6 entry daha
  • oe'nin, "amor fati" romanı. romanın başından itibaren baş karakter (bird) o kadar rezil bir halde sunulur ki, arka kapağında yazarın da engelli bir çocuğu olduğu belirtilmese, kahramanıyla özdeşim kurulan kendinden nefretin acemiliğini, yazarın otobiyografik bir huyunu öne serdiğini hissedebiliriz.

    --- spoiler ---

    bird, bir kaçak. ve romanın başında da afrika'ya kaçma planları yapıyor. dünya'ya maruz kalıyor. romanın sonuna kadar da kaçma telaşı, kendini inkar ve kandırmaca son sürat devam ediyor. bebeğin yüzüne romanın en sonlarına doğru bakar, tüm kaçışı, ölmesini dilediği bebekten bağımsız, diğerlerinin tutumuna dairdir. korkularının hiçbir yerinde bebek, dışarıdan bağımsız kendi imgesiyle yoktur. başına gelenin sorumluluğunu yüklenmeyi bildiğinde, kader de garip bir şekilde rast gidiyor. açıkcası bunun bir tesadüften ziyade bir evren yasası, davranışlar çekimi olduğu kanaatindeyim.

    bazen sözlükte, bu kadar nefret bu kadar hınç görünce, anayurt oteli'ndeki, "yeryüzünde canlı kalmanın bir bakıma suç işlemeden olamayacağını bilmeyen, kendini suçsuz sanan insanlardan çekiniyor, utanıyordu. " cümlesini anımsanırım. tüm hınç, kendimize dair bir inkardan mı mülhem? biri geçenlerde, evine giren hırsızı vuran bir adamdan bahsedince, kulak misafiri olanlardan biri de :" yatak odasına çekip vursaydı aslında ceza almazdı." dedi. sanırım, atari oyunu sanıyor insan öldürmeyi. ya da bir insanı yasalar çerçevesinde yok edersen, yüreğinde günden güne büyüyen bir katrana boğulmadığını düşünerek. belki de en gerçekçisi zaten katran kadar kaldığı için.

    bird, kendini dahli yokmuş gibi azade kılacağı yıkımlar zincirinin sorumluluğunu üstlenmedikçe anksiyetesi azarken, kaderin ışıması; "amor fati"sine denk düşer. ya da kafka'nın "son günden bir öncesi" dediği, artık umulmayacak anda gelene.

    ben de gençliğinde "kuş" lakabını almış ve ismi bile unutulmuş birini tanırdım. çocukken yakışıklılığına imrendiğim bir abiydi. çoğu kızın hasta olduğu garip bir çekiciliği vardı. sonra bir gün, bu kızlardan biri evi terk ederek, "ben ailemi değil seni seçtim." diyerek ona kaçtı. pek bu kadar ileri gitmeyi, evlenmeyi düşünmüyordu. evlendi. çocuğu oldu, boşandı yıllar sonra. hayat, çok toyken sonsuz ekilmemiş, hiç daha önce kimsenin sürmeyi bilemediği ve bizim süreceğimizi düşündüğümüz bir tarlayken; insan anlıyor, kılını kıpırdatmasan da, ya da öyle niyet etmesen de yıkımlardan adım atmanın, bırak sürmeyi kaçmanın bile imkansızlığını.

    --- spoiler ---
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap