• son yayınlanan aydaki adam bölümünden sonra anladım ki türk aydını her daim böyle olmuştur. gözlemleri, yargıları, yorumları hatta hareketleri hep kendi kısıtlı konfor alanlarını ve gözlemlerini baz alır. sürekli cahil halkı eğitmeleri gerektiğine dair bir saplantıları vardır. bu dürtü temelde yanlış da değildir. gel gelelim bu durum bir teori ve pratik sürecidir. eğitmek ve doğru yolu göstermek istediğiniz halkın dinamiklerini, bizzat aralarında yaşayıp gözlemlemedikten sonra doğru çözümleri üretemezsiniz.

    ilker canikligil'de bir istisna değil. o da programlarıyla bilinçli veya bilinçsiz bir eğitim projesi yürütüyor. aptal öğrencileriyle uğraşan aksi bir öğretmen gibi takılıyor. kendisini, dündar taşer'in hatıralarında bahsettiği bir kumandana çok benzetiyorum. "kumandanım çok temiz, hüsnüniyetli ve kıymetli bir zat idi, fakat her münevver gibi, halkı cahil görüyordu. ona medeniyet götürmek gibi bir telakki içinde bulunuyordu."

    ben suriyeli gördüm bölümünde ben de yukarıdaki tanıma cuk oturan klasik bir türk münevveri gördüm. hatta daha ötesini. istanbul'da yaşayan bir insanın suriyeli görmemiş / tanışmamış olması için yalıda yaşaması, sadece lüks mağazalardan alış-veriş yapması, hiç toplu taşıma aracına binmemesi, son on yılda fatih gibi suriyelilerin yoğun olduğu bölgelere hiç adım atmamış olması lazım. yahu sadece istanbul'un sahillerinde hava almaya çıkmış rastgele bir vatandaş dahi yüzlercesiyle tebelleş olmak zorunda kalıyor. bu nasıl bir soyutlanmışlık ilker reyiz?

    zannımca flu tv bu programla istediğini elde ediyor. izlenme/beğeni oranlarına nazaran en çok yorum gelen seri bu olsa gerek. yani amaç sadece etkileşim ise, bu seri kralını yaratıyor. yalnız yorumlardan anladığım o ki izleyiciler farklı bir program bekliyorlar. örneğin ben anarşist veya milliyetçi gördüm dediğiniz vakit karşılarına çıkan kişilerin, bu ideolojilerin en sıra dışı karakterleri olmalarından hoşnut değiller. çünkü bu programın yarattığı beklenti ön yargıları bir kenara koyarak konuya dair geneli temsil eden ortalama bir konuğun getirilmesi. insanlar sorgulama mekanizmalarını çalıştıracak, objektif bakış açısı ile sunulacak bir program bekliyor. bunu da kırmızı koltuk konsepti ve başlıklarıyla kendileri yarattılar.

    izleyici kendisini ilker canikligil yerine koyarak izliyor. bilgi sahibi olmadıkları veya anlam veremedikleri bir konuda bilmek istediklerini soruyorlarmış gibi hissediyorlar. yalnız konuk seçimi istediklerini elde etmelerine izin vermiyor. en uç adamı getirdiğinizde izleyici şaşırıyor lakin tatmin olmuyor. önyargılarını bu konuklarla değil, sokakta gördükleriyle eşleştirmek istiyorlar. belki mini seriler halinde üç farklı konukla aynı konular konuşulsa izleyiciyi daha çok tatmin edebilirlerdi.

    atıyorum suriyeli sanatçıdan sonra bir de suriyeli bakkal akabinde insanların en rahatsız olduğu sahilde nargile tüttüren kitleden birisi konuk alınsa izleyiciler çok daha mutlu olurdu. hatta bu üçlünün karşısına kamera arkasındaki z kuşağı gençler daha fazla soru yöneltip anlamadıkları konuları belirtseler tadından yenmezdi. bilemiyorum. format olarak belki sade tutmak istiyorlar lakin bu haliyle kimse tatmin olmadığı gibi üzerine düşünülebilecek bir çok konu havada kalıyor.

