aynı isimde "euphoria" başlığı da var
  • y kuşağını en iyi yansıtan dizi skins iken, z kuşağını en iyi yansıtan dizi euphoria olmuş.

    skins daha realist bir yaklaşım daha normal kamera açıları falan kullanmıştı. euphoria ise sürekli akan kamera, müzikler ve olağanüstülük kullanmış. tabii bu iki dizide de karakterlerin sorunlu gençler olduğunu unutmamak lazım. eğer daha sıradan gençleri anlatan bir dizi izlemek istiyorsanız norveç'in skam dizisi muhtemelen önerebileceğim en iyi dizidir.

    bence bu diziyle beraber; hbo ve netflix farkı aslında bir kez daha yüzümüze çarpılmış. netflix dizilerinde inanılmaz bir çiğlik vardır. karakterleri sanki birbiriyle değil de bizimle konuşuyormuş gibidir. politik olarak doğru olanı yapan karakterlerle doludur. şahsen politik doğruculuğu yanlış bulmasam da, bunun daha organik bir şekilde işlenmesi taraftarıyım. organik işlemeden kastım, hbo'da sıkça karşılan şeydir aslında: karakterler kusurludur. narsist olanı vardır, önyargılı olanı vardır, erkeğin kendisini ezmesine izin veren kadınlardan, sorunlu ilişkileri olan transfobik eşcinsellere ya da kendi ırkına ırkçı olana, her boktan karakterle karşılaşırız. fakat bu karakterleri o kadar organik görürüz ki ve bu kişilikleri öyle değişir karakter gelişimi o kadar başarılı olur ki, karaktere gerçekten saygı duyarız ve kendimizi daha tamamlanmış hissederiz. bu değişimi böyle büyük sansasyon yapan monologlar ile değil, karakterlerin zamanla değişen tavırlarıyla yapar. fakat karakterler halen mükemmel değillerdir, canlılardır. (game of thrones son sezonu konuşmayalım.)

    bunun yanında netflix "all in one" yapmayı sever. bundan kastım, dur bir siyah ekleyem dur bir gey ekleyem, dur bir feminist anı ekleyem falan. bu karakterler sanki bir listedeki tikleri atıyormuş gibidir. siyah bir karakterin tam yedi yüzüncü kez aynı konudan bahsedeceğine neredeyse eminsindir. hbo bu kimliklere ve olay örgülerinden tamamen dizi üretir.
    euphoria'da örneğin defalarca çocuk istismarına, bağımlı bir gencin kurtulma çabasına tanık olduk. trans bir bireyin kendiyle olan iç savaşı, cishet bir erkeğin toksikliği ve benzeri. buna rağmen dizinin konusu hep aynı kaldı.
    hbo dizileri bunu daha öncede yaptı ve halen yapmakta. looking dizisinde, eşcinsellerden oluşan bir arkadaş gurubunun ve bir adamın gerçek aşkı ve aynı kendini tekrardan bulmasına izledik. girls dizisinde, yirmilerinde dört genç kadının büyüyüp yetişkin kadınlar olmalarını, sex and the city'de yetişkin kadınların orta yaşa geçişlerini, big little lies'ta ise orta yaştaki annelerin birbirlerine tutunmalarını izledik. bu aşamada kadınlık ve kadın cinselliğini öğrendik. insecure ve black lady sketch show'da siyahi kadınların perspektifinden komediyi ve hayatı gördük. westworld'de yapay zekaya farklı bir bakış açısıyla baktık. treme'de new orleans'lı siyahilerin müziğine, young pope'da vatikan'ın reformuna tanık olduk.

