1 entry daha
  • abartmayın dedik de itin götüne sokun demedik ya ağalar.

    tarihiyle övünmeye muhtaç her gelişmekte olan* ülke gibi biz de önümüze bakıp ışık göremeyince arkadaki üstü tozlanmış parıltılara daha büyük anlamlar yüklüyoruz.
    tabii bu arada arkadaki parıltıya dikkat kesildikçe yürüdüğümüz yola gölgemiz düşüyor ama olsun... sonuçta "bi zamanlar..." ile başlayan destansı hikayelerle ideolojik mastürbasyon yapmak kısa süreli de olsa mutlu ediyor bizi.

    savaşı elbette osmanlı kazanacaktı, hatta osmanlı bizans'ın doğal sahibiydi bile. toprak yönünden osmanlı'ya, ekonomik yönden cenevizliler'e bağlı bir bizans'ın egemenliğinde ısrarcı olması beklenemezdi zaten.

    yine de bu fethin öyle bir yönü var ki çoğu övgülere mazhar bir durum.

    bizans'ı fethetmek oradaki kıç kadar toprak parçasına sahip olmak değildir. önemi de buradan gelmemektedir. bizans avrupa toplumlarının "idealini" yaşamış ve yaşatmış örnek bir kurum niteliğini yüz yıllarca temsil etmesinden mütevellit manevi bir anlamı vardır.

    bu manevî anlam o kadar büyük ve milletlerüstü bir değer taşır ki istanbul'u fetheden sultan mehmet, fetholunmuş aciz bir kültür muamelesini yapmamış, o kültürde hangi yüce değer varsa üzerine alarak yüceliğini arttırmıştır. şöyle ki; fatih, bizans'ı aldıktan sonra kendini roma imparatorluğu'nun tek varisi saydı ve ünvanları arasına kayser'i de ekledi. kayser ünvanı, ancak papa eliyle taç giyildiğinde kazanılan ve "birleşik hristiyan dünyasının başındaki kişi" manasına gelen evrensel-dinsel bir değerdi. (ki fatih bu ünvanda hak iddia edecek tüm yabancı hanedanları ortadan kaldırmıştır.)

    ıslam dünyasının tartışmasız lideri fatih'in, hristiyan dünyasına kayser olması, (teorik manada) dünyanın tek bir devlet olduğunun ve başkentinin de istanbul olduğunun kanıtıdır.

    bu teorik duruma göre; orta asya türk geleneğinin cihan hakimiyeti amacı ancak fatih sayesinde başarılı olmuştur.
hesabın var mı? giriş yap