10613 entry daha
  • kolyoz, varolmanin dayanilmaz hafifligi ve fareci abi

    bu konuyla ilgili bir kose yazi yazsam ya da kisa bir hikaye iste basligi bu olurdu.

    turkiye’den siktir olup gitmek basliginda, bu ne gizem be abi diyebilirsiniz, ama demeyin. daha once de yazdik, cizdik bu isleri. hep gitmeye , nasil giderim, vize nasil alinir, yerlesim, ev kac para, yok otobus su kadar mi, yok nerede yenir-icilir, oturum vb konustuk , elimden geldigince de bana atilan mesajlara cevap verdim (hepsine)
    hazir secimler de yaklasiyor, size madalyonun diger yuzunu gostermek icin geri geldim.

    elbette bu yurtdisi islerine, herseye hazirlikli gelmeniz gerekiyor. ozellikle de is konusunda , iste bu yazi, cok gecerli bir meslegi olmayanlar icin bir tutunma deneyimini anlatacak.

    denemek. genelde, boyle bir konu acildiginda, bir cok kisinin aklina ilk gelen seylerden biri, daha once gitmedigi yerlerde yedigi yemek gelir, “abi suraya su acilmis, bir deneyelim” gelir, araba alirsin “denersin” , bir ise atilirsin “denersin” vs. ben bu denemek kavramini, kendimce biraz oteye tasidim ve -baska seylerin de etkisiyle- turkiye’den siktir olup gitmeye evirdim.

    karari verdim, uzun yillar calistigim, mezuniyetim ve yetkinliklerim ele alindiginda, calisabilecegim en iyi sirkette , onum de acikken hem de yillarca ; benzinin ne kadar oldugunu bilmeden, bir servis kaca cikiyor bilmeden , “abi bu sene bilgisayarlar dokunmatik ekranli olmus”taki o cok dolarli bilgisayarlarin ne kadar oldugunu bilmeden gecti.

    2017 ekim ayinda mudurumle konustum, kendisini de cok severim, o da beni sever. cayyolundaki starbucks’da anlattim, “iyi dusun” dedi. “dusundum” dedim, planlarimi anlattim “tarih sadece basarili olanlari yazar” dedi, iste “hep duyariz, goruruz, su gitti basardi, suralara geldi, ama ya olamayanlar” dedi. kurulu duzen , alisageldigin hayat vs. tabii ben karari vermistim, hayattaki en eski arkadasimla , bir is yapmak ugruna birak ulkeyi, kita degistirdim, hatta gittigim ulkenin avrupa kitasiyla ana kara baglantisi bile yok (bkz: ingiltere)

    zaman yaklastikca surekli konusuyoruz, soyle yapacagiz, soyle mal gidecek vs. benim surekli sordugum tek bir soru var “abi, ev isi ne olacak” , diyor “tamam sen orayi sikinti etme” , “aman abi her sey ok ama aman evde sikinti olmasin”. “yok diyor ya, sen rahat ol, ben arkadasla konustum , bir sure isler yoluna girene kadar bizi idare edecek , ama dedi, londra’da turkiyedeki gibi bir ev ortami yok” , dedim “ne var” , yani “evler kucuk, ayni adreste farkli kisiler ile oturabilirsin,ama simdi gidecegimiz yer arkadasin kendi evi, 3 katli, orta kati bize tahsis edecek, isleri toplayana kadar kalacagiz” . dedim “iyi o zaman , sormaya gerek yok” (arkadasim da uzun yillar burda kalmis, onun ustunden bir is yapacagiz, ayni zamanda da ingiliz vatandasi ,ama bir sure once tr’ye dondu evlendi falan. amaci, bir ayaginin burada bir ayaginin orada olacagi bir is yapmak , bir sure isleri yoluna koyacagiz, sonra o donecek)

    neyse, ilk gunun heyecani , indiydik, araba kiraladiydik , kalacagimiz evin sahibi olan arkadasla bulustuk , eve vardik. semt guzel, muhit nezih, neyse, arabayi park ediyoruz, lan ben bi baktim, evde bir acayiplik var. kapi’da, zorlasam elimin girecegi bir bosluk, pencereler falan egreti . hayirdir falan dedim ben icimden , kapiyi bir actik,ben sok. hani derler ya , basimdan asagi kaynar sular dokuldu , yok oyle bir sey olmadi aslinda , cunku o kaynar su, isvec dusu gibi kalir benim o hayal kirikligimin yaninda , cunku ev diye bir sey yok. evin giris kati komple kirilmis , mutfak komple inmis asagiya , odalar, duvarlar , yerler , ev insaat kisaca. o an aklima ilk gelen “lan ben geri donsem , ise geri girebilir miyim acaba oldu” , cunku o evde duzenli bir seyin olmasi, calismasi vs imkansiz, belli yani.