    netflix tamamiyle kötü değil çok kaliteli işleri oldu fakat, ürettikleri işler daha çok para ve popülizm kokuyor. hızlı tüketmeye dayalı. hbo ise az üretip, kaliteli iş üretmeye çalışan bir firma. bu yüzden, hbo artık türkiye'ye gelsin, gelmese bile bize ödeme yapma şansı versin. çünkü bileklerinin hakkıyla kazanıyorlar.(game of thrones son sezon hariç.)
  • ne demek konu yok amk. konusu aileleri sorunlu olan gençlerin çarpık hayatları. tabi sen ordaki seks sahnelerini 31 çekmek için izlersen beynin yerine sikini kullanırsan konusu olmaz. eğer uyuşturucunun kötü olduğunu göstermek istiyorsan bağımlı birinin hayatını anlatırsın. işte sizin gibi çomarlarda bunu izleyip uyuşturucu kullanınca devlet senin olmayan beynini düzelteceğine gidip diziye kanala sansür uygular. çünkü senin gibi mallar kadına tecavüz edip suçu dizide gördüğü öpüşme sahnesine ya da kadına atar. konusu var ama maalesef senin anlayacak kapasiten yok.
  • hbo'nun, netflixler, disneyler, paramount+'lar gelip geçse de hepsini tirt bırakacak ne yüce bir kanal olduğunun kanıtlarından sadece biri.
    her gün efsane diziye gerek yok. her sezonda bir dizisi, kendi janri içinde çıtayı göklere çıkarıyor ve o çıtayı da başka senelerde başka sezonlarda hatta aynı dizinin başka bolumleriyle, sadece kendisi aşabiliyor.
    diğer platformlar gerçekten iyi onlarca dizi çıkarsalar da, bu zamanda, bu bollukta bile, euphoria gibi succession gibi bir dizileri sadece ve sadece hbo yapabiliyor.
    dizi dunyasina 90lar ile verdikleri yönde giden yolda da hala da en önde hbo var.

    gerçekten, birinci sezonun finalini ilk defa yeniden izleyebilmeyi çok isterdim. o kadar nefis sonlandirdilar ki birinci sezonu, artık ne yapsalar o duyguyu yakalayamazlar diyor insan, sonra ikinci sezon birinci bölümüyle geliyorlar... o kadar beklenti yuksekken bile, daha iyi olsaydı diyeceğin hiç bir şeyin olmadığı bir bölüm izletiyorlar.

    arka arkaya izlemek yerine, haftada bir bölüm izlemekten daha fazla keyif aldığım çok çok ender dizilerden biri euphoria.
  • hbo'nun 2019 sezonuna ürettiği iddialı projelerinden biri.

    ekşisözlükte hakkında ne yazılmış diye üstünkörü bi bakındım; genellikle ergen dizisi denmiş, kim izler denmiş.

    öncelikle ergen dizisi deyince aklıma dawson's creek, gossip girl, the oc gibi diziler geliyor. ergenlik buhranları, büyüme sancıları, gelecek kaygısı, aşkın keşfi gibi içerikleri işler bu diziler genelde. aslında bu bağlamda baktığınızda "tüm diziler" bu konuları işlemektedir bi bakıma ama hadi neyse.

    bu diziyi ergen dizisi olarak görmek çok yanlış geldi bana. geçenlerde leonardo di caprio'nun bile son zamanlarda ne izliyorsunuz sorusuna "euphoria izliyorum, inanılmaz" dediğini duydum. kendisi 50 yaşında. zira diziyi yapanlar (hbo, a24, - en stil sahibi dizi ve filmleri yapan şirketler bunlar - sam levinson) bile bu dizi anlaşılmayı, görülmeyi, sevilmeyi ve kabul görmeyi anlatan bi "adult" dizisidir diye tanımlıyor. yani blair chuck'a verecek mi konusu işlenmiyor bu dizide.

    transgender bir lead var bu dizide. pedofili baba var. pornoyla şantaj var. alkolik anne, madde bağımlısı bir başka lead. eşcinsel aşk var. işlenen konseptler bizim kuşağın 60 yaşına kadar ancak göreceği hardcore şeyler. ki bi dizi ve filmi izlemek anlamak için o yaş grubunda ya da coğrafyada olmak ya da o projenin içeriğinin ne kadar tatmin ettiği yoktur. hatta bu maddenin doğasına aykırıdır. sanat/yaratımlar tamamen duygu üzerinden yürür. aynı duyguyla stranger things de izleyebilirsin 11 yaşında olmadan, breaking bad izleyebilirsin 60 yaşında akciğer kanseri değilsen bile. ya da game of thrones da izlersin westeros yazmasa da kütüğünde.

    diziden bağımsız bir entry oldu bu ama bu işi hasbelkader yapan biri olarak içerik kişinin hissettiği ve o yaratımdan ne çıkardığıdır bence her zaman.

