57 entry daha
  • futbol, yaşadığımız yüzyılın en popüler etkinliklerinden biridir. futbol, günümüzde kitle iletişim araçlarında kendine çokça yer bulan, forma, tişört, kupa veya benzeri tüketim araçlarıyla kendisine yatırım yapılan ve yüksek teknolojili stadyumlar, yüksek ücretli futbolcu ve teknik direktör transferleriyle önemli miktarlarda para ayrılan dev bir sektör haline gelmiştir. bu sektörü ayakta tutan en önemli etmenlerin başında gönüllü olarak kendini futbola adamış fanatik taraftarlar gelmektedir. kişi, futbol takımına olan taraftarlığı ile kendisini o takımın bir parçası olarak görerek aidiyet duygusunu tatmin etmektedir. bireyin toplumda kendine bir rol ve statü edinebilmesi, bir aile, takım, siyasi parti ya da bir ulusun parçası olmasıyla mümkün olmaktadır. futbol maçları ve bununla ilgili etkinlikler bireyin, dini ve etnik gruplar veya akademik kurumlar gibi yapıların bir parçası olmaktan dolayı hissettikleri aidiyet duygusunu en derin ve belirgin biçimde yaşayabildiği yapılardır.

    ilk olarak fanatizm tartışmalarının içinde çok karşılaşılan taraftar, fan, fanatik ve holigan kavramlarının netleştirilmesi uygun olacaktır. spor taraftarı, bir spor etkinliğini yerinde ya da televizyon gibi görsel medya aracılığı ile izleyen kişi olarak tanımlanmaktadır. fan ise spor etkinliğinin duygusal tüketicisi olarak ifade edilmektedir. iki kavramın benzerliklerin yanı sıra farklılıklar da içerdiğini belirtilmektedir. buna göre, spor taraftarlarının ve fanların spor etkinliğini deneyimleme biçimleri oldukça farklıdır. fanlar için spor etkinliğini yerinde izlemek çok önemlidir. taraftarlar içinse bu o kadar önemli değildir. başka bir deyişle, fan ve taraftar ayrımını belirleyen etmenlerden biri, spor etkinliğinin yerinde izlenip izlenmediğidir. fan ve taraftarlar, spor etkinliği sırasında yaşanılan duygusal yoğunluk açısından da farklılık göstermektedir. fanların yaşadığı duygusal yoğunluk düzeyinin taraftarlarınkinden daha fazla olduğu düşünülmektedir. aralarındaki farklılıklara karşın, pratikte fan’ların taraftar, taraftarların da fan olarak algılanması mümkün görünmektedir. online oxford dictionary (2014) fanatik kavramını “özellikle dini ve siyasi nedenler yüzünden uç ve dar görüşlü coşkuyla dolu kimse” olarak tanımlamaktadır. fan kavramının ise “belirli bir spor, sanat dalı ya da ünlü birine güçlü bir ilgi veya hayranlık duyan kimse” olarak tanımlandığı görülmektedir (online oxford dictionary, 2014). sözlük ayrıca, fan sözcüğünün fanatik sözcüğünün kısaltması olduğunu belirtmektedir. bu nedenle iki kavramın aynı anlama geldiği de söylenebilir. türkiye’de spor bağlamında izleyici kitlesini tanımlamak için fan kavramı yerine fanatik kavramının kullanıldığına dikkat çekilmektedir. söz gelimi, ingiltere’de de futbol severleri ifade etmek için fanatik sözcüğü yerine fan ve holigan kavramları kullanılmaktadır. hem olumlu hem de olumsuz anlamlar içerebilen fanatiklik kavramı, bir takıma sosyal onay içerisinde derin bir bağlanmayı ifade ederken, içerdiği şiddet ve uç davranışlar nedeniyle sosyal olarak kabul edilmeyen bir anlam da barındırmaktadır. holigan ise merriam-webster's online dictionary (2014) tarafından “bir grubun veya bir çetenin üyesi olarak rahatsız edici ve şiddet içeren şeyler yapan genelde erkek kimse” olarak tanımlanmıştır. holigan olarak tanımlanan insanların hem avrupa’daki hem de türkiye’deki futbol kulüpleri, medya ve otoriteler tarafından futbol için zararlı kişiler olarak görüldüklerine dikkat çekilmektedir.

    fanatizm konusunda yapılan araştırmaların, fanatizmin nasıl ve neden ortaya çıktığından çok, onun sonucunda gözlenen şiddet ve saldırganlığa odaklandıkları anlaşılmaktadır. bir çalışmanın bulguları ise, bireylerin fanatik olma süreçleriyle ilgili sınırlı da olsa ipuçları sunmaktadır. buna göre, insanları spor fanatizmine özendiren etmenlerin başında baba gelmektedir. onu sırasıyla ünlü bir oyuncu, erkek kardeş, arkadaşlar, okul ve diğer aile bireyleri izlemektedir. fanatizmin, benlik saygısı, günlük yaşamdan uzaklaşma, eğlenme isteği, estetik gereksinimi, gruba bağlılık ve aileyle zaman geçirme gibi etmenlerden kaynaklandığına da dikkat çekilmektedir. ancak bir takımın diğerine tercih edilmesinin nedenleri henüz ayrıntılı bir şekilde araştırılmış değildir.

    futbol yalnızca bir spor dalı olmaktan çıkıp, ekonomik etkilerinin yanı sıra kültür, toplum ve siyaset üzerinde de derin etkiler göstermeye başlamıştır. futbolun yalnızca yerel kimlikler üzerinde değil, ulusal kimlikler üzerinde de etkili olduğu anlaşılmaktadır. söz gelimi, 2004 yılında düzenlenen avrupa futbol şampiyonası öncesinde ve sırasında ingiltere’de birçok vatandaş arabalarına ingiliz bayrağı asarak ulusalcılıklarını sergilemiştir. arabalara asılan bu bayraklar ile yalnızca bireysel kimliğe değil, ulusal kimliğe de vurgu yapılmıştır. bayraklar ingiliz takımına olan desteğin yanı sıra, ulusal bütünlüğü de simgelemiştir. futbol ayrıca, azınlıkların kendilerini çoğunluktan ve çoğunluğun yönettiği devletten ayırmanın bir aracı olarak da kullanılmaya başlanmıştır. örneğin, günümüzde fransa’ya bağlı korsika adası’nda yaşayan korsikalılar kurdukları futbol kulüplerini (sc bastia, ac ajaccio ve gazélec ajaccio gibi), çoğunluğa karşı sosyal protesto yeri ve kendi etnik kimliklerini tanımlama aracı olarak kullanmaktadırlar. ırk, cinsiyet ve coğrafi konum gibi değişkenler bir futbol kulübünü desteklemeyi veya desteklememeyi belirleyen etmenler arasındadır. memleketlerindeki futbol takımlarını destekleme eğilimi gösteren fanatikler tuttukları takımla yüksek özdeşim kurarak ve takıma duygusal olarak bağlanarak takımlarını benliklerinin bir parçası olarak görmektedirler. söz gelimi, zimbabwe’nin beyazlar tarafından sömürüldüğü yıllarda kurulan dynamos futbol kulübü yalnızca siyahlar tarafından kurulduğu için geniş siyahî kitleler tarafından destek görmüş ve popüler hale gelmiştir. o dönemde zimbabwe’de siyasi parti kurmanın tehlikeli olması nedeniyle kitleler futbol tribünlerde buluşarak devlet hakkındaki siyasi görüşlerini özgürce tartışabilmişlerdir.

    70’li yıllardan itibaren türkiye’de takım taraftarlığının giderek arttığını belirtilmektedir. ayan ayrıca, türkiye’de dört büyükler olarak adlandırılan beşiktaş, fenerbahçe, galatasaray ve trabzonspor futbol takımlarının maçları sırasında azımsanmayacak oranda şiddet olayı gerçekleştiğini ve pek çok insanın bundan zarar gördüğü de eklenmektedir.

    genel olarak spor fanatizmi, özel olarak futbol fanatizmi açısından bakıldığında cinsiyet farklılıklarına da rastlanmaktadır. yapılan çalışmalar erkeklerin fanatizm düzeyinin kadınlarınkinden yüksek olduğuna işaret etmektedir. bir araştırmaya göre, erkekler başarı (takımın başarısını paylaşma), empati (takım kaybettiğinde ya da kötü oynadığında hayal kırıklığı hissetme) ve bilgiye (takımın stratejisini ve teknik ayrıntıları bilmeyi isteme) kadınlardan daha fazla önem vermektedirler. başka bir araştırma ise, tribünlerde erkeklerin kaba bir dil kullanıyor olmalarının, kadınların stadyuma gelerek maç izleme oranlarını düşürdüğünü belirtmektedir. aynı durumun, topluca maç izlenen mekânlar için de geçerli olduğu gözlenmektedir. fanatizm ve takımla özdeşleşme üzerine yapılan bir çalışmanın bulgularına göre, kadın katılımcılarla erkek katılımcılar arasında özdeşleşme açısından fark bulunmazken, fanatizm düzeyi açısından kadınlar ve erkekler arasındaki farkın anlamlı olduğu anlaşılmıştır. bu farkın temelinde cinsiyet rollerinin yattığını belirtilmektedir. buna göre, kadınlarla erkekler arasında takıma olan bağlılık ve özdeşleşme açısından anlamlı bir farklılık gözlenmezken, fanatizm açısından fark gözlenmesinin nedeni; fanatik kimliğinin tarihsel olarak erkeklere atfedilmesi, bu nedenle kadınların söz konusu kimlikle yeterince özdeşleşmemesidir. özetle, kadınlar da en az erkekler kadar takımlarıyla özdeşleşebilmektedir. ancak, fanatizm düzeyleri ya da fanatik rol kimliğini benimseme düzeyleri erkeklerinki kadar yüksek değildir.

    not: bu yazi yuksek lisans tezimin giris bolumunden alintidir. okuma kolayligi acisindan kaynakcalar cikarilmis ve icerik duzenlenmistir.
32 entry daha
hesabın var mı? giriş yap