• iş yerlerimiz ters istikamette. mesai saatlerimiz de tutmuyor zaten. bi 700-800 mt var karşılaşma ihtimalimiz olabilecek. 4 ay boyunca karşı şeritteki arabaların plakasına bakıp durdum. 10 gündür bakmıyordum, artık bir şeyler iyileşiyor diye kendimi de güçlü hissediyorum. dün gece rüyamda onu gördüm, sonra sabah işe geç kaldım. duş bile alamadan çıktım evden, aklıma hazırlanır gezersin sonra en paspal halinle karşılaşırsın önermesi geldi. güldüm 4 aydır görmedim şimdi mi görücem diye. yine o yere geldiğimde yine bakmıyorum lan çok iyiyim artık ben dedim. sonra gayr-ı ihtiyari karşı şeritteki duran trafiğin en solundaki arabaya takıldı gözüm.

    önce plakayı idrak ettim, sonra içinde onu gördüm. yavaşlamak aklıma bile gelmedi, bağıl hıza saydırdım.

    tıraş olunmuş, saçlar yapılmış, güneş gözlükleri takılmış çok bi cool ve mutlu göründü gözüme. 2-3 saniye sürmedi bile. sonrası zangır zangır titremekle geçti.

    çilekeş'in şarkısı geldi aklıma. "hani görmek ister ya gözlerin, 1 sn için canını verirsin". acaba 2 sn uzaktan görüldüğünde bir insanın dolaşım sistemini bozacak kadar değerli olduğunun farkında mıdır?

    aslında baktığında çok sıradan bir durum, bu ne la diyenlerinizi de anlarım.
  • içimde hiçbir şeyin bitmediğini ama bitmesi gerektiğini bana göstermiş olay.

    ikameti hala benim evde olduğundan aynı okulda oy kullanacaktık. ben gittiğimde isminin karşısında abuk subuk bi çizgi vardı hatta. sandık görevlisine sordum başkası yanlışlıkla oraya attı imzasının bi kısmını dedi. sonra doğru yere atmış. neyse.

    ben oyumu kullandıktan sonra zemin kata inerken gördüm. hiç düşünmeden koşmaya başladım yanına. seçmen kağıdı olmadığından nerde oy kullanacağını öğrenmek için duvardaki listeleri okuyodu. bana arkası dönüktü yani. ilk aklıma gelen "2. kat" diyerek konuşmaya başlamaktı. sonra yaklaştıkça yanında bekleyen biri olduğunu farkettim. donup kaldım. herif bana bakıyo, ben ona bakıyorum, o duvara bakıyo. gittim. ama böyle yürüdüm gittim. durup bakamadım arkama okuldan çıkana kadar. eleman söylemiş olacak biri senle konuşmaya niyetlendi de sonradan gitti diye. okuldan çıkınca arkama baktım. o da okulun kapısından çıkmış bana bakıyodu.

    dönmedim geri. dönemedim daha doğrusu. güzel denk geldi aslında. ben o gün o şehri terkediyodum zira. en son onu görmeyi istiyodum öyle de oldu.

    olay böyle anlatınca güzel de işte o eleman.

    kendime bakıyorum...

    zil zurna geçen bi 6 ay, şehir değiştirme bi de bu saatte bu entry.

    son bi tanım daha yapayım. benden başka kimsenin skinde olmayan olay. ama acıyo be olm. tamam kimseye anlatıp kafasını şişirmeyim de buraya da mı yazmayım?
  • gezi parkinda tek basina mal mal yururken yeni sevgilisiyle el ele slogan atarken gerceklesirse daha yikici olabilecek olan seydir. halbuki beraber giderdik biz eylemlere, hatta bir eylemde tanismamis miydik... umidim su ki bir gun yine koklaya koklaya sevecegim bir adam olacak ve o da su an buralarda bir yerde gezi parki'nda.

    (bkz: gelecekteki sevgiliye not)
  • beş ay geçmişti üzerinden. bunların üçü çok yoğun parçalı bulutlu ve sağnak yağışlıydı.

    içeriye girmemle burun buruna gelmemiz bir oldu. nicedir seziyordum aslında karşılaşacağımızı. bu aralar rüyalarıma daha sık girmeye başlamıştı. yaklaşık üç gün önce adını üzücü bir rüyada anmıştım. bir hafta önce sevdiği cafede bir fincan kahve içmiştim. bir ay kadar önce günlerim tüm kalbimle iyileşmeyi bekleyerek geçiyordu. çağırmıştım, geleceğini hissediyordum.

    taş kesildim yüzüme baktığında. sıkıntılıydı, mutsuz görünüyordu. onun için hatırlamak istemediği bir ayıbının kanlı canlı ıspatıydım. sanki bütün yaşam enerjimi vücudumdan söküp almış, sonra hepsini beynime zerk etmiş gibiydi. düşünce ve duygularımın yoğunluğu altında un ufak olmadığıma şaşıyor, biraz olsun kendime hakim olabildiğim için şükrediyordum.

    oturmak için ona en uzak masayı seçtim, o ise yeşil gözlerini üstüme dikmiş dikkatle hareketlerimi izliyordu. istiyordu ki yanına geleyim, bir merhaba diyeyim. o zaman çok ama çok rahatlayacaktı. medeni olmak ve aklı başında davranışlar sergilemek kendisini daima güvende hissettirirdi. bu iki zemine tutunduğunda oyunu ondan daha iyi oynayabilecek kimse yoktu. belki onu vaktiyle daha az sevmiş olsaydım, oyununa ben de katılabilirdim. hayır, ona bu iyiliği yapmayacaktım. suçlu olduğu konularda kendini daha iyi hissetmesi için çabaladığım günler beş ay kadar geride kalmıştı çünkü.

