• (yüz yıllık çapa anadolu öğretmen lisesinin yüz yaşındaki pencerelerinden biri sıkışmıştır. fahrettin bey de açmaya uğraşmaktadır.)
    arkalardan iri kıyım bir arkadaş - hocam boşuna uğraşmayın. ben bile açamadım onu.
    fahrettin demir - sen bile kim ulan!
  • öğrencilerin saçlarına jöle sürmeye ayırdığı vakti test çözmeye ayırması durumunda össyi kazanacaklarına inanan efsanevi müdür.
  • bu adamla yaşanmış birçok anektoddan bir tanesini de ben anlatayım:

    son sınıfta okula sürekli geç giderdim. tabii geç gidince de öğrencilerin normalde girdiği yan taraftaki ucube kapı kapanırdı. bu yüzden de okula ancak ön taraftaki kapıdan girilirdi. tabii buradan da her zaman girilmezdi. efendim nöbetçi tanış olacak, tanış olmasını bırakın bir de kapıyı açacak cesaret olacak. sonuçta hemen girişteki sağdaki kapıdan aniden müdür fırlayabilir ve de o anı yakalayabilirdi. böyle bir durumla karşılaşıldığında size klasik kahraman nutku çeker, ardından günün anlam ve önemini binayen bir konuşma yapardı. bu da genellikle geç kalma ve onun ileriki yaşantınıza sosyal ve psikolojik yönden etkileridir. tabii söylediği sözlerden okula girdiğinize girmediğinize pişman olurdunuz. ki sonrasında dışarıya atılır, yan kapının birinci tenefüste açılmasını beklerdiniz.

    efendim, olaya dönecek olursak... neyseki o gün nöbetçi tanıdık çıktı ve bana kapıyı açtı. hemen usulca mümkün olduğunca sessiz adımlarla sınıfa yürürken, üçüncü adımımı atmamla müdür kapısından göründü.

    "ulan, hapı yuttuk" diye içimden küfür ederken çok soğukkanlı bir şekilde ağzımdan şu sözler döküldü:

    -günaydın hocam! (deyip kendimden emin bir şekilde başımı hafifçe önüme eğip onu selamladım.)

    cevap:

    -günaydın.

    biraz afalladı herhalde, işte fırsat bu fırsattır oğlum sinuk. bitirici vuruşu yap:

    -iyi günler hocam.

    afallama devam etmektedir herhaldeki geç kalma olayı aklına bile gelmez:

    -iyi günler.

    ve hiç istifimi bozmadan yürüdüm. merdivenleri çıkarken hala daha arkamdan bana bakıyordu.
  • oss de 179. olan bunyamin tutak' i hakli sekilde devamsizliktan birakan capa anadolu ogretmen lisesi muduru. bunyamin tutak isimli ogrenci okula 38 gun gelmemis ve tum uyarilara ragmen de raporlarini zamaninda getirmemis. bunyamin tutak a da kocaman bir bravo!! demek ki test cozmekle adam olunmuyormus. nasil bu kadar sorumsuz olur bir ogrenci anlamak zor. simdi kendisi huseyin celikten af bekliyormus. zamaninda raporlarini getirecektin. "namazin kazasi var zamanin kazasi yok"

    kaynak http://haberden.com/…azandi-ama-sinifi-gecemedi.php

    edit : kayip cocugun verdigi bilgiye gore ogrencinin soyadi "tutuk"mus. umarim sorununu cozebilmistir
  • şahane dövme yapan yetenekli şahıs. istanbul'da dream tattoo isimli stüdyosunda çalışmakta kendisi. çalışmaları pek güzel görünüyor:

    http://www.facebook.com/…ideo.php?v=258555144196431
    http://vimeo.com/32285843

    kendisiyle bağlantıya geçmek, çalışmalarını görmek için de facebook sayfası kullanılabilir.
  • o sıralarda henüz minik ortaokul talebeleri olan biz bayrampaşa anadolu lisesi öğrencilerine alparslan türkeş'in cenazesini dersi bölüp sınıf televizyonlarından naklen izleten, öğrencilerini cimcime veya zekiye olarak çağıran (ben ne yazık ki cimcimeler grubundaydım) , fazla azanları kahraman olmakla suçlayan eski müdürümüz.

    1994 - 2001 yılları arasında bayrampaşa anadolu lisesinde görev yapmış, daha sonra çapa anadolu öğretmen lisesine tayin edilmiştir.
  • yel etekli kuş kanatlı adlı bir öyküsü alakarga sanat yayınları tarafından yayımlanan yazar. yalnız üzücü bir nokta var burada yazar 2011 sonsuzluğa uçmuştur ne yazık ki.
  • çapa aölnin eski müdürlerindendir.

    bir gün okuldan kaçarken pencerede beni ve arkadaşımı görür. bozuntuya vermeden yüzümü hatırlamaz nasılsa diye tabanları yağlarım. tabi o zamanlar hazırlık sınıfındayız okula geleli de çok olmamış, kaç yüz öğrenci var nereden hatırlayacak değil mi?

    ertesi gün öğle arasında fahrettin hoca koridorda ilerliyor, her sınıfa kafasını şöyle bir uzatıp devam ediyor. bizim sınıf koridorun sonunda, hoca merdivenleri de geçmiş, yanından kaçıp gitmem mümkün değil. geçtim en arka sıraya bir kitap açtım gömdüm kafamı. hoca sınıfa hafiften girer, şöyle bir göz atıp çıkacakken gözü bana takılır.

    -evladım!
    +....

    -arka sıradaki evladım!
    +....

    -kitap okuyan evladım!

    çaresiz, sairimsi başını kitaptan kaldırır ve fahrettin hocayla göz göze gelir.

    -bir dahaki teneffüs, dün yanındaki arkadaşını da al odama gel. o erken davrandı merdivenlerden kaçtı ama gördüm. gecikmeyin!

    der ve çıkar. hayatımın korku gerilim tadında en tedirgin 45 dakikası olur o ders. tabi okuldan kaçıyoruz falan ama sınıfın efendi, inek ve sakin öğrencilerindenim, acaba disipline gider miyim korkusu titretiyor. neyse ki bir dahaki teneffüs gittiğimde baba nasihatı tadında bir iki geyik yapıp bizi salıvermişti.

    enteresan bir adamdı. en çok aklımda kalan sözü, “çöpçü bile olsanız en iyi çöpçü siz olun” sözü ve “kahraman evladım!” haykırışıydı.
  • benim lisemde müdürdü... kızardı söverdi ama gene de çok severdim... ''burası da vatandır vatan patates de satan var karı da satan'' sözü çok hoşuma gitmişti.
    hatta ''niye coca cola yerine cola turka içtiğinden önce niye cola içiyorsun onu düşün'' demişti bir keresinde,çok da mantıklıydı.
  • müdürlüğü bırakmış, anadolu yakasında bir yerlerde öğretmenliğe başlamış tekrar, bu durum öğrenciler için iyi mi kötü mü bilemiyorum. müdürlüğü o kadar şok ediciydi ki edebiyat öğretmeni halini unutmuşum.
hesabın var mı? giriş yap