179 entry daha
  • bunu buraya yazmak benim için çok zor. kendi kendimi psikanaliz etmeye çalışıcağım şimdi. aslında kaç gündür kendimi psikanaliz ediyorum aslında. her gün hayatımı sorguladıkça farklı şeyler tespit ediyorum. bir kaç gündür beynim çorba oldu resmen. bir kişilik testi sonucu bana hayatımın şokunu yaşattı. kendimi sorgulamama. o kadar kişisel gelişim kitabının yapamadığını yapıp kendimi keşfetmeme yardımcı oldu.

    bir tanı aldım. daha doğrusu (bkz: mmpi) denen bir testte klinik düzeyde histeriçıktım. 70 puan üstüymüş. son ilişkimde de aynı senaryoyu yaşamam üzerine kendimi sorgulamaya başladım 20 yaşında aynı senaryodan bir insan ayrılır ama 30 da olmamalı. psikoloğa gitmediğim halde bir psikoloğa danıştım online olarak. beni kırmadı ve testi yaptı sağolsun. sonuç histeri ve hipomani çıktı.

    ben annemi psikiyatriste götürdüğümde onun için onlarca psikoloji kitabı okudum. annemin obsesyonlarını, korkularını kendine güvensizliğini az buçuk kendimce çözüp anlamlandırmıştım. bu süreçte kendi hayatımdaki erkeklerden de "sen hastasın" lafı duysam da karşı cevap olarak "ben hastaysam bırak beni peşimde koşma o zaman." lafını derdim. ben aslında bir sürü kez histeriyi histrionik kişilik bozukluğunu okudum. kendime hiç konduramadım.

    bir ara borderline olabilir miyim dedim, kendime zarar verme davranışlarım yoktu. depresif olmayı sevmezdim. karşımdaki öyle olsa bile katlanamazdım. narsistik desem narsistik kişi eleştiride moralini bozmaz. ama benim en ufak bir olumsuz eleştiride yüzüm düşerdi. kim olursa olsun savunma moduna geçerdim.

    gözümün önünde defalarca karşıma çıkmış aslında içsel sıkıntılarımın nedeni. histrionik kendini beğendirmeye odaklıdır. eleştiriyi kaldıramaz lafı beni anlatıyor. sürekli başkaları benim hakkında ne düşündü taakıntısı vardı bende. adamı terk etmişim gitmiş hala arkamdan ne düşünür bu olayda başka bir erkek olsa ne hissederdi diye salak salak düşüncelerim vardı. bak adamı sevdiğimden değil amaç hala kendimi beğendirmek.

    neden olmuş biraz çocukluğuma ineceğim şimdi.

    çocukken akrabaların olduğu bir apartmanda görece kalburüstü bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. annem gençliği çok güzel bir kadındı. teyzemler onu tanıyan herkes söyler. babam ise ailenin yakışıklısı. çocukken anneme kopya olarak benzesemde annemin renkli gözlerini almamıştım mesela. ailem akrabalar(dede,nene neyse işte) nerde benim güzel kızım, akıllı kızım diye söyleye söyleye benim kısmen kibirli olmamı sağladılar. bu tarz davranışlar sana yakışmaz. bu tarz davranışlar senin gibi güzel bir kızda hoş olmaz. vs vs. güzel değil diye bir kızı arkadaş grubuna almamıştım daha 8-9 yaşındayken. liderliğe maniplasyona ve lafını dinletmeye bak daha o yaşta bunu yapıyorum.

    nasıl beynime işlenmişse "güzelliği yüzüne yansımış" lafı yüzde yüz gerçekti bence. bazen uyanık ya da kurnaz davranmam gerektiren durumlarda bile zararlı bile çıkacak olsam safça davranmalıyım benim gibi biri saf davranır. masum davranır uyanık olmaz hezeyanı vardı.

    okul öncesi de ilkokul dönemlerimde de her isteğim yapıldı. babamın durumu iyiydi. annemle alışverişe çıkar istediklerimizi alır o yaşta bile ben beğenirdim. bir kez 6 yaşındayım annem beğendiğim bir oyuncak setini almadı diye kriz geçirdim. sonra annem dayanamayıp onu da almıştı. o çocuk aklımla o günü hatırlıyorum. ama benim hayatta her istediğimi anne babam alır ki. bunu almasalardı bu ilk olacaktı diye arkadaşıma demiştim. dün gibi olay yer zaman aklımda. bak bak. dediğim lafa bak. bacak kadar boyumla dediğim lafa bak.yaşıma bak.

    ilkokula başladığımda neden annem gibi renkli gözlü değilim takınntısı oldu. sarışınlığını almışım ama mavi gözlü olmak isterdim derdim. bazen geceleri uyuyup ertesi sabah mavi gözlü bir şekilde uyanmak isterdim. mavi gözlü olmadığım için mavi rengi sevmedim. mavi renk bir t-shirt ümün dahi olmadığını geçenlerde fark ettim. her renk var o yok.