    diziye gelince de, hbo düğün videosu çekse izlerim çünkü o düğünde illa acciip bir şeyler olur ve "vay be" dedirtir. bu dizi de çok vurucu ve duygusu yerli yerinde. önerilir.
  • adamlar her konuda yardirdilar, sinematografi, oyunculuk, senaryo, alt metinler, psikolojik cozumlemeler, bilinc akisi, bilinc alti akisi, gerceklik, kurgu... adam gelmis hala burda ergen dizisi diyor. bir de yerine alternatif sundugu dizi de elite.

    birinci sezonu bu kadar firtinalar koparan, her bir oyuncusunu yildiz yapan ve populer kulturu bastan sona etkileyen bir yapim, ikinci sezonda ne yaparsa yapsin birincinin golgesinde kalacaktir...diye dusunuyordum ben. henuz sezon finalini izlemeden yorum yapmak istemem cunku birinci sezonun en eforik noktasi sezon finaliydi. ama sezon finali oncesi bolumleri karsilastiracak olursak, ilk sezonda parmak uclariyla suyu denediler, bu sezon bombalama suyun icine girdiler. kendi ekolunu olusturmus bir dizi olarak, seyirci anlar mi, hatirlar mi diye zerre umursamadilar. gercekligi, hayale, hayalleri ise dusuncelere baglayip ip gibi dizdiler onumuze.

    bu dizi gercekten cok cok iyi. muzik, kostum, makyaj unsurlari dizinin destekleyici unsurlari degil, adeta oyunculari, senaryosu gibi tamamin bir ogesi. bir dizi dusunun; mevcut oyuncularin cocukluk anilarini izletirken, o oyunculara cocuk kiyafeti giydirip anlatacak ve bu kimseye garip gelmeyecek. izledigimiz rue'nun olaylari yorumlasi mi yoksa gercekler mi oldugunu bilmiyoruz bile. zamaninin yuzde seksenini kafasi guzel gezen bir karakter dizinin tum olaylarini anlatiyor biz de ona uyumlu sahneler izliyoruz, peki ne kadar gercek bu anlatilanlarin, ne kadar uyusturucu muptelasinin hayal urunu. aslinda biliyor musunuz, zerre de umrumda degil. her hafta heyecanla bu dizinin bolumunu izlemeyi sabirsizlikla bekledigimi biliyorum. birinci sezonu cok sevmistim, ikinci sezon daha karanlik, daha cesur ve daha acimasiz. psikopat biri degilim ama bence diziye bu ton bu renk cok daha fazla yakisiyor.

    --- spoiler ---

    oyunun sonunda lexi'nin nate ve diger vucuduna obsesyon gelistirmis erkeklerin, toksik maskulenitesi ile dalga gecti aslinda. nate'in ic dunyasini, jules'a olan takintili halini veya babasiyla suregelen carpik iliskiyi tabii ki bilmiyor. ama nate tum zayifliklarini, toksik kisiliginin arkasina sakladigi icin, bu sahne onu bes kat, on kat sert vurdu.

    izlerken surekli saate baktim, bitmesin istedim. alttan alttan fez icin kotu bir sona isaret edip duruyorlar iki bolumdur, umarim ona fez'i diziden cikaracak bir gidisat olmaz, dizinin en sevdigim karakterlerinden biri cunku. lex ile neler olabileceklerini gormeyi cok isterim bir cok izleyici gibi.
    --- spoiler ---
  • dizideki göz makyajları gerçekten muazzam. elimde ne kadar rengarenk far paleti varsa hepsini masaya çıkardım, bakışıyoruz şu an.

    onun dışında izlediği her diziye ergen dizisi diyen amelelere bakmayın, ergen dizisi falan değil. hatta bayağı ağır ve çarpıcı bir dizi. izlerken içim karardı, pencereyi açıp bir nefes aldım ayol.

    ikinci sezonu istiyorum acilen.
  • sanıyorum ki yirmi beş yaş üstü diziyi şu sebepten pek sevmiyor: "bu kadar da değil artık! millet bu kadar kafayı yemedi!" ( otuz iki yaşında bir abla olarak tam olarak da bu kadar olduğunu savunanlardan biriyim.)

