemek güzidedir.
balzac'ın vadideki zambak'ı ise ravel'in string quartet'ı ile daha bir başka oluyor diyebilirim.
biraz da jack london esintileri estireceksek martin eden tamamen brahms'ın wiegenlied'ı ile bambaşka bir hale bürünüyor.
hemen bir alttaki entry'e muhalif olarak; darwin'in insan ve hayvanlarda beden dili okunacağı zaman paganini'nin caprice'ini sunayım. op. 1 no. 24, violin ile bilime sanat katarak anlamayı kuvvetlendiriyor tezini öne sürme küstahlığında bile bulunabilirim.
eğer nietzsche'nin herhangi bir kitabını okuyorsak richard wagner'i şiddetle öneririm. örneğin die geburt der tragödie aus dem geiste der musik için wagner'in tannhauser operture'u iyi bir seçim olacaktır.
walt whitman'ın çimen yaprakları ya da ben jack engle adlı iki eserini okurken debussy'nin reverie'sini dinlemek, max planck ile termodinamik üzerine sohbet etmek gibi olacaktır.
ve geldik edgar allan poe'ya. şiirlerini ve hikayelerini okurken bach tercihimdir hep. ama glenn gloud ve gustav leonhardt yorumları ile ayrı bir güzel oluyor diyebilirim. mesela dedektif auguste dupin'in bütün öykülerini, glenn gloud'un partita no. 6 ile no. 7 bwv1058 yorumları ile okumak, harika bir hal almıştı. poe'nun bütün şiirleri ise, gustav leonhardt'a saygı duruşuna geçme sebebim olan şu goldberg variations özellikle aria da capo yorumu can alıcı hal alır.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap