3 entry daha
  • 1. boş: erbâb-ı kalem durur mu hâlî (muallim nâci). edirnekapısı’nda bir hâlî ev (nâmık kemal). büyük ve hâlî havuzun kenarında (ömer seyfeddin).

    2. tenhâ, ıssız: “hâlî arâzi.” “hâlî ova.” kendisine onsuz semâ, yer, bütün kâinat hâlî, mânâsız ve belki ziyâsız görünüyordu (sâmipaşazâde sezâî).

    (bir şeyden) hâlî olmamak (kalmamak):
    "o şey orada hep mevcut olmak, o şeysiz olmamak: etrâfı ağyardan hâlî olmadıkça muhâbere câiz değildir." (nâmık kemal)
    "kümes, varna’dan gelmiş yâhut peder tarafından iştirâ olunmuş hindiden, tavuktan, ördekten hâlî kalmazdı." (muallim nâci).
    "hâlî olamaz yine kederden" (tevfik fikret).
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap