3 entry daha
  • yüz binlerce yil önce atalarimiz agac üstünde muz,
    elma toplarken daldan dala atlamanin
    kol, bacak kirilmalarina sebebiyet vermesinden ötürü yere inmeye karar verdi.
    malum, o dönemde hastalik sigortasi yoktu. kol kirilir, yen icinde kalirsa iltihaplanabilirdi,
    is basa düsünce kendi yaralarini kendileri sardilar.

    kadinlar çardagimsi derme catma kulübelerde günlerini gün ederken
    zavalli erkekler av pesinde kosmaktaydilar. gün batip yorgun argin konaklama
    yerine geldiklerinde bütün gün dinlenen karsi cinsle iletisime girmeleri beklenemezdi elbet.

    n’aptilar?
    etler kizil közlerde kizarirken (vejeteryanlar iki satir asagidan okumaya devam edebilir)
    bir köseye cekilip avcilik serüvenlerini anlattilar karsilikli.
    kahve(hane) kültürü denilen sosyal olusumun ilk temelleri böyle atildi iste..

    göcebelikte özel cadirlar kullandilar, kadinlar sadece cadirin kapisindan cay uzatiyorlardi.

    yerlesik düzene gecildiginde köy odalarini görürüz.
    bu odalarda aga, şeyh, artik en nüfuzlu kim ise bas kösede oturur, bilumum
    yastiklari koltugunun altina alarak yan gelip yaslanirdi. yastiksizlar,
    insanligin tüm toplumsal evrelerinde kaderin sillesini yiyen en alttakilerdi.

    sarili sigara henüz yaygin olmadigindan tütünden „cigara“ sarilir,
    kücük beyaz torba icindeki
    nikotin icerikli madde elden ele dolastirilirdi.

    köy odalarinin penceresi ya yoktu, ya da cok kücüktü. olsa bile acmak gereksinimi
    pek duyulmazdi, belki de buram buram tüten tütünün
    havada ucmadan solunum yoluyla cigerlere intikal etmesiydi
    asil neden (burada dikkatinizi cekerim muhterem ve de sevgili okuyucular! bu gelenek hala sürmekte.
    misafirlige gittiginizde kac kez pencere acildigina tanik oldunuz?).

    köy odalarinda icecek suyu, yan tarafta pisirilen aşı (kim pisiriyordu acep?)
    genc delikanlilar yaslilarin önüne getirir, onlar da yufka ekmegi aşa banip „sokum“
    yaparak mideye indirirlerdi. zamanla kasik girdi isin icine, ama catal bicakla yemeye
    hala alisamadilar. alismalari da gerekmez belki, o türlü daha kolay yeniliyorsa catak bicak
    kirletmenin ne alemi var. yerde bagdas kurup oturmak da öyle; koltuk, sandalyeden
    daha rahatsa (rahata düskün milletiz, vesselam) ikea'yi zengin etmek akil kari degildir elbet.

    adi köy odasi, özü erkek odasi olan bu odalarda neler
    konusulmazdi ki (hic de düsündügünüz gibi degil; tahmin ettiginiz konular konusulmazdi,
    cünkü otoriteler, büyükler, dedeler, babalar, akrabalar vardi topluluk icinde).

    kahramanlik öyküleri anlatilirdi örnegin, basini koltugunun altina alip düsmanin
    üzerine yürüyen serdengectiler. kalbine on dom dom kursunu yiyip de gene ölmeyen eskiyalar.
    osmanliya meydan okuyan seyh bedreddinler
    (“yagmur ciseliyor. serez carsisi dilsiz, serez carsisi kör.
    havada konusmamanin, görmemenin kahrolasi hüznü.
    ve serez carsisi kapatmis elleriyle yüzünü”-n.h.),
    agalari korkudan tir titreten ince memedler ve benzerleri…
    ilim denince herkes alim kesilirdi. örnegin dünyanin neden öküzün boynuzu
    üstünde durdugu günler ve gecelerce tartisilir sonucta depremin nedeni
    öküzün boynuzunu oynatmasina baglanirdi.

    ask efsaneleri yok muydu?
    vardi elbet. olmasa, kerem ile asli’yi nerden bilecektik.

    (iki yil önce yazmisim)
11 entry daha
hesabın var mı? giriş yap