    8 yaşında bir akrabamın tacizine uğradım. başta bir şeylerin ters gittiğini hissettim ama neyin ne olduğunu bilmiyorum ki. karşındaki sapık kıyafetli seni kucağına oturtup mastürbasyonuna malzeme ediyormuş sen sevgi sanmışsın. ergenliğe girdiğimde neyin ne olduğunu anladığımda yıkıldım. o kişinin resmen ölmesini diledim. defalarca dilimin ucuna geldi anne-babama anlatmak. annem yıkılır babam hapse girer diye sustum.

    babamın durumu bozulmaya başladı. her istediğimize yetmemeye başladı hatta bir ara işsiz gezdi.annemin psikolojisi bozuldu. ben bir şey istesem babam yok demese de annem yok demeye başladı. bu süreçte annemle çatışma başladı. babamın sakin yapısından babama yakınlaşıp annemin psikolojisinin bozukluğu beni ondan uzaklaştırdı. benim duygusal yapımdan gözüm dolardı. ağlamama dayanamaz istediğim şey alınırdı. cep telefonu daha 2000 yılında kimsede yokken babamın bile yokken benim vardı. çünkü ben çok istemiştim uğruna 2 gün ağlamıştım. biraz da ilk torun olmanın verdiği şımarıklı üstüne hala, teyze akraba gibi çocuğu olmamış birinci derece akrabaların da sevgisini aldım. babam olmasa dedem alır. annem almasa halam var algısı beynime girdi.

    12 yaşıma geldiğimde ortaokulda yanıma oturan erkeklerden sebepsiz tiksinmeye ve babama bile sarılamamaya başladım. bu olay ortaokul arkadaşlarımın dikkatini çekti. ortaokulda derslerim okulun ilk 5inde iken(evet okulun ilk beşi sınıfın değil. bir yarışma için okulda ben dahil bizim sınıf düzeyinde 8 sınıftan 5 kişi seçilmiti) fen lisesini kazanacak düzeyde iken aniden düşüşe geçti. bir gün rehberlikten çağırıldım. derslerimin düşüşünü sordu. bana ders çalışma stratejileri ile ilgili kağıtlar verdi. benim derslerimin düşüşe geçmesi dediğim de hepsi 5 iken artık 4 getirmeye başlayıp arada tenefüslerde dışarda arkadaş grubumla takılmam. hala takdir alıyorum. düşüş dedikleri de bu. taciz olayını konuştuk mu konuşmadık mı o an rehberlikte hatırlamıyorum.

    fakat ailem ortaokulda da ilkokulda da her istediğimi zorla alınmasını yapılmasını öğretmişler bana.
    düşünüyorumda ben koşulsuz sevilmişim hep.
    sevmeyi öğrenememişim. hiç bana surat asılmamış bize niye böyle davrandın ama denmemiş ki. sevginin karşılıklı birşey olduğunu kavrayamamışım. ne yaparsam yapayım sevilirim duygusu işlenmiş içime.
    (iyi bok yediniz)

    12 yaşında farkında olmadan çıkan çocukluk çağı tacizini nasıl atlattım peki. psikanalizimi yine kendim yapıyorum :)

    tam 13 yaşımda hayatımda 19 yıldır var olan en yakın dostumla tanıştım. voleybolcuydum. kendi de kendi okulunun takımındaymış. evimizin bulunduğu semtte parkta kızlı-erkekli voleybol oynarken bir ortak kız arkadaşımız bizi tanıştırdı. o tarihten beri en yakın arkadaşım. bizi tanıştıran kız bizden 2 yaş küçük. koca mahallede bir kız daha var bizden bir yaş küçük ama dengesiz. biz ikimiz popüleriz. şansımıza mahallede 4 kız varsa 14 erkek var hepsi de bizle yaşıt ya da bir yaş büyük. ortaokul dönemi olur ya biri çıkma teklif eder. komedi zamanlar. benim yok dediğim ona. bazen onun yok dediği bana geliyordu. dalga geçip gülüyorduk. bir de sokakta bizi seven sabit aşıklarımız vardı. hey gidi günler. parklara bahçe duvarlarına ismimiz yazılıyordu. ben sarışın o esmerdi. güzeliz diyip histeriklik yapmicam ama eli yüzü düzgün voleybol oynayan başarılı kız ne kadar popülerse o kadar popülerdik o zaman :)

