24 entry daha
  • sözlükte bir çok kişinin de dediği gibi, sabrina the teenage witch uyarlaması olarak değil de, archie comics'in sabrina'sına, yani aslına sadık kalarak uyarlanan bir dizi olarak bakmak daha mantıklı. sabrina the teenage witch'de archie comic uyarlamasıydı ama hikaye, 20 dakikalık, sevimli cadı ve ailesinin sevimli maceraları tarzında ilerliyordu. o beklentiyle diziyi izleyenler varsa, çocukluğa dair nostaljik anılarını kirletecektir bu yeni sabrina. derim ki; önce fragmana bakın, sonra 1. bölümü izleyin. ilk bölümü sevdiyseniz zaten sonrasını da seversiniz.
    dizinin yapım ekibinde, riverdale dizini yapanlar var. zaten aynı evrende geçtiği söylenmekte o diziyle.
    dizinin çizgi romanlarından fırlamış, alacakaranlık kuşağı jeneriğini gerçekten sevdim.

    dizi beklentilerimi hem karşıladı, hem de biraz da olsun hayal kırıklığı yaşattı diyebilirim. eski sabrina'yı çok seven biri olarak, öyle bir diziyle karşılaşmayacağımı biliyordum. zaten öyle bir dizi çıksa karşıma izlemezdim şu zamanda. hem karanlık şeyleri hep sevmişimdir.
    öncelikle çok iyi bir atmosfer yaratılmış. karakterlerimizin yaşadığı kasaba olan greendale'in karanlık havası bir olsun bile yerini neşeli bir şeye bırakmıyor. yani cıvımıyor. bunu sevdim. sabrina ve halalarının yaşadığı yer, beklentimde olduğu gibi oldukça gotikti. evin içinden rock'çı serpil çıksa, nereden çıktı bu demem. o derece! dizinin bir başka artısı cast. her oyuncu oldukça iyi seçilmiş ama özellikle hilda ve zelda halayı oynayan lucy davis ve tabii ki miranda otto'yu rollerine çok yakıştırdım. sabrina'yı oynayan kiernan shipka çok sevimliydi. ayrıca harvey karakterini oynayan ve daha önce my friend dahmer filminde izlediğim aktör ross lynch'i de beğendim. kendisini izlerken , garip bir şekilde hayden christensen ve mark hamill arası bir şeye benzettim. bu arada harvey karakterinin babası ve abisiyle olan hikayesi, dizi de en çok ilgimi çeken yan hikayelerden biriydi.
    mary wardell karakteriyle michelle gomez eğlenceli ve ilginçti. abartılı mimikleri hoşuma gitti diyebilirim. dediğim gibi oyuncular, kıyafetleri, saçları her şey yolunda.

    çok az spoiler olabilir bundan sonra!

    diziyle ilgili sevdiğim ve ikilemde kaldığım şeylere gelirsem; 1. bölümden 10. bölüme kadar gelişen hikaye biraz hantaldı. iki günde soluksuz izlememe rağmen, tatmin edici bir hikaye gelişimi yoktu. doldurma bölümler vardı.
    dizinin bir derdi olması hoşuma gitti. sabrina'nın eril düzene karşı kendi varlığını ortaya koyması, cadılık ve feminizm arası güzel bir balans yakalanmasını sağlamış. aynı şeyleri, en yakın arkadaşlarıyla, lise koridorlarında geçen bölümler için söyleyemeyeceğim. fazla kör göze parmak geldi, daha doğrusu didaktik. böylece sabrina'nın en yakın arkadaşlarıyla geçen anlarda bir türlü samimiyeti yakalayamadım.
    bu arada dizide cadılık, tam o eski pagan ve satanist tasvirlerde olduğu gibiydi. bu hoşuma gitti. hatta paganist wicca'lar değil de, tam olarak satanizm'in cadılarını görüyoruz dizi de. mesela bazı cadılar en bağnaz şekilde dininin gerekliliklerini yerine getiriyor. şeytan'a koşulsuz hizmet etmek gibi. bu kısımlarda aslında dinin, öncelikle kadınları ve sonra erkekleri konumlandırmak için nasıl kullanıldığına değinilmeye çalışılmış. erkek egemenliği (eril kontrolculuğu) ve kötülük, yıkım arasında bir bağlantı bile verilmesi söz konusuydu. mesela harvey karakteri için sabrina'nın ona;'' sen diğerleri gibi değilsin.'' demesi ve de dizide gösterilen çoğu erkeğin, kavgacı, manipülatif, kadınları dizginlemeye çalışan varlıklar olması, gibi gibi. işte sabrina bu düzene uymayan bir figür olarak sunuluyor. sadece feminist bir sabrina değil, hem cadı hem de insan olabilirim diyen yani kendisini sınırlandırılmasına ve sınırlayanlara karşı çıkan bir sabrina izliyoruz. bu mesajları dediğim gibi sevdim.
    dizi hedef kitlesini geniş tutmaya çalışmış ama tam olarak ne yapacağını da bilememiş bence. örneğin, netflix'in yıldızı stranger things'in ana karakterleri çocuktur ama dizinin birinci hedef kitlesi çocuklar değildir. 80'ler ve 90'lar da çocukluğunu, gençliğin yaşamış olan yetişkinler en büyük kitlesi. o nostaljik damarı verdikçe veriyor. bu dizi de bunu yapmaya çalışıyor kısmen. 80'ler referansları, the fly, exorcist muhabbetleri, kan, karanlık vs... derken, ara ara etkisini gösteren sanki bir cw gençlik dizisi tonu! ayarlar karışıyor. nostaljik demişken, dizide ki canavar, cadı vs tasarımlarının bazıları 90'lar, 2000'ler arası yapılan işlere benziyordu. bilinçli yapılmış muhtemelen.
    ve tabii ki salem. usagi'nin luna'sıyla beraber en sevdiğim kedilerdendir kendileri. bu dizide salem maalesef ki başrolde değildi, konuşmuyor zaten. salem'in yerini ise bariz, ambrose spellman karakteri almış. bu dizide ki yeni salem o.

    sonuç olarak the haunting of hill house ile birlikte en merak ettiğim netflix'in yeni işlerinden biriydi sabrina. the haunting tam anlamıyla tatmin etti beni, bu dizi ise biraz ikilemdi. bu durum, ikinci sezon için heyecanlanmayacağım anlamına gelmiyor. umarım daha dolu dolu bölümlü bir 2. sezon izleriz seneye.
192 entry daha
hesabın var mı? giriş yap