123515 entry daha
  • ilk gün tanıştığımız gün, saatlerce sohbet edip (bir sürü de kahve içip), saatin geç olduğunu farkedince (hava kararmaya başlamıştı yani); beni evime bırakmayı teklif ettiğinde, evimi öğrenecek olan bir seri katil olmandan korkmuştum. memleketimden uçakla 13 saat uzakta, bu yad elde, daha bir kaç saat önce tanıştığım ve hakkında çok çok az şey bildiğim bu insanın arabasına binmek ?!?! ... ödüm kopmuştu evet, ve ben ağzımı açıp bir şey söylemediğim halde farkettin bunu. dedin ki, anlıyorum bir yabancının arabasına binmek sana korkutucu geliyor olabilir ama inan ki bu saatte otobüse binerek gitmek çok daha tehlikeli...

    ilk randevulaştığımız gün (ertesi gün yani), @sage hocama (selamlar olsun), burdan mesaj atıp, "nolur dua et, böbreğimi falan çalmasın" dediğimde gerçekten organ mafyası olmandan korkuyordum. oysa güzel bir italyan restoranında, o gün risotto olmadığını öğrendiğimde üzüldüğüm için aşçıdan rica edip, "italyan restoranına sırf rissotto için geldik, mümkün değilse başka bir şey sipariş edeceğiz ama mümkünse bu tatlı kızı mutlu etmiş olacağım" dediğin gündü o gün.

    ilk defa ailenle tanışacağım gün, süper ingilizcem nedeni ile bir yanlış anlaşılmaya mahal verip ortamı alt üst edip herkesi birbirine düşürücem diye korkarken, elimi tutup "kendini ifade edemeyeceğini düşünürsen sadece bana bak, ben senin yerine cümlelerin olurum" demiştin. o gün, kahvaltı yapmak için gittiğimiz mekanda, garson "yumurtayı nasıl istersiniz" diye sorduktan sonra, manasızca sana bakınca "tatlım ben göz yumurta alacağım, sen her zamanki gibi çırpılmış mı olsun istersin?" diyerek beni kurtardığın gün ile aynı gündü. scrambled eggs, biliyorum artık.

    ilk defa senden ayrıldığım zaman (sadece 3 günlüğüne, konferans için), uzakta olacağım için beni merak edip, kafada saçma sapan şeyler kurar da benle kavga edersin, hatta belki beni terkedersin diye korkup; saat başı sana rapor verirken, akşam yapılacak olan bir kokteylden bahsedip, “çok ısrar ettiler ama 10 dakika durup çıkar, direk otele giderim” dediğimde, beni arayıp "hasta mı oldun, neden erken otele gideceksin" diye sorduğun ve gerçekten iyi olup olmadığımı merak ettiğin için aradığın gündü. sonra da bana, "network için böyle organizasyonlar iyidir, mutlaka git ve eğlendiğin sürece kal" dedin. orada 2 gün önce benim için tasarlayıp hazırladığın kartvizitleri dağıttım tanıştığım insanlara ve gururla bana özel tasarlanan kartvizit olduğunu anlattım soranlara.

    ilk defa senle tatile gittiğimizde, 15 yaşımdan beri merak ettiğim o doğa harikası yerde, sudan sebeplerle keyfimi kaçırıp tatili burnumdan getireceğinden korktum. benim için çok önemli bir yerdi orası yıllarca hayalini kurduğum bir yerdi. oysa otel rezervasyon teyidi yapmayı unuttuğum için akşam konaklayacak yerimizin olmaması ve hiç bir otelde de boş oda bulamamamız nedeni ile tek kelime bir laf etmediğin gibi, surat bile yapmadın. hatta “gel unutulmaz bir anımız olsun” diyip, bir süper markete gidip 2 battaniye 1 yastık alıp arabada kamp yeri hazırladın.

    ilk defa senden ayrılırken (memlekete dönüyordum artık, ve bir daha görüşmeyiz diye düşünüyordum), bana “gitme kal” dediğinde de sana inanmaktan korktum. belki sadece sayılı gün olduğu için çok güzeldi her şey, belki nasılsa ayrılacağız diye hiç üzmedik birbirimizi. belki de nasılsa kalamayacağım diye “ne güzel olur seninle birlikte yaşlansak” diyordun. “lütfen böyle imkansız hayaller kurma” derken aslında kendimi bu hayallere kaptırmaktan korktum. ve bıraktım seni orada, çünkü çok emindim bu kadar uzak olunca birbirimizden, bitecekti bu ilişki.

    şimdi ise yaşıyor olduğum bu tatlı telaşa inanamadığım günler geçiriyorum. bahsetmeye korkuyorum, ya bir şeyler ters gider ve gerçekleşemezse diye. geleceğin günü iple çekiyorum.

    hep dediğim gibi; bir insanın hayatını kaygı ve korkuları yönlendirir. en azından bende böyle ... ama korktuğum şeyleri yapmak isteyen manyak bir ben var içimde.
150182 entry daha
hesabın var mı? giriş yap