    örneğin son seçilen konuk tam bir kötü seçim örneği. aksini iddia etmesine rağmen klasik bir arap. tipik arap milliyetçisinin bütün özelliklerine sahip. geldiği ülkenin dilini beş yıldan uzun bir sürede öğrenme çabasına dahi girmemesi. ingilizce konuşurken sürekli arapça sokuşturması, mimik ve betimlemelerinin sıradan bir araptan farkının olmaması. sürekli alttan alttan laf sokma çabası. bilgisi olmadığı konularda emin konuşması, aralara yalanlar sıkıştırması. eliyle koluyla sürekli konuştuğu kişiyi dürtüklemesi vs. vs. kendisini ele veriyor. fundementalist islamcı olmaması veya genetik özellikleri klasik bir arap milliyetçisi olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

    türkiye'de bir iç savaş çıksa ve insanlar suriye'ye gelseydi biz sizi çadırlara mahkum etmez evlerimize alırdık gibi alttan laf sokmalı, kendi halkını yüceltmeli kolpalar. ırak savaşında aldıkları üç beş sığınmacıdan bahsederken türkiye'nin o dönem yarım milyon insana sahip çıktığından haberdar olmaması. türk devleti bize para vermiyor, onların hepsi avrupa birliğinden geliyor küçümsemesi. vatandaş olmayan suriyelilerin vergi ödediği yalanı. bir de göç idaresi, birleşmiş milletler ofisine bilgi vermiş. bunları göndermeyin bunlar kalibre adamlar demiş bombası var. uzay mühendisi vs. olsa anlayacağım da bu ülkenin sanatçısı zanaatkarı suriye nüfusuna denk. gir her hangi bir metro istasyonuna, sazını gitarını çalarken bunu sağ cebinden çıkarıp sol cebine sokacak yetenekte gençler var ve üç kuruşa talim ediyorlar.

    tam bir çok mu aradınız vakası. herif, kendi ülkesinde dahi izole halde yaşamış. bu da kültürüne göre onu kendini üste koyma fırsatı veriyor. arkadaki kızcağızın; "suriyeli gençlerin yanından geçerken tedirgin oluyorum" cümlesine verdiği yanıttan dahi anlayabilirsiniz. sanki sokak köpeklerinden bahseder gibi; onlar bir şey yapmaz ablası. bunlar havlar ama ısırmaz der gibi savunuyor. üstüne üstlük hepimiz insanız bilmem ne dedikten sonra afganlar kötü, kollayacaksın götü çekiyor. çünkü bunun o kadar övündüğü kozmopolit suriye aslında ağır sınıfsal ayrımların bulunduğu bir arap milliyetçiliği posasından ibaret. kendisini yukarı konumlandırdığının farkında bile değil.

    programın bu tutarsızlığı çok can sıkıcı. ben milliyetçi gördüm dediğiniz vakit izleyici bahadırhan dinçaslan gibi size machiavelli'den örnekler sunacak, tolkien eserlerindeki dil kullanımını övecek entelektüel bir milliyetçi değil daha ortalama bir karakter bekliyor. çünkü izleyicinin anlam veremediği abuklukları bu tipler yapıyor. ben milliyetçiliği geliştirmek istiyorum diyen adamı değil körü körüne dokuz ışık, kızıl elma anlatan, ülkü ocağında çay içip pinekleyen yarım ağız türk-islam sentezcisi bekliyor. yukarıda bahsettiğim gibi uç örnek gelecek ise ortası ve başı da gerekiyor. diğer türlüsü beklentilerin altında kalıyor. umarım gelecekte örnekleri çoğaltarak daha objektif bir program sunarlar.
  • muhtemelen türkiye'de en iyi teknik ekipmana sahip youtube kanalı. üstüne ilker hocanın teknik bilgisi ve tecrübesi de eklenince televizyon stüdyosu kalitesinde bir yayın beklemek gayet doğal. ama maalesef sürekli teknik sıkıntılarla gündem oluyorlar.