    yooo aslında tam olarak o kadar. gen z bambaşka bir dünyada ve kafada yaşıyor. anı yaşamak, o anı "kendilerince" iyi geçirmek ve popüler olmak dışında (popülerlik meselesi bulundukları yere göre değişir) pek bir dertleri yok. yani aile kurmak, ilerde çok başarılı bir sanatçı olmak gibi sıkıntıları yok. bu kiminde kısa dönemde derslerinde başarılı olmak, kimisine göre çok güzel olmak, kimisine göre "yıkık" olmaktan geçiyor.

    euphoriatemelde beş tane soruna eğiliyor.

    1-yeni nesille nasıl iletişim kurulabilir?

    2-90 sonrası ebeveyn olan insanlar "ne kadar ebeveyn?"

    3- bu uyuşturucu problemini nasıl halledeceğiz?

    4- cinsel kimlikler konusunda yeterince bilinçli miyiz?

    5- gelecekte bizi ne bekliyor?

    rue, lexi, kat, maddy, jules ve diğerleri... bu tiplerden etrafımızda yok demeyin, bu işler amerika'ya ya da avrupa'ya vergili demeyin. üçüncü sayfa haberleri, müge anlı'lar ve benzerleri bu tarz gençlerin hikayeleri ile dolu... sadece bizde "keko" ya da "barzo" diye adlandırıldıkları için dizide izlediğimiz kadar pastel renkte ve ışıklı olmadıkları için belki fark etmiyoruz. (en basitinden sıfır bir izleyenler ne demek istediğimi anlayacaktır.) canı sıkılanın çocuk yaptığı bir dünyada "doğal seleksiyon" meselesinden ziyade sorumluluk almayı bilmeyen insanların dünyayı daha kötü hale getirmesi söz konusu diyebilirim aslında...

    zendaya'nın gerçekten iyi iş çıkardığı dizinin müzikleri (eh yapımcılarıdan biri drake olunca) de oldukça güncel ve iyi... kat hernandez rolündeki barbie ferreira ve jules vaughn rolündeki hunter schafer ayrıca dikkat çekiyor. aslında dizinin en çok eleştirilen taraflarından biri "çok daha iyi bir kadro oluşturulabilirdi." meselesi oldu. bana kalırsa bence de çok daha iyi bir şeyler yapılabilirdi ancak çok tanınmamış yüzlere gidip işi daha özgün kılmak istemiş olabilirler diye düşünüyorum.

    13 reasons why, riverdale gibi dizilerden ziyade skam'a benzediğini söyleyebilirim. (skam ın ilk versiyonu çok çok daha iyi onu söylemek lazım...) tumblr, instagram ve benzer sosyal medya mecralarında bol bol görselleri paylaşılıyor, zira anlatım dili hedef kitlesine son derece uygun... ailelerin ise kesinlikle izlemesi gerektiğini düşünüyorum, ufku biraz açık olan anne-babalar ne demek istediğimi bence çok iyi anlayacaktır.

    15 yaş altına (hatta 16 diyelim) ülkemiz koşullarında pek tavsiye etmiyorum. malum herkesin çocuğu bu ara her şeyden çok etkileniyor.
  • --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---

    ikinci sezonun fragmanında maddy kat'e diyordu ki;
    ''there's difference between what you think you should want and what you actually want''

    nate'in, tıbbi seviyede bir sorun olmuş olan kişilik bozukluğu ve güç kompleksinin temellerindeki nedeninin babasının pornografi videolarını çocuk yaşta izlemesi olduğunu biliyoruz. babasının transeksüel kadınlar ve reşit olmayan kızlarla ilişkiye girdiğini görmek, bunu ergenliğe girmeden hemen önce izlemek ona kendisini o kadar küçük düşmüş hissettiriyor ki, buna karşı bir obsesif kompulsif bozukluk derecesinde hipermaskülenlik geliştiriyor. biri küçük düşecekse o düşürecek, biri ezilirse o ezecek, biri kontrol edilecekse o edecek, kızları da, ilişkisini de, sosyal çevresini de kendi istediği şekilde yönetecektir. nate apex predatordur, en popüler kişi de odur, takımın kaptanı da odur, en uzun boylu olan da odur, en zengin olan da en yakışıklı olan da. bu durumun böyle kalması için korkunç bir mental ve fiziksel efor harcamış ve harcamaktadır.
    bunun aksi yaşandığında agresyonu ortaya çıkar. şiddet uygulayan tacizci, santajcı cinsiyetçi birine dönüşür.

