• valla neye göre ikinci oluyor pek anlayamadım. usta oyuncuları atarsak yeni nesiller için denebilir belki.
  • ekşi elmalar filminde oyunculuğu ile gönülleri fethetmiştir.
  • bir bana cirkin geliyor sanirim
  • bir abdullah ancak bu kadar güzel olabilir.
  • "aslına bakarsanız, bi küçük eylül meselesi dışında içinde olduğum tüm projeler dönem projeleri oldu. fakat sadece iki projede tarihte var olmuş birini canlandırdım, kelebeğin rüyası ve kurt seyit ve şura’da. hayat verdiğim karakterleri gerçekte yaşamış ya da dönem karakteri olarak nitelemiyorum, hikayenin kendi dünyasında yaratılmış bir karakter olarak algılıyorum. senaryoda oluşturulan dünyanın gerçekliğinden kopmadan, kişisel olarak merak ettiğim şeyleri araştırıyorum. her karakteri önce senarist, sonra yönetmen ile oyuncu yaratır, bu yüzden benim için gerçekten esinlenilmiş olması ile tamamen kurgu olması arasında büyük bir uçurum yok, tabii içinde olduğum proje tam anlamıyla bir biyografi değilse."

    (bkz: elele dergisi)
  • beni bu kadina benzetiyorlar sozluk ego tatmini için bir sebep değil de ne
  • güzel, yetenekli, sevimli, e daha ne olsun
  • emir ersoy'un rockuba isimli albümünde seslendirdiği, bir yüksek sadakat şarkısı olan haydi gel içelim performansıyla, kendisine bir kere daha hasta etmiş sevimli güzel oyuncu. beraber içebiliriz farahcıımm beni ara, öptüm*
  • kendisi ile ilgili nahoş bir hatıram vardır. okursanız anlayacaksınız ki, çok gıcık bir insan olmasının dışında, kendisi cazgırın önde gidenidir, fitne kumkumasıdır.

    kurt seyit ve şura dizisinin kamera arkasındaki emekçilerinden biriydim. catering ekibinin bel kemiği bendim, öyle söyleyeyim. sankt peterburg'da uzun ve yorucu çekimler yapılırken, yönetmeninden oyuncusuna, ışıkçısından makyözüne kadar bütün artist tayfasının aç karınlarını doyurmak için it gibi çalışıyorduk. öğlen yemeği vakti gelmişti. sizlerin tv karşısında ayıla bayıla seyrettiğiniz kıvançlar, farahlar ve bilumum artist tayfası, ellerinde tabldot tepsisi yemek kuyruğuna girmiş, birbirlerini ittirerek bir an önce yemek almaya çalışıyorlardı. o günün menüsü de tastamam aklımdadır. fikret abi çorbayla musakkayı, ben de pilavla cacığı veriyordum.

    her şey normal seyrinde giderken, farah zeynep abdullah karşıma gelip pilav için tepsisini uzattı. her tabldotçunun yaptığı gibi servis kevgirini pilavla doldurduktan sonra fazla pilavı boşaltmak için kevgir silkeleme hareketini yapıp hanfendinin pilavını verdim. beklemediğim bir şekilde, "ne sallıyosun kepçeyi, doğru dürüst tam pilav versene" dedi bu... o an duraksadım... flashback'le geçmişe döndüm...

    2003 yazıydı. abd oregon'da halka 2 filminin deneme çekimleri yapılıyordu ve ben de catering ekibinin bel kemiği olarak it gibi çalışıyordum. öğlen yemeğinde yine pilavın başında ben duruyordum. deneme çekimi olduğu için, samara rolünü orta yaşlı bir cüce karı oynuyordu. orijinal hâli korkunç olduğu için buna makyaj yapmıyorlardı. ben buna pilavı verirken yine kevgir silkeleme hareketini yapınca, "don't vibrate scumbag!! gimme more rice!" diye bağırdı. ben de sinirlenip "ne diyosun be ucube karı!" diye karşılık verdim. sonra karı hırsla tepsiyi tezgaha vurunca, ben bunun saçlarına yapışıp kendime çektim. kafasını pilava gömünce yönetmen hideo nakata müdahale etti... "up yours! ass giver!" diye bağırarak beni platodan kovdu... security'ler beni döve döve kapıya kadar geçirdiler...

    farah'ın "ne sallıyosun kepçeyi, doğru dürüst tam pilav versene" demesiyle, abd'deki kariyerimi bitiren bu olay aklıma gelmişti. yine işimden olmak istemiyordum tabii ki ama farah'ın küstahlığına sessiz de kalamazdım. nasıl ki ben ona ne şekil rol yapacağını söylemiyorsam, o da benim pilav verirken kevgir silkeleme hareketi yapmama karışamazdı. herkese tepeleme pilav verirsek buna pirinç mi dayanırdı?

    yine de nazikçe "ayıp oluyo ama apo hanım, lütfen işime karışmayınız" diye kendisini ikaz ettim. hanfendi bir anda çıldırdı... "apo senin babandır!.. terbiyesiz herif! kovun bunu yoksa diziyi bırakırım!" bunun gibi bir sürü birşeyler söyleyerek bağırıyordu. ortalık iyice karışmıştı. artık bunun da kafasını pilava gömmek farz olmuştu. saçından kavrayayım diye tezgahın ön tarafına doğru uzanayım derken, o tezgah biraz uzundu, pilavın içine ben düştüm. kıvanç tatlıtuğ falan da bağırmaya başlamıştı, "ne bu ya! nerden buluyosunuz bu tipleri!" falan diyordu. zaten iki dakika içinde security'ler geldi. beni döve döve platonun girişine kadar geçirip dışarı attılar. dejavunun dayaklısını yaşadık anasını satayım.

    işte böyle gençler. bu hanfendi öyle kibar biri falan değildir. röportajlarında "akdeniz diyeti yapıyorum, salata ağırlıklı besleniyorum." falan dediğine de bakmayın. iki kaşık fazla pilav için cıngar çıkartmışlığı vardır...
hesabın var mı? giriş yap