    liseye geldim. özellikle arkadaşlarımdan ayrılmamak için fen lisesini kazanacak öğrenciyken sınavda cevapları yanlış işaretledim. bilerek anadolu fen lisesini kazanmadım. en yakın arkadaşımla kazanamazsak şu liseye gidicez diye kararlaştırmıştık. ailem hiç anadolu lisesini kazanamayacağıma ihtimal vermemişti. süper lise var o zamanlar diploma notuyla alan. diploma notu engeline takılıyorum bu kez. ergenim ya ben düz liseye gidicem de diyemiyorum. derken beni yazdırdılar bir okula ama okulun süper bölümü olsa da okul kalabalık. ben hemen alıştım kızlarla kaynaştım arkadaş edindim. ailem seni o liseden alıp başka liseye yazdırıcaz alıştıysan orda kal ama istersen o liseye geç dedi. alıştığım halde arkadaşla gidicez diye kararlaştırdığımız o liseye gittim. benim arkadaş gelemedi o ayrı. histerik insanlarda karşı cinsi ayartıcı davranış yazıyor. bende öyle şeyler olmadı. olmamasının nedeni taciz mevzusunun erkeklerden uzak tutup güvenmemi engellemesiydi bence.

    annem sinir hastası olunca ben anne sevgisini kız arkadaşlarıma yakınlaşarak kapattım. babam hala hayatımdaydı. sağlıklıydı, psikolojisi güçlüydü, iki kez de iflas etse altından kalkabilmişti beni ne olursa olsun seviyordu. ama beni ne olursa olsun seven babamdı. 2 gün tanıyan erkek sevmez bu şımarıklıklarıma şimdi şimdi aklım başıma geliyor. neyse bir de ne göreyim bu yeni geldiğim lise düz lise. bulunduğum şehirde yazılması zor bir düz lise. genel öğrenci profili ise annesi babasının özel okullara gönderdiği çocuklar anadolu lisesini kazanamayınca disipline sokulsun diye bu okula getirtiliyor. gelen kişiler ise özel okuldan arkadaş grubu ile liseye geliyor. bizim lise bir ara fen lisesi öğrencilerinin son sene puan yükseltmek için gittikleri düz liseler olur du ya işte onlardan biri. belki de bulunduğum şehirde tek olanı. tek uyanık ben değilmişim herkes liseye arkadaşını geçtim arkadaş grubu ile gelmiş. herkes herkesi tanıyor. ilk kez yabancılık çektim. içime kapandım. okula gitmek istemiyorum. arkadaşım yok. dikkat çekmiyorum. ergenlik sivilcelerim çıktı. kendimi beğenmemeye başladım. halbuki 1 yıl önce kendime aşıktım. o sıra liseye başlamadan voleybolu da bıraktım. tatile gidicez diye. o yaz kilo da almıştım. lise 1im daha lise 1. derin bir depresyona girdim. böyle güzel bir anne böyle bir yakışıklı bir babanın benim gibi bir kızı olamaz diye. eski lisede kalsam böyle olmayacaktı belkide şaka gibi. ben eski aaeon değilim diye düşünürdüm sürekli. anneme babama layık değilim fikri çıkmıyor aklımdan. sınıftaki erkekler basketçi kızlar çirkinde olsa uzun lisede 1,80lik kızların arasında beğenmezdim kendimi. lise 3 yıl öyle ruh gibi geçti.

    derken üniversiteye geldim. ilk yıl hala ruh gibiyim. 1,66 boyumun normal olduğunu nihayet idrak edebildim. ben standart boyluydum. onlar uzundu. bunu bana lisede yüzlerce kez deselerde anlamıyordum işte. neyse üniversitede ilk yıl hiç makyaj yapmadım. annem kendime aşıkken beğenmememi farketti ki saçımı çocukken olduğu gibi sarıya boyatmaya teşvik etti beni. sarı saçlı olsan aynı benim gençliğimsin diye. dediği de oldu. saçımı daha sararttım ve makyaja başladım. güzel laflarını duymaya başlayınca histerik kişiliğim tekrar açığa çıkmış oldu ben farkında olmadan. ilk defa normal erkek arkadaşlaım oldu. önceden inanmazdım. ben yakınlaşmazdım. üniversitenin bu konuda bana katkısı iyileştirmesi inanılmaz oldu. kız arkadaşım gibi gördüğüm normal erkek arkadaşlarım oldu. hala da görüşüyorum. orda erkeklere benden hoşlanan bana potansiyel aşık gibi kafamda var olan manyakça düşüncelerden sıyrıldım :) orası ergenlik dönemimdeki mahallem 4 kıza 14 erkeğin olduğu sokak değildi. orası üniversiteydi.