    fez'in nate'in ağzını burnunu dağıttığı gece cassie'yle sevişmiş olması, hastaneye giderken arabada onun kucağında yatması, yada cassie'nin bir tanrıçanın vücüduna sahip olması, nate hastanede yatarken cassie'yi düşleyip onunla ilgili fantaziler kurmasının asıl sebebi değil.

    nate için, nate'in istemesi gereken kişi cassie. ne maddy gibi ona karşı çıkacak biri, ne onu ailesinin yanında küçük düşürecek biri. ve onun için en önemlisi olan, ne de nate'in hipermaskülenlik takıntısıyla takışacak ve onu topluma küçük düşürecek biri. cassie'yi çıplak düşlüyor, james charles'a cinsel tercihlerini sorgulatacak, genetik bir sanat eseri, onunla sevişiyor ve seks birinci sezonda maddy ve nate'in arasında yaşanan gibi değil, bir müzik klibinden alınmış gibi yaşanıyor.(yönetmen ilk sezonla ilgili bir röportajda bir ergenken seks yapmanın yaşattığı o tuhaflık hissini aktarmak için ekstra çaba sarf ettiğini söylemişti)
    nate, cas'i hamile bırakıyor, cassie onu istiyor, nate de onu. mutlular, her şey çok güzel, daha sonra nate'in zihninde başka bir figür görüyoruz.

    jules.

    cinsellik ve şehvet üzerine hayaller kurarken aklında jules beliriyor.

    tekrar ve tekrar.

    neden ?

    çünkü nate'in gerçekten istediği, asıl istediği şey, transeksüel bir kız olan jules.

    yönetmen sam levinson; karakterlerin kendilerini istediklerine inandırdıkları şey ve gerçekten istedikleri şeyi, bu çarpıklığı, kaos ve arzuyu nasıl sinematografik olarak resmettiklerini şurada çok güzel açıklamış.

    bu bölümde de; tıpkı bir önceki bölümdeki gibi, en şaşırtıcı olay bölümün sonunda yaşandı.

    nate 18 yıllık hayatında ilk defa babasıyla babasının translarla olan cinsel hayatıyla ilgili bir konuşma yapar, oldukça net bir konuşma.

    ''siktiğin sınıf arkadaşımı hatırlıyor musun ? jules. pekala, en yakın arkadaşına anlatmış, o da torbacısına, ve şimdi polis merkezine gitmekle tehdit ediyorlar ve senin küçük çocuklarını siktiğini söylüyorlar. belki de senin için uğraşıyordum''

    babası cal, özür dilediğini, kaç yaşında olduğunu ve onun okuluna gittiğini bilmediğini söylerken nate de özrüne ihtiyacı olmadığını, ve jules'un babasıyla sevişirken kaydedildiğinin farkında olmadığını söyler.
    babası bunun kaydının nate'de olup olmadığını sorar ve nate yanıt vermeden bölüm biter. hatırlarsanız julesla olan olaylardan sonra nate babasının koleksiyonundan jules'un seks kasetinin gizlice almış, sezon finalinde de maddy cd'yi çalmıştı.
    şimdi bu noktadan sonra nate ve babasının beraber planlı bir biçimde ilerleyip durumun kontrolünü ele geçirmeye başlamalarını bekleyebiliriz. ancak olayın sonucunda nate birinci sezonun sonunda geçirdiği mental breakdown'nun çok daha kötüsünü geçirebilir zira ne kadar içine atsa da, ne kadar derine gömse de istediği kişi jules.
    ayrıca cassie'yi canlandıran sydney sweeney'in ''ikinci sezon daha karanlık olacak'' dediğini hatırlatmakta fayda var.
    lexi'nin rue'nun anormal miktarlarda uyuşturucu kullandığını kimseye anlatmamasından sonra overdose olduğunu öğrendiğinde kendini suçlaması bayağı kalp kırıcı bir andı.
    bir de maddy'nin

    ''+ı'm sorry but seventeen year olds can't donate eggs
    -that's fucking retarded'' diyaloğuna kahkaha attım.

