2 entry daha
  • -sana filleri düşünme desem ne düşünürsün?
    +filleri.

    aklıma inception'daki bu repliği getiren sendrom. insan beyni "yapma, etme" gibi olumsuz ifadeleri olumlu olarak algılama eğilimi gösterdiğinden "şunu düşünme" dediğimiz andan itibaren karşımızdaki kişiyi onu düşünmeye itiyoruz aslında. örneğin dini bütün bir kişi, allah'ın varlığına ve yüceliğine tüm varlığıyla inandığını söylese bile, allah'a karşı rahatsız edici düşünceleri onu çıldıracak raddeye getirebilir. bu sendromu din üzerinden değerlendirince korkuyu da ele almak gerekiyor bana kalırsa. yüce bir varlığa inanan insan, o varlığa karşı duyması gereken saygıyı sürekli olarak kendine hatırlatır. inanışına dayanarak yapması gerekenleri düşünen insanın, bu düşünceleri altında tersini yapma korkusu da yatar. neyi yapması gerektiğini düşünürken, neyi yapmaması gerektiğini de düşünür. olumsuz ifadeleri olumlu algılamaya meyilli beyin, kişinin dine uygun düşmeyen düşünceleri de düşünmesine neden olur ve bu düşüncelerin bir takıntı, bir saplantı boyutuna ulaşması kişiye kendisini günaha giriyormuş gibi kötü hissettirir.

    "artık onu düşünmeyeceğim." derken onu düşünüyoruzdur ve bu cümleyi ne kadar sık tekrarlarsak, düşüncelerimizi de ona odaklamaya aynı sıklıkla devam ederiz. olumsuz ifadelerin olumlu algılanmasını söz dinlemeyen bir çocuk üzerinden değerlendirelim. yaramaz olduğunu düşündüğümüz ve daima olumsuz ifadelerle yapmaması gerekenleri hatırlattığımız çocuk, yaptığını yapmaya, hatta daha da fazlasını yapmaya devam edebilir. "yerlere basma!" dediğimiz bir çocuğun yere basarken bize attığı o bakışı çoğumuz biliyoruzdur. burada bir saplantı, rahatsızlık verecek şekilde yinelenen bir düşünce yok elbette, ayrıca çocuğun bu şekilde davranmasına neden olabilecek başka faktörler de var fakat olumsuz ifadelerin etkisini göstermek için güzel bir örnek olabileceğini düşündüm.

    beyaz ayı sendromunu bir de cinsellik üzerinden düşünelim. cinselliği yasaklanmış ya da yaşaması ayıp sayılmış kişiler takıntı boyutuna gelecek, günlük hayatlarını sabote edecek, kişiliklerine uymayan sapkın düşüncelere sahip olabilirler. yanlış olduğu için düşünmemeleri gerektiğini düşündükleri düşünceler tarafından rahatsız edilebilirler. bu da suçluluk duygusunu doğurur ve bu rahatsız edici saplantılı düşünme süreci tekrar tekrar yaşanır. yasakların, yasaklanan şeyi cazip kılması belki de biraz bu sebepledir. yasaklanan şey içinde "yapma" uyarısını taşır.

    tüm bu düşünülmemesi gereken fakat aklın arkaplanında daima yinelenen düşünceler, düşünülmemesi gerektiğini kendimize sürekli hatırlatmamız yüzünden saplantı haline dönüşebilir. düşünmeyi ne kadar çok istemezsek, istemediğimiz şeyi o kadar çok düşünürüz. o yüzden belki, eylemsizlik halinden çıkmak, eylemde bulunmak ve düşünmekten kaçmamak gerekiyor. istemsiz düşüncelerin bir suçluluk duygusu uyandırmasının önüne geçmek gerekiyor. biri iyi, biri kötü iki tutum sergileme şansımız olan bir olayda iyi tutum sergilediğimizin farkına, kötüyü de düşündüğümüzü fakat yapmadığımızı bilerek varıyorsak, istemsiz düşüncelerin bize suçluluk duygusu yaşatacak bir ağırlığı olmadığının da aynı şekilde farkına varmamız gerekiyor sanırım.
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap