11 entry daha
  • iki aylık avm personelliği dönemimde iyice öğrendiğim, çok yakından tecrübe ettiğim elim gerçek. buna rağmen belirtmeliyim ki, başlık, insanların bazılarının çok kötü olması, olabilirdi.

    üstüne üstlük ben bir kitapçıda(kitap-oyuncak-kırtasiye vs.) çalışıyordum, ki bu gibi yerlere gelen insanların biraz daha kibar, anlayışlı olması beklenir hâliyle. giyim, restoran gibi yerlere giden müşteri profillerini düşünemiyorum bile.

    efendim, şimdi hangi örnekten başlayayım, bilemiyorum. öncelikle parasıyla her şeyi ve herkesi satın alabileceğini düşünen ayılardan başlayabiliriz. bilhassa orospu çocuğu araplar böyle. adam bir şey alıyor, aldığı şeyi elime veriyor, sanki ben onun uşağıymışım gibi, birkaç defasında ellerine geri verdim, mal mal baktılar, siklemeden yerime geri döndüm, bunlardan tiksindim avm'de çalıştığım dönemde. bu yazdıklarımdan sonra araplardan nefret ettiğim düşünülebilir fakat arkadaşlar, gerçekten medeniyetten zerre anlamıyorlar. buna ek olarak, gelen birkaç hindistan ayısı da benzer hareketi yaptı, ellerine verdim, bir tanesi kaşlarını çatarak "niye bana veriyorsun, kasaya götür!" minvalinde bir şey söyledi, ganj'da boğasım geldi de yapamadım işte ühü ühü. hani bir insanın elinde poşet olur, kucağında çocuk olur anlarım da, orada çalışan birini köle gibi peşinde sürüklemek de ne... şahsen asla yapabileceğim bir şey değil. valla bu süre zarfında bunu yapan türk sayısı sanırım iki idi, hintlileri ve arapları gördükçe türklerin aslında o kadar da medeniyetsiz olmadığını düşünmeye başlıyor insan; daha doğru bir ifadeyle kötünün kötüsü daima var. ek olarak, zaten elleri dolu olan birine ben canı gönülden yardım ettim hep, öküz değilim, yaparım.

    tabii ki kadınlar. eskiden kadınlara dair en ufak bir ön yargım yokken, iki ay avm'de çalışınca kadınlardan iyice tırsmaya ve onlardan uzak durmaya başladım. bilhassa çocuklu genç anneler, çok korkunç olabiliyorlar. örneğin biriyle ilgilendiğinizi gördüğü hâlde, sanki prensesmişçesine ona koşmanız gerektiğini düşünebiliyorlar, bunu yapmadığınızda da söylenerek dükkânı terk ediyorlar, bu sırada ağza alınmayacak şeyler de sarf edebiliyorlar. tabii ki hepsi değil ama var böyle, çocuklarına ilgi bekler bir de bunlar, ne komik.

    bu işin yaşı yok tabii. bir keresinde 45-50 yaşındaki bir kadın, üniversite sınavına girecek olan kızına test kitabı bakarken, sessizce "hangi yayın daha iyi acaba?" dedi, tam yanıt veriyordum ki, kendi kendine "sen de bilmezsin gerçi burada çalıştığına göre" diyerek beni orada pasifize etti; ona göre orada çalışıyorsam test kitaplarını bilmiyorumdur; başarısız ibnenin puştun önde gideniyimdir tabii, her neyse, test kitaplarıyla aram iyidir aslında.

    saygısız ergenler. sayıları o kadar fazla ki... özellikle toplu hâlde dolaşırken, yaşı ufak kardeşlerimiz saygısızlıklarını son raddede sergileyebiliyorlar, tek iken o kadar etkili olamıyorlar, bu da böyle bir gözlemim. aldığı kitapları yerlere atan mı dersiniz, ağzındaki sakızı kitaba yapıştıran mı dersiniz, elindeki suyu sağa sola döken mi dersiniz, yediği yarım sandviçi kitap reyonuna bırakan mı dersiniz... bizim zamanımızda da böyle miydi, bilemiyorum. sanki yeni nesil birtakım saygı kurallarından bihabermiş gibi geliyor bana.

    aslında bahsettiğim şeyler bir yere dayanıyor; insanların bazıları, yine insanlar tarafından yaratılan statü mevzusunun ilüzyonu sayesinde, kendilerini daha yukarıda görerek ve sonucunda alttakileri ezerek, aslında içlerinin pisliklerini ortaya döküyorlar. ama dediğim gibi bazıları böyle. yoksa çalıştığım süre zarfında bir sürü enfes insan gördüm. bir sürü kibar kadın, bir sürü efendi erkek... ama bazıları ise tam anlamıyla pislik be rıza baba.
60 entry daha
hesabın var mı? giriş yap