    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
    --- spoiler ---

    ''valley girl''ler 21. yüzyılın başından beri bir alay konusu materyali olsalar da, kelime haznelerinin literally ve like'dan ibaret olduğu gibi meme'lere konu olsalar da şu bir gerçek ki, tasarımcı etc. olmayan sıradan bu popülasyon modayı ve global giyimi etkileyen birincil insanlar. vadi kızları bir almanın giyimini bir alman modasından daha çok, bir şililinin giyimini şili'deki modadan daha çok etkileyebilir. zira bir giyim kuşam ürünün/kozmetik dünyada moda olmadan önce greater los angeles areada olur. redlands'ta ikamet ediyor olmaya bayılmamın nedenlerinden biri de bu.
    ve ister inanın ister inanmayın bu modanın ne olacağını tekelleşmiş holdingler değil, bu valley girl olarak belirtilen spesifik popülasyon belirler. ve bütün dünya onlara uyar.
    bu dizinin yalnızca sinematografi olarak değil, giyim ve makyaj, özellikle ve özellikle makyaj olarak da bir sanat eseri olmasının nedenlerinden biride budur.
  • sürekli skins ile karşılaştırılmasını saçma bulduğum yapım.

    bir de bu karşılaştırmada euphoria yerden yere vurulup skins övülüyor. skins'i ergenliğinde izlemiş biri olarak yeri bende ayrıdır ama euphoria'dan iyi midir? hayır. çekim tekniklerini, müzik seçimini vs. kenara koyuyorum. karakter derinliği yaratmada euphoria çok daha başarılı. karakterlerin içi boş demek ince düşünülmüş detaylara hakaret olur.

    --- spoiler ---

    nate'in hastanede kurguladığı cassie fantezisinin arasına bilinçaltında jules olduğu için onun görüntülerinin karışması.

    rue'nun babasının kanser tedavisi görürken rahatlaması için verilen yatıştırıcıları kullanarak uyuşturucuya başlaması

    cassie'nin babasının uyuşturucu bağımlısı olup baba figürünün çarpık olması nedeniyle erkeklerden sürekli onay görmek istemesi.

    jules'un trans olduğunu kabullenemeyen annesiyle sorunları ve onunla görüşmemesi

    --- spoiler ---

    ilk aklıma gelenler mesela. bu karakterlerin içi boş demek için dizinin sadece seks sahnelerine filan takılmak gerekiyor ki reaction videolarında iki elemanın 15 dakika hunter schafer'ın penisi hakkında konuştuğunu gördüğümden beri insanların diziyi saçma sapan izlediğini düşünüyorum.* dolayısıyla da kurgu zayıflığından dert yanıyorlar.*

    son olarak dizi uyuşturuca özendiriyor diyenler skinsî izlediğinden emin mi? ??

    cevap niteliğinde "bildiğin o makyajlar falan utançtan nöbet geçirten cinsten." denilmiş ahaha. arkadaşlar sizi youtube arama butonuna euphoria makeup yazmaya çağırıyorum. makeup muhabbeti haricinde hiç mi instagram, pinterest takip etmiyorsunuz anlamadım. 60'larda da benzer makyaj trendleri var.

    euphoria iyidir kötüdür tartışılır ama sizin zevkinize uymadı diye insanları uyarma görevi üstlenmek nereden baksan ahmaklık.
  • nate, why so serious?

    bölümün tiyatro sahnelerini gerçek hayatla öyle bir bütünleştirmişler ki hayran kalmamak elde değildi. sezonun ilk bölümünden bile daha iyi çekilmiş bir bölüm sundular.

    şunu da eklemem gerekiyor. lexi'nin tiyatrosunda oluşturulan prodüksiyon bizim 5 sezonluk dizilerde yok. diziyi en iyi şekilde sunmak için ellerinden geleni yapıyorlar. şapkamı çıkartıyor, ceketimi ilikliyorum.
hesabın var mı? giriş yap