    orta katta uc oda var, birinde insaatin kendisinde calisan romen bir isci kaliyor, diger odalar da hic bir sey yok. yani gardop sadece. yataklarin iskeleti var, yatak yok. yemek yiyecek, isitacak bir sey yok, hic bir sey yok yani. bos oda. o aksam gittik, ikea’dan yatak, asda’dan mikrodalga falan aldik. ben hala sey diyorum, sabah turkiye’ye gitsem, desem , ne desem , ben napiyorum yaa” falan filan. kendi kafamin icinde sacmaliyorum yani. ben ankara’yi, cevremi falan son biraktigimda , su konusuluyordu cunku “abi aksam ne yapalim” , “valla yelken mi yapsak ya?” , “abi cok basik geliyor bana orasi , kolyoz yapalim, ben seviyorum orayi” , “gop’mu – cayyolu’mu abi” , “gop be abi, ne isimiz var cayyolunda , donuste cevirme falan” . "yalniz , beyler , isik sef birakti gop’u ,camgoz mu yapsak?” vs.
    ben, kolyozdaki “abi cok guzel sarikanatim vardan” 3 ay karton bir bilgisayar kutusu ustunde gunde iki ogun yemek yemege evrildim, saka gibi.

    bir ay once , en buyuk derdim, evin yakinlarinda icelim , haftaici is guc ekip-satis-hedef- , haftasonu bilkent’ti, bahceliydi , kahve festivaliydi , piel rojaydi , homestore'du takilirken , su an banyosunda bir parmak “kir” olan , daha tuvalet egitimini bile tamamlayamamis bir romen insaat ustasi ile, ne kadar kalacagimi bilemedigim bir evdeyim. (ev dediysem temsili)

    evin en ust kati (loft) bir slovak cocukla hintli kiz arkadasi kaliyor. gun ortalamasinda 1.7 kere camasir makinesi calisiyor , makinede benim hemen ustumde , hani o son bir suresi “pat pat pat “diye bir ses cikar ya, lan her gece , her gece makine mi acilir amk. kiz geliyor gece 11:00’de , ben zaten butun gun, satacagimiz mal icin arastirma yapiyorum, barlara falan gidiyorum-gidiyoruz ,zaten moraller bozulmaya basladi, anladik isin gidecegi yok. benim gozler kan canagi gibi geziyorum. cunku, sabah, bir alt katimda da , yani evin giris katinda da , insaat var . her sabah , o beton kiriciyla uyanilir mi ya , uyanilir.allahim diyorum bu bir kabus olmali. lan deneyelim dedik de, bu kadar degil diyorum.

    simdi bizim is olmadi ( o cok uzun hikaye degil , girmeyecegim simdi) bizim arkadas da , ben cocugu ozledim vs diyerek dondu tr’ye. simdi bundan sonrasi ilginclesiyor.

    tabii, bu ise girmek icin biraz kredi cekmistik , arti , londra’da yasam masraflari , henuz gbp kazanmadigimdan aldigim her sey (o zamanin kuruyla) x 5. su aliyorum 6.00 tele. oglenleri tesco’da meal deal var 15 tl. cunku henuz gbp bazinda gelir irad edilmemis. adim atsan x5, nefes alsan x5, verdin nefesi o da x5. evin yakininda kurutemizlemeci var , iranlilarin, esyalari goturuyorum, 7 gbp , hoop ne etti , evet sevgili cebirseverler 35 tl.

    bir kac ay gecti, o hengamede , birikmis para var az bir sey , o da ufak ufak tr’de cekilen krediye gidiyor. ve o da gun geliyor bitiyor. sonra bir gun bu ev sahibi arkadas dedi ki “ben ust kattakileri cikaracam, cok arabalari var (cocuk araba kiralama sirketinde mi ne calisiyor , 2-3 araba oluyor surekli ,ve bu iyi bir sey degil , yani herkesin belli bir hakki mi ne var) neyse istersen oraya gec dedi” , o zaman baska seyler de gundemdeydi, dedim “geceyim” . ilk kirayi, az bucuk kazandigimiz paradan verdik. ıkincisi allah kerim. ayni donemde bu ev sahibi arkadasin bir isi var, sirketlere bir belge sagliyor , dedi “gel calis , sana su kadar komisyon, sabit maas vermiyorum ben” dedi. “bu sekilde hazidran yiyerek, tutanamazsin” dedi. tabii ki kabul ettim. arama yapiyorsun ofiste , is cikarsa gidip anlatiyorsun falan. kazaniyorum ama tapa cikiyorum. kafa kafaya yani. tr’de bir baltaya sap olmus ben , su an sadece baltanin uretildigi agacin kutugu konumundayim. neyse , ama ev isi biraz duzeldiginden (ki orasi da ev degil tam , 1+1 , tuvaleti banyosu icinde studyo iste , buyuk luks! yani) biraz daha iyiyim. baktim londra icinden ekmek cikmiyor , dedi ki , “biz eskiden araba kiralardik , sehir dislarina giderdik, simdi isler yogun ben gidemiyorum, istersen oralara yardir dedi” , dedim “ben kiralayamam, sen kirala, ben giderim” , ne yol bilirim, ne kural, arabalar sagdan direksiyon. ben bir kararttim gozu, 5 ay boyunca girip cikmadigim, sehir, yol , kasaba kalmadi. envayi turlu araba surdum , envayi turlu musteri vb. bu arabalar da ucuz diye havalimanlarindan kiralaniyor elbette , sabahin korunda kalk, git arabayi al , sehir disina git , aksam duruma gore kal, ertesi gun arabayi birak, gece eve don. ıki kere galler (kuzeyi guneyi) , sayisiz kez doncaster , scunthorpe , northampton , kent, gillingham , bir kere guney sahilleri , bristol’u , leeds’i , leicster’i, stoke’u, birmingham’i , york, hull , ıpswich, nowrwich alayina gittim. hele, kent tarafina rahat 5-6 vardir. dartford tuneli benden sorulur yani . bes ay hem para kazandim, hem yol-iz ogrendim , araba mevzusunda tecrube kazandim, yol yordam gordum ( isinmaya basladim yani hafiften) ama soyle bir sey var , kazancim kafa kafaya , o da dengesiz, bazen iyi oluyor kazaniyorsun, bazen kotu . hesap edemiyorum.

    haziran oldu , biz genelde turklere is yapiyoruz, bizim turklerin gotu basi oynamaya basladi. memlekete gidecem 3 ay sonra gelecem, yaz gecince ara (ne bicim is sahibisin amk , insan 3 ay sonra mi gelir) . ahmet bey oldu , cenazesini kaldirdik (sakaci pic) ,” o kisi devretti abi” (iki ay onceki , iki ay sonra ara diyen adamla ayni ses tonu) bicak gibi kesildi her sey.

    bu bahsettigim arkadas, ayni zamanda , hasere ve fare ilaclamasi da yapiyor. orada calisanlarin yevmiyesi gunluk gittigi yer basina , yani bir nevi sabit ,iste gunde 5-6 yere gidersen (yol parasi da ondan) haftada 300-320 kemiksiz. ben o bahsettigim belge isini biraktim. sirtimda koca ilaclama bidonu ile, bir basiyorum (otobus-metro-tren) croydondayim , bir basiyorum romford , bir bakiyorum twickenham (cunku musteriler he zaman ayni semte denk gelmiyor) ayda bir gidileni var , 2 ayda bir gidileni var. tabii haspamlar , ya acilista ister, ya kapanista. bazen gidiyorum ilk noktaya sabah 10:00’da , acilis saatlerine gore saat 14:00-15:00 gibi gunu yariliyorum, ama diger noktalar da kapanisa istiyor , 10-12 saat yardirmaca. musterilere gidiyorum kadin diyor “yapiskan verseniz, fareler baska turlu olmuyor”diyor , bakiyorum bodrumlara, dolaplarin altina , kucuk kucuk findik fareleri yapismis falan . yem koyuyorum , “abi yem ise yaramiyor”lar , “abi cok karinca problem var , guzel bir jel cek”falanlar. 8 ay once uc milyon euroluk is yoneten, + bir milyon lira butcesi olan , 23 kisiden sorumlu ben , su an , “abi bi yem koydum, sana ozel, anasini sikecek farelerin” diyorum , “ruh hastasi gibi guluyoruz aksarayli pidecilerle” velhasil , haziran ayi geldi , bu arada bok gibi de sicak amk londrasi.

    bir gun , bir yere gittim, plaistow’du sanirim , west ham’in oralar.( ki haziran ayi ,yani 2018 hazirani , muhtemelen hayatimin – bir cok nedenden oturu- en kotu ayiydi)
    ne diyorduk; heh ; plaistow. bir musteriye girdim ; gencten bir cocuk ; dedi “ooo fareci abi , hosgeldin” kariyerde zirve amk. “fareci abi”, ben icimden bunu tekrarliyorum “fareci abi, fareci abi, fareci abi” … neyse, ciktim mekandan , metroya binecem “oturdum durakta bir yere (cokmus de olabilirim) haziran ayi , sicak , bok gibi bir donem . o aralar , kundera’dan “varolmanin dayanilmaz hafifligini” okuyorum. “var olmak, hafiflik, fareci abi” . dedim icimden “tomas benim yerimde olsa nasil yorumlardi su olan biteni” , “var olmak, hafiflik, fareler, ben, londra , kolyoz, hardalli levrek, fareler, fareci abi , yem , jel , milan kundera , ben , londra, fareler” mental bitis yani. dogru durust kazanamiyorum, sevdiklerim yok , bir ise niyetlenmisim gitmemis. borca girmisim. ki hic sevmem.

    neyse, bir iki hafta daha boyle gitti. bahsetmistim, isin sahibi arkadasin evinde kaliyorum.bu da cok memnun benden , agzim laf yapiyor, satissa satis, oraya git yardir, buraya git kostur. evin tadilati devam ediyor bu arada (eylul’de bitti) eve sahip cikiyorum, mektuplar geliyor, aliyorum, ona ulastiriyorum falan. hep zarfliyorum bunu ama bu surede , “aga bana sabit gelir lazim vs” gibisinden . hic orali olmuyor bu. tabii bu esnada evdeki tadilati yapan da firildak bir kibrisli. bir gun geliyorum cat sicak su yok , “abi ne oldu” - “suyu kestim, boru degisecek” – “ ne zaman gelir usta” – “ne zaman biterse” , baska derdin amk cocugu , sanki bedava kaliyorum evde .

    ben bir gun, evime oldukca yakin (londra icin nimet) bir is ilani gordum. masabasi isi. gittim gorustum, adam dedi yarin “gel basla” . eve de yakin (buraya da yuruyerek gidip geliyorum , otobuse binsem gunluk 3 gbp , 7.000 adim atiyorum gidis geliste , yani kabaca 5 km yuruyorum her gun) halihazirdaki isten de az biraz fazla kazanacam , ama en onemlisi sabit mayis. hem de bir seyler ogrenirim dedim. aradim bizim arkadasi, bu kizdi falan , “neden haber vermiyorsun is aradigini , ben sana bir suru iyilik yaptim “ gibisinden. e abi yaptin da , sana dunyalari kazandirdik, girip cikmadigim delik kalmadi, dunyanin cirosunu yaptik. bin kere de dedik “bana sabit bir seyler ver”diye , neyse biraz kus ayrildik biz . ben temmuz’da bu yeni isime basladim. bir hafta sonra bir mesaj , “evin kirasi su oldu” diye . bayram degil seyran degil enistem beni neden optu. misilleme yani. hayatta cok sey zoruma gitmistir de, o gun o anki gibi bir zoruma gitme cok azdir. su an o ani size anlatamam, gozlerim doldu resmen , nasil agirima gitti anlatamam. uc kurus fazla alacagiz dedik, o da gitti. baska yere ciksam, nereye cikiyorsun. depozitosu bilmemnesini gectim, bir kredi skorun olmasi lazim adam gibi yer tutmak icin. ya da alakasiz yerlerde oda vs de tutabilirsin ama mutfak-banyo ortak kullanim. hadi ise yakin yerlerde onlarin da kirasi her sey dahil 700-800 (depozito haric , ve evet uk’de konaklama isi zulum) tabii ben – biraz da uzun vadeli dusunerek- ses edemedim. basladim yardirmaya. pzt-cuma calisiyorum. hem is ogreniyorum, biraz bildiklerimi pekistiriyorum falan. kucuk isletme olunca her seyi ogreniyorsun , yani uk’de bir is nasil goturulur , gumrugu, muhsabesi, nakliyesi, teklifi , iviri ziviri.

    bu esnada bizle calisan yabanci bir cocuk var (yabanci yalniz *) . bu eleman eylul basi gibi gitti.okulu mu ne varmis. bu isletmede de zaman zaman bazi nakliyelerin yapilmasi gerekiyor. bu gidince is bana kaldi, zaten kucuk bir yer. her bir kolinin agirligi 15-25 kg arasi degisiyor. yeri geliyor haftada bir veya iki defa 10 palet falan yapiyorum. her palet 200-400 kg arasi degisiyor. ve bu kolinin palette acilip bir islem uygulayip geri kapatilmasi lazim. yani iki ton urunu tek tek cikar yere koy, islemi yap, geri kapat. dort ton urun elleclemis oluyorsun. ya ben turkiye’de , musluk contasi degistirmeyen adamdim. cagir usta baksin kafasi . ne anlarim ince iscilikten, koliden bilmemneyden.

    neyse , epey bir bu boyle devam etti , arada bazi mevzular gecti. atlayalim (bu esnada o yazin isi birakan cocuk, okuldaki dersleri falan azalinca geri geldi, benim is yuku neredeyse bitmis oldu. masabasina daha da odaklandim.) ama burda da soyle bir sorun var , patron yasli , tam patron sirketi, tr’de onunden gecsen selam vermezsin. ıki gune bir “kapatacam, kazanamiyorum” – “isler gitmiyor”. her gun bir soylenme, bir mutsuzuk, bir gerginlik. birine sinirleniyor, bize cemkiriyor. ama ozunde kotu biri degil. ayrica, daha ise girisimin 2. -3 .haftasindan beri de sirketin anahtari bende. dunyanin stogu falan var. en azindan guven duygusu full to full. ne derse , yapariz, hallederiz, bakariz, olur , tabii . tam easygoing’lik dersi veriyorum dunyaya.

    subat oldu, ben bir tr’ye gittim 2-3 gunlugune. dondum kafa yine allak bullak.

    muhasebecimin yanina gittim, turk bir cocuk (belki de burada tanidigim tek duzgun insan ,cunku burada bir de soyle bir sey var ; gelmisim, bir sure gecmis, birine akil danisiyorsun, “aa sen onu daha yapmadin mi” yapmadim amk soylesene pic bana 2 ay evvelden, bir de arkadas-tanidik olacaksin. baska bir konuda , e “sen daha sunu yaptirmadin mi , ooo hocam cok gec kalmissin”. tabii ki insan hayatta bir yerde yalniz , yeni bir yere geliyorsun, ogrenecen-arastiracan, bileceksin-adapte olacaksin. kimse kimsenin elinden tutmak zorunda degil de , abi madem sen de bu yollardan gectin , benim icin bir sey yap-yaptir-onayak ol demiyorum, bari bana zaman kazandiracak seyler soyle , biri ikisi degil herkes boyle. adamla ayni yere gidiyoruz, adam 6:50’de cikiyor mesela. ben 7:00’de , gel seni de gotureyim demiyor)

    muhasebecide kalmistik , dedi “donme , tr’de secim gecsin, burda brexit gecsin , sonra bakarsin” . ben de “eyvallah abi de aklinda olsun, duzgun bir sey cikarsa etrafinda, haber et” dedim. “bir arkadasim birini ariyordu, dur iyi dedin” dedi . aradi arkadasini, muhasebeci ariyormus . ben de bu isimde , uk’de kullanilan bir program var , epey bir ogrendim onu, su an bir cok sirkette calisabilirim bu bilgiyle. sonra ben aradim cocugu, biriyle gorusmus ama mart’ta kesinlecekmis. “olsun” dedim eyvallah.

