4 entry daha
  • sadri alışık babanın filmlerinde emsallerine bol bol rastladığımız, dendiği gibi, artık maalesef çok geç kalmış olduğumuz meyhanelerdir.

    vahşi batı kasabaları için saloonlar ne ise, ekmeğini denizden çıkaran küçük bir anadolu kıyı kasabası için de meyhane odur. buranın müdavimleri şanslıdırlar, çünkü içmelerinin müsebbibi harbi acıları, dertleri vardır. bizim gibi koftiden meseleleri altyapı teşkil etmezler efkârlanmak için. ve tüm bu dertler müşterektir.

    burada mutlaka başı önüne düşmüş bir münzevi bulunur; an gelir gramafondan çalmakta olan bir name, ona unutmaya çalıştığı acı bir hatırayı anımsatır. oturduğu yerden bağıra çağıra haykırır: "çalmayın o şarkıyı, çalmayın diyorum size!".

    ve plak değiştirilir...

    ben de dolaştım tüm kumkapı meyhanelerini can baba; içeyim, dağıtayım, leşimi de çöplüklere atsınlar istedim, ama senin o fasulye pilakileri ziyadesiyle götürdüğün mekanda balık restoranlardan başka bir şey bulamadım.

    romantik miyim lan ben?

    edit: ayrıca eğer ki bir yerlerde halen bu türden bir meyhane kalmışsa ve gün olur burada bir zirve yapılırsa, masaya elden iki büyük açacağımı temin ederim. ama o şarkıyı çalmasınlar, kamera da gözyaşlarıma zoomlamasın...
8 entry daha
hesabın var mı? giriş yap