• aynı yuvayı paylaştığınız, aşk ve sevgi birlikteliği yaşadığınız kişinin, canınızın yarısının ölmesi.
  • depresyon sebepleri listesinin ilk maddesi.
  • (bkz: fin del mundo)
  • üniversitenin ilk yılında tanımışsınızdır onu, iki öğrenciyken henüz evlenmeye* karar vermiş ailelerin hayır olmazlarını dinlemeden benimle evlenir misin dediğinde üzerinizde ki kot'a aldırmadan, imzaları atmışsınızdır. biri çalışırken diğeri okur, diğeri çalışırken siz, mezun olduğunuzda birbirinizi tebrik edersiniz...

    sıkıntılı günleri beraberce aşarsınız, artık üniversiteler bitmiş, işlere girimiş, hatta bir de arabanız olmuştur. almayı planladığınız evin, gideceğiniz tatilin hayallerini kurduğunuz bir akşam ölüm haberi gelir... halı sahada kalp krizi geçirmiştir... ben oynamıyorum aşkım diyip çekip gitmiştir bir anda hayatınızdan...

    yeniden hayal kurmak zor olur, yeniden sevmekte, merhaba dersiniz yalnızlığa, ailelerin yeniden seversin sözlerini duymamazlıktan gelir, nasılsın diye soranlara yaşıyorum hala diye cevap verirsin oysa bilmezlerki o halı saha da seninde öldüğünü...*
  • çocuk yaşta evlendirilmiş çok kadıncıklar için nefes gibi olabilir. kocanın cenazesiyle başlayan etkileyici ve ödüllü bir kısa film için bkz

    "nefes al alma, nefes al"

    zöe: hey maşallah zamanının ötesinde bir numara olmuş. hayatı kendi mutlu ailesinin devamı olarak gören gözlerinizi doğuya bir çevirin bir zahmet. okuduğunuz herşeyi kişiselleştirmek ne büyük benmerkezciliktir anlamıyorum, sanki herkesin eşi ölemezmiş, bunun acısını kimse bilemezmiş gibi. birinin sevincini anlamak diğerinin acısını anlamayı engellemez, bilakis empati kurulabildiğini gösterir, deneyin derim.

    ve bir daha kötüleyin isterseniz, ama tekrarlıyorum, eşin vefat etmesi, çocuk yaşta evlendirilmiş kadıncıklar için nefes gibi olabilir.
  • babam 40 yıllık eşini (annemi) bir gecede, aniden kaybetti. daha senesi dolmadan evlenmek istedi..
  • hicbir yasta atlatmasi kolay olmayan; hayati paylastigin kisiyi kaybetmektir.

    ev sahiplerimiz 84 yasinda alman bir cift-ti. gecen sene tasinirken, hicbir mecburiyetleri olmadigi halde, 84 yasindaki adam gelip evimizi boyadi 3 gunde. asla yardim teklifimizi kabul etmedi, o yastaki adam dinc bir sekilde merdivene indi cikti, kova kova boya tasidi, bana misin demedi. aralik sonunda kanserden vefat etmis. bugun esini aradim bas sagligi dilemek icin, bu basligin bugun karsima cikmasi ilginc oldu o yuzden.

    60 yasindayken ilk esi vefat etmis, ortaokuldan beri tanidigi 2. esi, yani bizim tanidigimiz adamla evlenmis. birlikte cok guzel 23 yilimiz oldu diye anlatti telefonda. dunyayi gezdik, bir suru ulke gorduk. cok guzel bir hayati oldu, bunu dusununce seviniyorum dedi. son gece morfin yapilmis, uykusunda da vefat etmis. aci cekmedigi icin de mutluyum dedi. sesi titriyordu 85 yasindaki kadincagizin. belki esini 30 yasinda kaybetmek gibi degildir; cunku kendi aralarinda "olmezsem birkac sene sonra tekrar boyarim evi" diye sakalasiyorlardi. 80'lerine gelince insan, olum fikri o kadar uzak gelmeye baslamiyordur elbette. ama kaniksamak demek, uzulmemek anlamina gelmiyor. 2.5 ay gecmis, hala sesi titriyordu. "biz de cok seviyorduk, herkese anlatiyorduk ne kadar dinc, yardimsever ve candan bir insan oldugunu" dedim. 100 kisi katilmis cenazesine, herkesin sevdigi bir insandi, bunlari dusunmek beni cok mutlu ediyor dedi.

    esinin vefat etmesi, insanin kac yasinda olursa olsun yikici bir sey. aci cekmedi, cok guzel anilarimiz oldu ve herkes onu cok severdi dusuncelerine tutunan 85 yasindaki erikacigimin da aklinda kalan daha kocasiyla yapmak istedigi yuzlerce sey vardi eminim. ya esini genc yasta kaybeden biri napsin?

    hayatta hayallerimizi, onumuzde uzun yillar olacagini dusunerek ertelemekten cekinmiyoruz. halbuki allah korusun yarin benim 30 yasindaki esim vefat etse; ben ne "doya doya istediklerini yapti" diyebilirim, ne dunyayi gezdik diyebilirim, ne hayallerimize tam anlamiyla kavustuk diyebilirim. birini kaybettikten sonra yanina kar kalan tek sey guzel anilar olduguna gore; doya doya, ertelemeden ani biriktirmek lazim. sevdigine her an kaybedebilirmiscesine doymak lazim. kirilan kalbi, onumuzde telafi etmek icin nice yillar var demeden onarmak, yarin yokmus gibi hemen gonlunu almak lazim. pisman olmamak icin, elimizde olan tek hayati, hakkini vererek yasamak lazim.
  • er geç başımıza veya başına gelecek durum.
  • gectiğimiz yaz bir arkadasımın başina gelen durumdur.. eşinin hastalığı saptanamadı ve 1 ay hastanede yattıktan sonra birden bu haberle sarsıldık.. 27 yaşında gencecik toprağa verdi eşini.. hem de karnındaki bebeğiyle :(

    yaşayan herkese allah sabır versin
  • bir ay kadar önce doktorun "bir haftayı tamamlaması bile imkansız" demesiyle allak bullak olmuştu beynim. dile kolay beş yıldır kanserle mücadele ediyordu, ediyorduk. bu süre zarfında iki büyük enfeksiyonu dahi alt etti. benim gülüm, meleğim herşeyi atlatacak yeneceğiz bu illeti diyordum. fakat yenemedi. doktorun inadına iki hafta daha bırakmadı beni. son dört gün yoğun bakımda solunum cihazına bağlıydı, kendinde değildi. hergün görüşme saatinde başında onu ne kadar sevdiğimi söyledim gözyaşları içinde. duymadı beni.
    kaybettiğim gün yanına gittiğimde gözleri açıktı. çok umutlandım, içim kıpır kıpır oldu. uzun uzun konuştum onunla, gözleriyle tasdikledi beni yada bana öyle geldi. meğer vedalaşıyormuşuz. bilemedim.
    gece yarısı evde kendi kendime yarın neler anlatacağımı düşünürken telefonum çaldı. sonrası yıkım...
    bugün meleğimin uçmağa varışının ondördüncü günü.
    sana anlatacak çok şeyim birikti birtanem.
    derdimi senden başka kime dökebilirim.
    yarım kalmamı anlatacağım sana...
    yetim kalmamı...
    çok özledim...
    çok özledim..
hesabın var mı? giriş yap