    bir iki arkadaşımla şakalaştım. saçlarım tam beğendiği tarzda toplanmıştı. hep sevdiği eteğimi giymiş, bana yakıştığını söylediği topukluları seçmiştim. bakıyor muydu acaba, sesimi duymuş muydu, kahkahalarımı esprilerimi özlemiş miydi? evde kendisini bekleyen kızcağıza da bana olduğu kadar kalpsiz davranıyor muydu? bu soruların her birinin cevabı zihnimde sonsuz kez yankılandı, çoğaldı, çeşitlendi. ve ben aylar önce bir kerecik olsun sesini duyup yüzünü görmek için günde 70 milyon kez tanrıma dua ettiğim adamın yüzüne bir dakikacık olsun bakmadan, sesi kulaklarıma değmeden çektim gittim. varsın, benim ayıbım da bu olsun.
  • o kalabalık mekana girer girmez gözlerim onca insan arasında ilk onu fark etti. onun da beni fark ettiğini anlamamış gibi davranıp hemen arkadaşları da toplayıp kimseye bir şey belli etmeden oradan uzaklaştım. hiç bir şey olmadı, o an zerre kadar canım acımadı sadece mekandan bir an önce çıkmam gerektiğini düşündüm ve ordan çıktık, istediğim oldu. başka bir mekanda arkadaşlarla muhabbete devam edildi hatta aklımın ucundan dahi geçmedi. adeta dakikalar önce onunla yıllar sonra karşılaşmamıştım.
    sonra eve geldim. ceketi koltuğa attığım an onu ilk fark ettiğim sahne gözümün önüne yeniden geldi. sanki zaman sustu. saatlerce karanlıkta oturup geçen zamanı, değişen zamanda yaşadıklarımın muhasebesini yaptım.
    sonra bir kahve alıp sabahın ilk ışıklarında işe gitmek üzere evden çıkıp akşam saat 19 gibi yatağa girip uyumakla ertesi sabah uykumu almış olarak uyanmakla son buldu yaşadığım şok.
    bitti. bu kadardı. bu kadarını da kendimden beklemezdim.
  • her konya'ya gittiğimde başıma gelen olaydır.

    annemlerin tam karşısından ev tutmuşlar. ne zaman sigara içmek için balkona çıksam karşılaşıyoruz.

    selamlaşıp hal hatır soruyoruz. ben, o ve okuldayken kankam olan kocası.
  • bazen hiç olmayacak bir şekilde gerçekleşen eylem. aslında karşılaşmak da denilemez. arkadaşın evi taşıyoruz, iki arkadaş kamyonet kasasında en amele halimizle seyahat ederken kaldırımda onu görüyorum. gördüğümü çaktırmayayım salağa yatayım diye kafamı çeviriyorum ve kendisini tanımayan yanımdaki arkadaşım; "kardeşim kız seni kesti" diyor. meğer o da beni görmüş. arkadaşa diyorum ki sus sus, o eski sevgilimdi. sonrası gülüşmeler ve yola devam.
  • görmemiş ayağına yatmayın, sonra yanınıza gelip ''kitaba da yumulmuşsun ama görmezlikten gelme işini hala kıvıramıyorsun.'' diyince göt oluyorsunuz çünkü, hoş olmuyor. denedim yüzde yüz çalışmıyor yani.
  • bu gün karşılaştım. 16 yıl önceki sevgilim, ilk olmasa da üniversite dönemiydi ve ilk ciddi ilişkimdi, gördüğümde eski güzel günlerin etkisi, gençlik özlemi ile eski bir arkadaşımı görmüş gibi sevindim.

    iş ortamında çok firmanın katıldığı bir toplantıda karşılaştık, adını duymasam tanımayacağım kadar değişmiş ama o beni tanımış, taa toplantının başında görmüşsün, insan gelir be hödük diye geçirdim içimden. yanına gittiğimde o da beni tanımaz diye düşünürken, direk ismimle hitap etti, gerçi tek bir farkla, sonuna "hanım" ünvanını da yapıştırdı, devamında da hanımlar, sizler havada uçuştu. hani etrafımızda iş ortamından başkaları olsa kabul edilebilir bir konuşma tarzı ama kimseler yokken yanımızda, garip hissettirdi... can ciğer bir muhabbet beklemesem de bu kadar soğuk, uzak bir yaklaşım da beklemezdim. insan hayatında 1,5 - 2 sene çok bir zaman olmasa da yaşanan güzel anların anısına 16 yıl geçtikten sonra karşılaşıldığında böyle davranılmaz benim düsturumda... ya da belki ben yanlış davranıyorum genel olarak insanlara, bilemedim...

    hani çok sevdiğin bir arkadaşınla yıllar sonra karşılaştığında, geçen yıllarda değişen hayatlardan ötürü sana "hııı sen mi geldin" burun kıvırması ile soğuk, umursamaz davranır da sen ortamda bok gibi kalırsın ya, o kadar yaralayıcı bir etki yaratmasa da üzücü oldu bu karşılaşma benim için...
  • "rast gelmenin acısını bilir misin, yaşanmamış onca zamanın boşluğunu elinde olmadan düşünüp üzülmeyi? ya rast geldiğinde saklanmanın utancını bilir misin? o'nu gördüğünde artık o'na dair duyduğun heyecanın değil de zamanın derdine düşmüş olmanın utancını?"

    o acıyı ve utancı yaşatır eski sevgilisiyle karşılaşmak.

    (bkz: rast gelmek/@sustum)
hesabın var mı? giriş yap