    ertesi gun , bu aradigim eleman beni aradi, dedi bir arkadasim (dogu avrupali) bir adam ariyor haftasonu icin (londranin meshur pazarlarin birinde tezgahi varmis da duracak adam ariyormus) ilgilenirsen bir alo yap , gorus dedi . “gorusurum tabii” dedim. ıcimden de tezgahta duruyorsun ne olabilir yani dedim. aradim bizim marek’i , dedi ki “ben bu haftasonu icin degil , tum yil icin ariyorum” hani boyle saniyede bir cok seyi kafada gecirip anlik bir karar verirsin, dusunursun ama o dusunme eylemi cok kisa bir surede zuhur eder. ben “tamam, yarin bir geleyim bakariz “dedim. sabah gel dedi 9:00’da. lan benim oraya gitmem bir saat. kalktisi, kahvaltisi bilmem nesi, kalkmam lazim 7:00’de . ben gittim oraya sabah 9’da. baktim bizim keke orda. tanistik falan. “bastan soyliyim su kadar sabit ustu komisyon” dedi. satislari da yaziyorsun bir deftere.eski kayitlara baktim , iyi fena degil , guzel para tayfun . tabii turistik bir yer oldugundan havanin sukela olmasi lazim ki insan gelsin. yalniz soyle bir sorun var, tezgah yok. sen kuruyorsun. lan ben evde ampul degistiremeyen adamim, ne anlarim 0’dan tezgah kurmaktan. zira, cmt sabah kuruyorsun , pazar aksami topluyorsun.(bu arada en son pazar gunu calistigimda , takvimler 2006’yi gosteriyordu, o da fabrikada haftasonu mesaisi) lan tezgahi kurduk , benim pilim daha is baslamadan bitti. yok demiri , yok kili tuyu siki soku. yok kabloyu cek , yok urunleri diz. iflahim sikildi. urunler satildikca, stok cikar vs. o ilk haftasonu nasil gecti , ben anlamadim, ama guzel para yaptim allah var. is’te canli is ha, tursitler, goy goy . grazie’ler , allora’lar , sukranlar , das ist funfundzwanzig poundlar girla.

    ıs’te kabaca soyle ; butun gun ayaktasin, ara sira dayaniyorsun demire falan ama, nafile. 9:00’da gelip tezgaha basliyorsun , sonra pazar aciliyor, aksam 6’da branda cekip birakiyorsun. pazar sabah ayni saatlerde gelip brandayi acip basliyorsun , pazar aksami o dizdigin her seyi toplayip birakiyorsun. birileri ile anlasmis onlar da gelip alip goturup muhafaza ediyor.

    kirayi, erketenin parasini, iviri ziviri komple sen oduyorsun. pos’tan odeme al, hesabi tut vs.

    “yapabilir misin” dedi, dedim “amina bile korum usta”

    2.hafta oldu , bizim marek dedi , “ben memlekete gidiyorum, iki ay yokum ,bura sana emanet” , bu guvende kacinci seviye reis. tezgahi komple satsam , toz olsam , onbinlece pound. ama referansimiz saglam. adam cekti gitti , ben babamin isi gibi sahiplenip isi cevirmeye basladim , para ver , komsuya "iki 5'lik var mi" de , oranin eskileriyle goygoyla. cmt ve pazar aksamlari ciroyu artiyi eksiyi fotograf atiyorum . yorgunlugun bini bir para. ama keyif almaya basladim. millet cumartesiyi bekler yatayim diye, ben pazartesi olsun da , haftaici isime gideyim , oturayim, aksam 6:30’da evime varayim diye bakiyorum. (ama zaman gectikce alistim , ilk haftalar gozume perde iniyordu, simdi su saat olmus bomba gibiyim)