    ortalama bir twitch yayıncısı bile toplasan 500 dolarlık ekipmanıyla sorunsuz canlı yayın yapıyor. ilker hocanın stüdyosunda 500 dolardan fazla eden tripod olduğuna eminim.

    ilker hoca maalesef çok kötü bir yönetici. çalışanlarına çok iyi davranmaya çalıştığı belli ama bu şekilde aldığı sonuç da ortada.

    hocanın yanındaki gençler kesinlikle işi ciddiye almıyor. 3 yıl önceki yönetmen serisinde notunu vermiştim. örneğin lars von trier konuşuluyor; hoca izlediniz mi filmlerini izleyin demiştim diyor. cevap “hocam yaa çok sıkıcı yaa izleyemedim yaa” oluyor. e sonra soru cevap şeklinde ilerlemesi gereken bölüm ilker hocanın monoloğuna dönüyor. soru sorması gereken adamın konudan haberi yok ki. adamın umrunda değil.

    cambly reklamı yapılıyor, hoca üye oldunuz mu sizin ihtiyacınız var diyor. cevap “hehe hocam yaa oluruz yaa”. reklamın tüm özelliğini silip atıyorsun bu şekilde. hocam olucaz olduk vs de bir şeyler. 10 kez reklam yapıldıysa 10 kez aynı cevap. cambly olsam önünden geçmem bir daha flutv nin.

    özgür turhan'lı yayını lütfen bi açın izleyin. misafir getirmişsin kanala, teknik sorunlardan başka hiçbir şey konuşulmuyor resmen. ses gelmedi görüntü gelmedi vırt oldu zırt oldu. özgür turhan da yapıştırıyor lafı “bu kadar kalabalık bir ekibin bu kadar basit bir işi becerememesi… ben bu ekipmanın onda biriyle on senedir video çekiyorum” diye. e haklı adam.

    bir işveren olarak ilker hocanın halini ibretle izliyorum gerçekten. bu kadar yatırımın üstüne yaşadığı problemlere bak. çalışanların z kuşağı vs olmasıyla da alakasız bir durum bu. ne gençler var kendi başlarına saatlerce problemsiz yayın yapıyorlar. istekli olup işi ciddiye aldıktan sonra hepsi oluyor. ilker hoca bu ciddiyeti gösteremiyor çalışanlara. onlar da kreş gibi takılıyor işte.
  • canlı yayında chatten

    seyirci: geniş açı kameraya geçince ses yayına yankılı geliyor

    flu: ahaha gelemez imkanı yok ne anlarsınız ses düzgün şakalar şakalar

    15 saniye sonra

    flu: evet geniş açı kameranın mikrofonu açık kalmış...

    yine aynı programda 10 dakika sonra

    seyirci: hocam görüntü kalitesi düşük geliyor

    flu: görüntü gayet iyi siz ne anlarsınız ben canlı yayını da takip ediyorum net, devam

    iki dakika sonra

    flu: geçen gün kameraları resetlediğimiz için standart ayarlara dönmüş, yayına girmeden önce kontrol edilmesi söylenmesine rağmen kontrol etmemişiz... insan gözü 720p yi ayırt edemez zaten... en güzeli 720p dir zaten arkadaşlar