    şimdi üniversite de 3 kişiye aşık oldum.

    2 si üniversite dönemi. biri 2 kez reddettiğim adama 12 yıl sonra aşık oldum. kendisi benim 2. öğretimim.

    fark etmediğim şey ise ne zaman bu erkekleri elde etsem veya en mutlu anımda ertesi zaman hemen ayrılmak istemem. seviyorum ama ayrılmak istiyorum. kimse için de değil. mazoşist gibi onu düşünmek onun hayatımda olmasa da ona ulaşacağım fikri bana zevk veriyordu. arzu nesnesi konumundaydı.

    sağlıklı değil. defalarca ben deli miyim diye sordum kendime. pişman oluyorsam niye ayrılıyorum diye. okuduğum tonla makalede bu sorunun cevabı yoktu. babası annesini aldattı diye büyüyünce aslında bilinçaltında babasından intikam almak için özellikle evli erkeklerle birlikte olan daddy issiues yaşayan kızlar kadar kolay çözemiyordum bendeki durumu. (vay be benden iyi terapist olurmuş.)

    en mutlu olduğum an kendimi niye üzecek bir şey üretiyordum. yıllr sonra aşık olup birini yanıma yakıştırıp sevgili olacakken yine aynı döngüyü yaşamam üzerine bu kez sorguladım durumu.

    psşşyatriste ara ara gittim. ama ağrı kesici gibi ilaç kullanmak için. bir dönem annemin hastalığında sinirden elim titriyordu ondan gittim. bir de 2 yıl önce kpss sürecinde ritalin yazdırmak için az uyuyup çok çalışmak için. psikoloğa gideyim de üff şimdi tüm olayları baştan baştan anlatıcam. o da bana sıkıntı veriyordu. bir ton kadın erkek psikolojisi kadın beyni nasıl çalışır erkek beyni nasıl çalışır manüplasyon iletişim özellikleri konulu kitap okudum. ama yok yani bendeki duyguyu yaşayan tek bir hastaya rastlamadım.

    geçen mmpi testi yaptırdığımda histeri çıkınca bakış açım ufaktan değişmeye başladı. histeri ve hipomani çıktı sallamadım. halbuki klinik düzeydeyim teste göre.
    kendimi psikolojik bir etiketle etiketlemek de istemiyorum. bu histerilerin çok sık yaptığı bir şeymiş de. tam bir paradoksa girdim. testte bile zeki, akıllı, kendine aşık mutlu çıkmışım işte diye gülüp düşünürken bir kliniğin bir histeriya yaptığı psikanalizde kendimi buldum. makalede olan alıntılanan bilimsel gerçek şu

    """histerik özne her zaman ötekinin arzusu hakkında meraklı ve ilgilidir. histerik, ötekinin
    arzusunu tahmin etmeye ve ötekinin kaybettiği ve arzuladığı o belirli nesne olmaya çalışır (fink,
    1997; soler, 1996). öyle ki, histerik kendisini ulaşılamaz arzu nesnesi (object a) olarak
    konumlandırmaktadır. diğer bir deyişle, histerik arzulanabilmek için arzu nesnesiyle
    özdeşleşmektedir (fink, 1997; lacan, 1970; eyers, 2012). histeriğin fantezisinde, öteki arzulayan
    öznedir ve histerik arzulanan nesne olarak ötekine hakim olmak, ona egemen olmak istemektedir.
    aslında histerik, ötekinin arzusunun tatmin edilmemiş ya da yerine getirilmemiş olduğundan emin
    olmak için onu kontrol etmek ve yönetmek istemektedir. neticede, histeriğe arzulanan nesne ya da
    ötekinin eksiği rolünü kalıcı olarak tahsis eden bu doyurulmamış arzudur. bir başka ifadeyle,
    histerik ötekinin arzusunu tatminsiz bırakır çünkü öteki arzulamaya devam ettiği sürece nesne
    olarak kendi konumu güvenceye alınmıştır. ötekinin arzusunda bir yer onun varlığını
    oluşturabilmesi için muhafaza edilmiştir (fink, 1997).

