• savunmaya bakar mısınız? zorlu koşullarda saatlerin biri bozuluyormuş diğeriyle devam ediyorlarmış. kullanılan saat otomatik rolex ama öyle mi? size söyleyeyim, eğer argümanlar doğru olsaydı casio, seiko gibi bir saat kullanmaları gerekirdi. rolex bildiğiniz lüks bir markadır.

    bir yerden bir yere yürüyerek gitmek saatler alıyordu, bu nedenle bentley aldık gibi bir şey bu.

    her zaman diyorum, islamcılar ve komünistler arasında çok büyük benzerlikler var.
    1- ikisi de bir dinin peşinden gidiyorlar.
    2- ikisi de mürşitlerinin her hareketini kendi sistemleri içerisinde aklıyorlar.
  • bozuk saatin bile günde 2 kere doğruyu göstermesi esasına dayanarak doğru gösterme oranını arttırmak amaçlı yapılmış bile olabilir. ayrıca sanane yarram.
  • bu bagdadi pezevenkinin kolunda rolex vardı.herhalde bir tane bulmuş o bir adet vardı.
    castro nun illaki bir bildigi vardır.
  • o dönem saat takmanın bir statü göstergesi olmadığını düşünürsek gayet normal karşılanacak durum.
    bakın rolex saatim var hemde iki tane denilmek istenenin bu olduğunu sanmak cahillik göstergesidir.
  • bu kadar sigirin oldugu yerde laf anlatmaya calismak da bosa zahmet ama olur da okuyan olur diye yaziyorum;

    casio yerine otomatik saat kullanmasina kizan davarlar bir zahmet gidip quartz crisis yazsinlar da kronolojik olarak ne kadar malca bir laf ettiklerini anlasinlar. o zaman mekanik (otomatik ya da elle kurulan) saat disinda baska teknoloji vardi da fidel amcam yok ben illa mekanik saat kullancam diye mi tutturdu? dagda bayirda kelle koltukta gezen adam luks pesinde mi kosacak yoksa fonksiyon mu? zaman makinesiyle yirmi sene ileri gidip pilli saat almadi diye mi suclu adam, kuba'da gshock vardi da biz mi takmadik?

    rolex marksinin luks olmasina takilan davarlar da gitsin yine ayni quartz crisis basliginda bir cok isvicre saat markasinin kriz oncesinde gayet de orta sinif tarafindan ulasilabilir, dayanikli, guvenilir saatler yapiyorken (rolex de bunlarin bayrak tasiyaniyken) kriz sonrasinda piyasanin ucuz japon saatlerle dolmasi dolayisiyla kalabilmek icin luks segmente yonelmek zorunda kaldigini, yonelemeyenlerin de ya battigini, ya da swatch grubu altinda toplandigini okusun.

    bu arada tabii ki bu demek degil ki rolex o zamanlar sudan ucuzdu. sadece su anki luks fiyat algisi yoktu, ancak saat almak yine de belli bir miktari gozden cikarmak anlamina geliyordu. buradaki onemli nokta, bizim normal saat algimizin bu quartz krizi sonrasi ucuzlayan fiyatlara aliskin olmasi. yani rolex simdiye gore daha ucuzdu, ancak bunun yaninda ondan cok daha ucuz olup da benzer guvenilirlik seviyesinde bir secenek de yoktu (su anki durumun aksine). bu luks mu yani size gore?

    iki saat takmasina laf edenlere ise soyleyecek sozum yok. yhaaa biri uc dakika gerideyse nasil anlayacak hangisi dogru diyor, lan adam uc dakkanin bes dakkanin derdinde degil saatin biri durursa (bozulursa) otekini kullanirim diyor, bunu da anlamayacak ne var bilemedim.

    kisaca kendi uc bes senelik algi araliginizda ehehe mehehe rolex luks yhaaa diye gezip anlamadan bilmeden simdiki rolex marka algisini elli sene onceki fotografa uyarlamak yerine bes dakikanizi ayirip arastirsaniz ne kendinizi rezil edeceksiniz ne de bizi sinirden ziplatacaksiniz.
  • abd televizyonunda verdiği ilk röportajında görünen saatler.

    "2 saat, 1 zaman"
  • yurdum insanının algı problemlerini yansıtan güzel bir başlık çalışması.

    kendimi bildim bileli hep güçlünün değil, zayıfın yanında oldum. hayvanların canını yakmadım ve yakanlarla mücadele ettim. üzgün bir çocuk gördüğüm zaman ondan daha çok üzüldüm. ölen bir insanın ölürken ne hissettiğini, sevenlerini, evinden çıkarken en son neler yaptığını, anne-baba ise çocuklarının neler hissedeceğini düşündüm. çocuk aklımla isterdim ki kimse kimseyi sömürmesin, kimse silah kullanmasın, kimse kimseye kötü davranmasın, herkes empati yapabilsin.

    80-90'lı yıllarda orta okul ve lisedeyken insanımızdaki değişimi gözlemledim. artan şovenizmi, güce tapınmayı, muhafazakar sağ iktidar söylemlerinin çocukların konuşmalarına sirayet edişini, savaş ve kavga merakının artışını, gelir dağılımının eşitsizliğini gördüm. muhafazakar aile çocukları ile yakın arkadaşlıklarım vardı. en yakın arkadaşlarımdan bir tanesi; anne baba doktor, zengin ve muhafazakar aile çocuğuydu ve siyasete çok uzak olmasına rağmen, politikacılarla yatıp kalkan babasının etkisiyle, sistem eleştirisi içeren konuşmalara "komünizm çok kötü bir şey", anarşistler devleti yıkmaya çalışıyor" minvalinden yaklaşımları olurdu. bir gün bana "hem solcusun hem levi's pantolon benetton gömlek, nike ayakkabı giyiyorsun" dedi. o an ortalama türk insanının dünya gerçeklerinden ne kadar uzak olduğunu, asla birey olamayacağını ve kitleden topluma dönüşemeyeceğini anladım. onlara göre solcu-kötü, devrim-yıkım, hakkını arayan insan-komünist, bunun için mücadele veren insan- teröristti.

    işte bu başlığı açan arkadaş da bu kültürle yoğrulmuş, yaptığı yüzeysel değerlendirmelerin farkında olmayan, retrospektif, zamanın ruhu gibi kavramlardan habersiz bir kişi; hayatı mücadele içinde geçmiş, bir ülkenin kurtuluşuna önderlik etmiş, yetmemiş yönetmiş ve mutlu etmiş bir efsanenin kolundaki rolexleri görünce, törkiş alarmlar çalıyor ve kıt algısıyla castro'yu köşeye sıkıştırıyor. ah keşke bu resmi daha önce görse imiş, amerika'ya haber verip imajını sıfıra indirecekmiş ve devrim mevrim kalmayacakmış. ucuz atlatmış küba.
  • onlem oldugu net, napicaz adamin karakterini durusunu 2 saatle hic mi edecez? komik olmayin
  • (bkz: nacar kol saati)
    adamlar öyle savunmuş ki babasını savunmaz bu kadar. sana ne lan elin castro'undan...
hesabın var mı? giriş yap