• aslında sorun şu ki siz bunları fark edebilecek bir eğitim düzeyine sahipken o insanlar bunu anlayabilecekleri bir eğitimden geçmemiş oluyorlar.

    en basit örnek olarak, eğitim düzeyi ile dindarlık arasında negatif korelasyonu örnek verebiliriz. yani eğitim düzeyi arttıkça bireylerin dindarlık düzeyleri de azalıyor. cinsel ilişki sırasında korunuyorlar. istenmeyen bir gebelik durumunda da "allah'ın verdiği can alınmaz" demiyor ve kürtaj olabiliyorlar.

    aslında eğitim düzeyi sizin sosyoekonomik düzeyinizle de ilişkili. yani sosyoekonomik düzeyi yüksek bir aileden geliyorsanız iyi bir eğitim alabiliyor ve toplumun beklentilerinden ziyade kendi isteklerinize göre bir yaşam kuruyorsunuz. akademik kariyerinize devam ediyor, bazen hiç evlenmiyor, evlenseniz bile çocuk sahibi olmamaya karar verebiliyorsunuz; çünkü bu yaşamı kendiniz için yaşıyorsunuz. biraz fazla ideal bir yaklaşım olsa da buna yakın bir şeyler diyelim.

    oysa sosyoekonomik düzeyleri düşük bireylerin eğitim düzeyleri de düşük oluyor. sizin için işleyen kültür, sanat ve eğitim etkinliklerinin hiçbirini zaten alamıyorlar. erişimleri zaten yok. erişim sağlansa bile belirli bir yaştan sonra kemikleşmiş tutumları ve inançları kırıp yenilerini inşa etmek çok zor oluyor. sanatsal ve bilimsel etkinlikler eğitilmiş beyinler için anlamlıdır. bir tabloya bakıp bundan anlamlar çıkarmak ve estetik haz almak için öncesinde eğitilmiş olmanız gerekiyor. yoksa "picasso'nın çizdikleri de bir yerlerime benziyor" demekten öteye geçemezsiniz.

    yani aslında demek istediğim kendine zor bakan insanların büyük çoğunluğu fizyolojik gereksinimlerinin yönetimiyle hareket ediyor. sevişiyor ama, sevişmenin sonucunda ortaya çıkabilecek yavrunun oluşumunu kendisi değil daha üst bir mekanizma, yani allah denetliyor. hadi bunu da geçtim, doğum kontrol yöntemlerinden bihaber yaşıyorlar toplumdaki çoğu insan. toplumca cahiliz de diyebiliriz ya da başka bir açıklama şu olabilir ki kendisinin yaşamdan beklentileri öylesine az, zevk duyduğu şeyler öylesine kısıtlı ki dünyada çok daha farklı şeyler olduğunu ve aslında bunların güzel olduğunu almıyor beyni. dedim ya, estetik bir haz almıyor. zaten tabloya baktığı da yok. kahvede okey oynayan adamlarla evde televizyon başında evlilik programları izleyen kadınlardan söz ediyoruz. eh, bu adamla bu kadın çocuk yapmamayı da hiç düşünmüyor; çünkü bu insanlar daha basit güdülerle hareket ediyorlar; çünkü ötesini hiç öğrenmemişler.

    fırsat eşitsizliği korkunç bir şey.

    sayılabilecek bir sürü değişken var. benim aklıma ilk anda gelen açıklamalar böyle.
  • ilerde bize baksınlar düşüncesi ile yapılıyor o çocuklar. ne kadar kötü bir düşünce.
  • allah rızkını verir coşkusuyla peş peşe doğarlar, eğitim almazlar, cahil kalırlar ve ülkeyi cehenneme çevirirler. bunların popülasyonları giderek artıyor, bu kitle ileride ülkeyi suriyeden beter hale çevirecektir.
  • isveç, norveç, danimarka, finlandiya, belçika, hollanda gibi ülkelerdeyse gayet yapabilecek insan. çünkü sosyal devlet orada çocuğun gerçekten rızkını veriyor; çocuğun bakım masrafları için anneye aylık para ödüyor, ücretsiz kaliteli eğitim tahsis ediyor, sonuçta buradaki fakir ailelerden doğan çocukların hayata atılmaları bir nebze daha kolay oluyor.

    ama allah aşkına gelip burada steve jobs örneği verip türkiye'de bunu yapan insanları savunmayın lütfen:

    önce şu entry'deki (bkz: #49088022) yanlışları düzelterek başlayayım;

    annesi steve jobs'u fakirlikten değil, kendi fundamentalist babası*, kızının steve jobs'un biyolojik babasıyla evlenmesine izin vermediği için iyi bir aileye evlatlık vermek zorunda kaldı. yani çocuk esirgeme kurumuna terk etmedi. yani steve jobs yetimhanedeki ilgisizliğe rağmen o başarıya ulaşmadı; hali vakti yerinde olan üvey ebeveynlerinin sağladığı destekle oralara kadar geldi.
    kaldı ki steve jobs'un biyolojik annesi de bildiğin doktora yapan bir insanmış. amerika'da doktora yapıyorsa ya bayağı zengin olması lazım ya da iyi bir burs ayarlaması lazım. maddi sıkıntıları yoktur yani, fakirlik falan yaş iş. zaten kadın zaten kendi babasının ölümünden sonra hemen steve jobs'un biyolojik babasıyla evleniyor ve mona simpson doğuyor. yani mona simpson gayet (en azından 5 yaşına kadar) öz ailesiyle büyümüş; sonra da annesinin başka biriyle evlenmesiyle de öz anne ve üvey babayla büyümüş bir kişi.

    sonuç olarak bu insanlar yetimhanedeki ilgisizliğe rağmen bir yerlere falan gelmemişler; arkalarında gayet ailelerinin maddi-manevî desteği var.

    hadi diyelim yukarıdakiler doğru değil; gerçekten yetimhanede fakirlik ve ilgisizliğe rağmen bir yere gelmişler. bu, yetimhaneden 18 yaşından sonra aniden atılıp hayata atılması beklenen; lakin bunu yapamayan ve bunun sonucunda toplumda tutunamayan yüzlerce insanı hesaba katmamamızı haklı çıkarır mı? anne-babanın akılsızlığı yüzünden tonlarca çocuk doğuyor ve bazıları çocuklarını yetimhaneye bırakıyor. bu çocukların bir kısmı yetimhanede şiddetle, kaliteli bir eğitim almadan büyüyor. çünkü burası türkiye; fakat, çocuk dediğin kendisine özel ebeveyn ilgisi ister; bir yetimhane görevlisi oradaki 25-30 çocuğun hangi biriyle özel olarak ilgilensin? he yine de, buradan çıkan çocuklar bayağı şanslıysa* orta direkli bir hayat kurabiliyor. ne şanslı ne de şanssızsa yaklaşık asgari ücrete iş bulup oradan kendisini yetimhaneye bırakan ebeveynlerinin durumuna erişiyor. iyice şanssızsa serseri olup milletin başına bela oluyor.

    çocuklarını yetimhaneye bırakmayıp yine de olmayan imkanlarıyla çocuk büyütmeye çalışan insanlar da bourdieu'nün reproduction sociale dediği, toplumsal tabakalaşmayı yeniden üretmeye katkıda bulunuyorlar. çünkü zengin aileler çocuklarına daha iyi bir imkan sağlarken yoksul aileler çocuklarına aynı imkanları sağlayamıyor ve doğan fırsat eşitsizliğşi zenginin çocuğunun zengin, orta hallinin çocuğunun orta halli, yoksulun çocuğunun yoksul olmasına yol açıyor. sosyal hareketlilik dediğimiz kavram (yani yoksulun zenginleşmesi veya zenginin yoksullaşması) burada çok küçük bir pay oynuyor. çünkü burası türkiye.

    bir de yukarıda yapılan analoga hayran kaldım; neymiş küçük kızın oyuncak bebek istemesi normal olduğu gibi bir fakirin de bebek istemesi normalmiş. sanki oyuncak bebekle gerçek bebek birmiş gibi. ulan helal be.
  • basur olduğu halde acı yiyen insandır.

    (bkz: neden olmasın)
  • çocuk sahibi olmayı; akraba ziyaretlerinde çocuğunun ne kadar zeki olduğunu gösterme zevkine erişmek ve üreyebilme yeteneğini kanıtlamak sananların düştüğü yanılgı.
    her ana baba kutsal değildir.
    gerçekten anne ve baba olmak -seks yapmak ve doğurmaktan- çok daha ağır yükümlülükler gerektirir.
  • kesin gerizekalı, muhtemelen de dindardır.

    "allah verir nasibini" diyerek ayağına ayakkabı, götüne don alamayan adam çocuk yapar; sonra da yardım dilenir oradan buradan. peh.
  • yazar haklı beyler. bu hayat pahalılığında ve kanlı savaşlara gebe bir dünyada, boşverin bence de sibel üresin
  • aydın kişiler azınlık olsa bile, bu insanların yaptığı 4-5 çocuk ileride emek sömürüsüne mağruz kalarak; eğer illegal işlere karışmadıkları sürece sik gibi bir hayat yaşayıp gidecekler. ne acıklı.

    daha da acıklısı eğer illegal işlere karışırlarsa da senin benim gibi emek vererek biryerlere getirmeye çalıştığımız hayatları sikecekler.

    ''nerden baksan tutarsızlık nerden baksan ahmakça''
hesabın var mı? giriş yap