398 entry daha
  • anadolu'da, çok yakın zamana dek, vahşi batı'dan aşağı kalır yanı olmayan manzaralar hüküm sürüyordu. öyküleri, destansı yaşamları, ağıtlarıyla eşkıyalar birer "pop ikonu" gibi meşhurdular.

    avşar eşkıyası kekeç mehmet'in, tufanbeyli'yi güpegündüz basıp, "bize ceza verdi" diyerek ağır ceza reisini vurması... karakol komutanının peşine düşünce, komutanın kaçması... "demirel'e bir telefon ederse her istediği olur, buraların hanımağası odur" dediklerini duyunca, dönemin adalet partisi tufanbeyli ilçe başkanı "allı hanım"ın (allı hanımı çok merak ettim, bulamadım. belki ilçe başkanının karısıdır) kızını kaçırmaları...

    kaçaklıkta, kekeç mehmet'in yayladaki evimize gelmesi. dedemin, çocuk yaştaki babamla yattıkları evin damında yatırması. bir süre sonra onlarca arabayla jandarmaların evimizi, köyümüzü sarması. jandarma komutanının dedemin suratına, kasaturanın yanıyla vurması. dedemin öfkelenip, "erkek adama ailesinin yanında vurulmaz. zaten sen erkek olsaydın, benimle uğraşmaz, ha şu karşı tepede seni gözleyen kekeç'in peşine düşerdin" diyerek posta koyması. bir kurşun sesi ve jandarmaların dağılması...

    allı'nın kızıyla, kekeç'in adamı hasan'ın evlenmesi. kayınbiraderinin ileri geri konuştuğunu duyunca, kozlarını paylaşmaya silahsız gitmesi. kayınbiraderin korkaklık edip, silahsız hasan'ı, kaçırılan kızkardeşinin zorba kocasını vurması...

    bir film çıkar mı bundan? çıkar. ama en sevdiğim hikaye başka. ayıyla güreşen apu dedenin hikayesi.

    efendim, apu ismi "abdullah"ın bozulmuş yahut küçülmüş hali değil. "apı" gibi bir telaffuzu var, orijinali nedir bilemedim ama, yaşayan birkaç apu daha tanıyorum. bahse konu apu, dedemin halasıyla evli, bir avşar delikanlısı.

    1. dünya savaşı olmalı, imparatorluğun bir ucundaki cepheden, diğer ucundaki bir cepheye gönderiliyorlar. o sırada usanıp, firar ediyorlar. köyümüze geliyor, fakat köye inmiyor, yaylaya konuyorlar. asker kaçaklarını arayan jandarmaya yakalanmamak için...

    yaylada bir çobanı dövüp, bir toklusunu gasp ediyorlar. koyunu ateşin üzerinde çevirirken, ayı geliyor. arkadaşları az ilerideki çatılmış tüfeklerine koşarken, apu ayıya doğru koşuyor. anlatılana göre, biraz da köylü abartısı var ya, ayı da, apu da şaha kalkıyorlar. birbirlerine el ense çekiyorlar. rivayet bu ya, apu, ayı el ense çekince yere bir karış kadar gömülmüş.

    fakat yenişemiyorlar. derken apu, ayının taşaklarına el atıyor. burmaya başlıyor. hayvan can havliyle sırt üstü yatıp, ağlamaklı sesler çıkarıyor. apu, hayvana yarım saat işkence ediyor ve nutuk atıyor: "benim adım apu. benim erliğiminen aldığım rızkı benden çalamazsın. var git kurda kuşa böyle anlat."

    taşaklarını bırakınca, ayı can havliyle kaçıyor. sahneye şahit olan arkadaşları, çete olalım, ayıyla güreşen bir babayiğitle eşkıyalık yaparsak sırtımız yere gelmez diyorlar. böylece civarın en namlı eşkıya çetelerinden biri doğuyor.

    yıllar sonra, babam ergen bir delikanlıyken, apu, artık apu dede olmuş, bir düğüne teşrif ediyor. babam da apu'nun hikayelerine meraklı, genci yaşlısı bir kalabalıkla onun yanında, anlattıklarını dinliyorlar. ağırbaşlı konuşuyor apu.

    derken düğüne çapraz fişekli, çifte mavzerli bir ekip geliyor. eşkıyalar. fakat niyetleri düğünü dağıtmak, soymak değil, apu'nun elini öpmek. namını duymuşlar, elini öpüp, bir nevi ondan "el alacaklar". varıyorlar yanına, bey baba diyorlar, senin namını çok duyduk. biz de eşkıyayız, elini öpmeye geldik.

    apu bunlara bakıyor. babamın anlattığına göre, aşağılayan bir tavırla, "bre siz de eşkıya mısınız? bakın susada (yolda) jandarmanın arabası geçip duruyor. bizim zamanımızda devlet buralarda itim diyemezdi. madem eşkıyasınız. yatın susada pusuya. gelen ilk jandarma arabasını çevirin. jandarmaları soyun. çırılçıplak sarız'a geri gönderin. deyin ki, burada dövlet bizik."

    eşkıyalar tabii epey bozuluyorlar. halk da şahit olmuş durumda, ne yapsınlar, susaya pusu atıyorlar. 3 gün beklemişler. tam 3 gün, yaşlı bir adamdan atar yemiş olmamak için, yolda pusuya yatmışlar. neyse ki araba geçmemiş, apu da gidip mert adamlarmışsınız diyerek gönüllerini almış, azat etmiş.

    "iyi ki geçmedi jandarma arabası" diyor babam, "geçseydi devlet köyün kökünü kazırdı herhalde."

    apu'nun ölüsünü yıkayan adamın yemin billah anlattığına göre, cesedinin omzunda hala ayının pençe izi duruyor imiş.

    bu hikayenin gerçekliğinden şüphe ederdim, ta ki, yusuf alçagirov isimli 80 yaşında bir kafkasyalının, kendisine saldıran ayının hakkından aynı yöntemle geldiğini okuyana dek. demek, ayıyla karşılaşırsan testise çalışacaksın. yüzde yüz çözüm. yusuf alçagirov, ayıya kafa atıp testislerini koluna dolayan adam.

    https://pbs.twimg.com/…a/eknzv-uxuauyfi8?format=jpg

    efendim debe edit yapıyorum ömrümde ilk defa. destek olun bu projeye: https://www.tamgaturk.com/
214 entry daha
hesabın var mı? giriş yap