    dedigim gibi , ılk baslarda kazansam da zulum geliyordu , sonradan sevmeye basladim. evet yorucu, ama , haftasonlari hollanda liginde “hadi be alkmaar bir gol daha olm” demekten daha faydali bir seyler yapiyorum . ortalama bir ingiliz ile (london median wage) ayni parayi kazaniyorum. (evet haftada 60 saat calisiyorum) ama , ama , ama gelelim sadede ; ama ; kocaman bir ama ; gecen seneyi anlatirken borclar var demistim , yarisini zaten zaman icinde odemistim , vadesi geldikce .simdi kalani (istesem) iki ay icinde bitirebilirim . tottenham -m.city sampiyonlar ligi ceyrek finalini en guzel yerden izleyebilirim , ki izleyecegim de, 0 sikinti. temmuz’da tomorrowland var. (viagogo’dan bilet bulunabiliyor halen biraz yuksek de olsa) sikimde olmaz yaya yaya giderim - oturum gibi schengenim var - bruksel’in buraya trenle iki saat olmasi da cabasi. ayda bir iki bank holidayler basliyor , o gunlerde dinlenirim, zaten oyle “hayvan gibi” de yorulmuyorum. su an gidemeyecegim pub, restaurant bilmem ne yok. araba zaten kolay is burda. 4-5 bin pounda mercedes-bmw zibil (ama sigortasi yuksek, biliyoruz) en onemlisi, bu iki iste ogrendiklerimle , ihracat-ithalat-muhasebe-mal getirme-goturme-tezgah-toptan satis-ortam-racon-kim ne kira veriyor-nerde ne nasil acilir cogunu kaptim. pazarin yarisini taniyorum (mudur dahil) ve elbette bu surecler de gececek, daha iyi is , daha konforlu yasam olacak . ama simdi bakiyorum, ne cok sey atlatmisim. cok tokezledim ama hic dusmedim. ben de isterdim isletme-iktisat gibi nispeten cagdisi kalmis bir bolumden ziyade (ya da cok iyi universitelerin bu bolumlerinde okumayi) muhendislik, tip, vb bir sey okuyayim buraya beyaz yakali aslan gibi geleyim , ama olmadi. ama ulkenin o sik sok gundeminden uzak oldugumdan mutluyum,bu kadar calkantili bir brexit surecine ragmen (en azindan henuz) ekonomik dalgalanmalar olmadigi icin mutluyum, aksam tarihi hikayesi olan onlarca yuzlerce bardan birine gidip , orwell ile ayni mekanda bira icebildigim icin ve o esanda kadin erkek fark etmez, insanlarla iki cift sohbet edebildigim icin mutluyum. ınsan gibi mac izleyebildigim icin mutluyum, trafikte yayalara yol verilmesinden mutluyum. olumsuz da bir suru hadise var, ama onlari gormemeyi basardigim icin de mutluyum , bir aksam (gunler uzuyor) ankara'daki semtim kadar bir parkta oturup insanlari izleyebildigim icin mutluyum. kirli sakalli, beyaz bmw'li nargileci muhafazakar tayfayla ayni trafigi paylasmadigim icin mutluyum.

    (ara edit; bu arada , benim ankaradaki evim kendi evimiz, ben kapıyı çekip geldim yani, ev boş duruyor öyle. söylemesi ayıp bir beş sene önce aldığım bir de arsa var, at fava bekle dediler, şimdi ne oldu ne bitti hiç bir fikrim yok, ilerde faydası görürüz inşallah, galiba, belki, yani. kötü de bir cv’im yok, iyi şirketlerde çalıştım, dil iyiydi zaten , burada da daha iyi olmuştur diye düşünüyorum. yani , dönsem, elbet bir yerlerde bir şekilde, bir şeyler bulunur. ama, hayat o değil be, hadi koçlarım satın bakalım değil, bitmek bilmeyen toplantılar değil, mutsuz egolu yöneticilerin ego tatmin tahtası olmak değil)

    iyi bir kariyeri , iyi bir isi, iyi bir cevreyi biraktim, evet. her evlat gibi , ailem benimle hep gurur duysun istedim. dünyanın neresine gidersem gideyim, başardığım için duysun istedim (yoksa çok para kazanayım, para para daha çok para adamı değilim , hiç de olmadım) buraya gelmek , ozellikle belli bir yastan sonra , cok kurulu bir duzeni birakmak, cidden zor. tutunmak daha da zor.
    ailem benimle simdi de gurur duyuyor, zor zamanlarda kendim olabildigim, dusmedigim icin. ve elbette ben de kendimle; yuzmeyi bildigim halde kiyida durmadigim icin.

    ne demiş şems; “düzenim bozulur, hayatım alt üst olur diye korkma. nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını

    korkmayın!
12113 entry daha
hesabın var mı? giriş yap