    birey bir şeyi
    çok arzulamasına rağmen kendini ondan mahrum bırakıyorsa, yalın bir biçimde o arzusunu devam
    ettiriyor olarak düşünülmektedir. diğer bir ifadeyle, birey arzuladığı ya da istediği şeyi elde etmeyi
    reddediyorsa, arzusunu doyurulmamış olarak sürdürüyor demektir (soler, 1996).

    freud’a göre
    hastası da arkadaşına benzer şekilde davranmaktadır. kocasına havyarı sevdiğini ve yemek istediğini
    söylemesine rağmen, kocasının almasına müsaade etmemekte, çünkü böylelikle arzusunu
    sürdürebilmektedir (freud, 1900). hasta bu durumda aslında yalnızca istiyor olabilmekten ve
    kendisini arzuladığı şeyden yoksun bırakıyor olmaktan zevk duymaktadır. daha açık bir ifadeyle,
    yoksunluk deneyimi ya da arzuyu sınırlama, özne için başlı başına keyif verici olmaktadır (fink,
    1997). bu nedenle, histeride yoksunluk için bir arzu bulunmaktadır şeklinde bir sonuca gitmek
    yanlış olmayacaktır (freud 1900; lacan, 1958; soler, 1992).""

    bu benim!!!!!!! sanki benim adım şifrelenmiş freud un anlattığı kişi benim. ilk defa 7 yıldır psikolojiyle ilgiliyim ilk defa bir makalede kendimi gördüm. bu benim ilişkilerde en mutlu anımda ayrılma nedenim. ayrıldığım anda hala telefonumdaki resimleri silmeyip 3 ay sonra adını bile hatırlamayacak kadar sildiğim halde yine de ara sıra resmine bakıp peşimden koşsun diye beklediğim sürecin bilimsel adı.

    ben de diyorum ben niye adamı sevip hoşlandığım halde ayrılıyorum. sonra geri dönüyorum. sonra benim dengesizliğim yüzünden adam uzaklaşınca onu dürtüyorum. adam tekrar dönünce yine soğuyorum. ben sürekli bana ilgisi olsun istiyorum.

    bu derece ilgi manyağıymışım da haberim yokmuş. kabul etmemek için dirensem de ben şu an histeri üzerine yazılan tüm makalelerdeki kadınların tanımına uyuyorum. histeri sahibi kadınların ilişki sorunları ve çözümü yayınlanmış. hani zamanında bir erkek arkadaşım beni taciz eden kişinin düşmanıymış. ben neden bu adama bu kadar takıntılıyım hiç tarzım değil diye düşünürken aslında içten içe beni taciz eden o sapıktan bununla ilişkimi devam ettirerek ben intikam alıyorum bence diye kendi psikanalizimi bile yapmıştım. çünkü bir ara beni taciz eden sapığın öldüğünü düşündüm. ben o saplantı yaptığım adamı düşündüğüm kadr sevmiyordum o zaman.

    bilinçaltı sen nelere kadirsin. maviyi neden sevmediğim. neden en mutlu anımda ayrıldığım. hepsinin nedeni var. freud yaşasa çakma psikolog olan benle gurur duyardı belki :) şaka bir yana bu kadar psikanaliz yeter. kendimde aradığım soruların cevabını buldum. herşeyi çözmüş erkeklerden en mutlu anımda neden ayrıldıığımı çözememiştim onu da buldum.

    hayat benim üstüme çok oynamışsın. anne babam yani ailem yaşadıklarımda hem en büyük şansım hem de bu kadar sevilmek bazı konularda ise talihsizliğim olmuş.

    işini iyi yapanları tenzih etsem de nasıl ki her psikolog/psikoterapist bir freud kadar iyi değilse kolay kolay hiç bir psikoloğun yapamayacağı psikanalizi ben kendime yaptım. (histerik mode on:)

    bu bu yılımın son histerik entysi olsun.
    önümüzdeki sene daha farkındalıklı daha farklı daha mutlu daha bilinçli bir ben olacağım. bundan eminim.

    nasl herkesin bir aile hekimi var ise herkesin bir psikoloğu da olmalı aslında.
    bize en lazım olan şey kendimizi bilmemiz çünkü.
134 entry daha
hesabın var mı? giriş yap