    işte artık flu tv böyle bir yer son zamanlarda :)
  • gecen gün oturup aydaki adam serisinde; etyen mahçupyan, fatih altaylı, rok, ertuğrul özkök'ü izledim. daha önce de hakan şükür'le babacan'ı izlemiştim. eskiden çok kızardım bu adamlara. karşı karşıya gelsek saldırırım herhalde derdim. tıpkı o dandik tartışma programlarında sözde karşıt görüşlü tiplerin kavgalarinda olduğu gibi.
    bu videoları gördüğümde de aslında ayni duyguya girmiştim, sinirlenmemek için izlemeyi erteliyordum. sonra bir bakayım dedim ve sağ bastan başladım. izlerken, ilker'in davranışlarına odaklandım. adam sakince soruyu soruyor ve başlıyor karşıdakinin dansını seyretmeye. eğleniyor çünkü ya alacağı cevabı biliyor, ya da karşıdakinin ne olduğunu çözdüğü için, onları kendi haline bırakıp güvende hissettirerek, şecaat arz etmelerini, özünde kim olduklarını kendi ağızlarıyla anlatmalarını sağlıyor.
    ilker'i naif, efendi, belki siyasetten de anlamaz olarak kabul edip savunma kalkanlarını kenara atarak üstten üstten olan biteni ortaya seriyorlar.
    bir anda mahcupyan ve özkök'ün her şeyi aç kalmamak için yaptığını, ya da yapmayacakları şey olmadığını, işin ilkeyle ideolojiyle, meslek ahlakıyla ilgisiz olduğunu ögreniveriyoruz.

    hakan şükür'ün patolojik seviyede iflah olmaz radikal bir fanatik,
    babacan'ın sermaye yanlısı siyasal islamcı bir liberal,

    altaylı'nın 2000 öncesi kariyeri yüzü suyu hürmetine affedilmeyi bekleyen yandaşlık ve yalakalıkta kendi koyduğu citanin altına düşmemekle teselli olan bir pişman,

    rok'un türk siyasi tarihini kendi dizayn etmiş sanrisina kapılmış, kendini herşeyin merkezinde gören, über süper zeki, her konuda uzman bilirkişi olduğunu zanneden bir narsisist oluğunu da öğrendik kendi ağızlarından.

    bu bilgilerden sonra anlattıkları diğer her şey, ne kadar da kandırılmış oldukları, mağduriyetleri, "ama o zaman öyle bir öyleydi ki siz bilmezsiniz yani öyle böyle degildi" edebiyatları, "ama aslında şöyle de iyi bir şey de oldu ben de o kadar şey değildim zaten" lakirdılari boşa düşüverdi.
    ilker'in aklında hepsine sorulacak tek bir soru varken ve aslında bacak bacak üstunde eli götünde sallanan ayağı ve sırıtan yüzüyle devamlı vurguladıği;
    ulan ben siyasetin s'sini bilmez cocukken bile fetönüzün her lafıyla dalga geçerken, bir an bile iktidarın palavralarına, ne açılıma ne yetmez ama evet saçmalığına ne ekonominin şahlanacağını inanmamısken, ağızlarından tek bir doğru kelime çıkmadığına eminken;
    siz bu kadar siyasetle iç içe, gazeteci yazar, akademisyen, bunlarla birebir görüşen tanısan insanlar olarak, bu uber zeka ve entel birikimle nasıl yanılmış olabilirsiniz lan! siz milletle taşak mi geciyorsunuz!

    bunu böyle sormadı tabi ilker ama aklından geçenler açıktı. öyle açıktı ki konukları da sormasına gerek kalmadan cevabı veriverdiler: çıkarımıza öyle uygundu öyle davrandık!
    bütün röportajların özeti bu işte. bu ozet bende bir aydinlanma yarattı. biz yıllarca yetmez ama evetciye, yandaşa, yalakaya kendimizi yırtarak laf anlatmaya, ikna etmeye filan çalıştık ya! aslında nasıl da boş yere paralanmışız. ilk dürtüsü olan açlık korkusuyla her şeyi yapabilecek birine ne anlatabilirsin! kör bir inanca saplanmış akıl hastasına! senin umursadiklarini hayatı boyunca aklına bile getirmemiş tek derdi daha çok tanınır, daha çok kaynağa erişir olmak olan birine. ben de o taraftaydim ama falancadan daha az ilkesiz filancadan daha az şamaroglanı idim diye teselli olana...
    seninle kaygıları bambaşka olan birini neyle suçlayabilirsin!
    bu röportajlar beni aydınlattı ve üzerimden büyük bir yükü kaldırdı. çevremde bunlara benzer insanlara yeterince derdimi anlatamadığım, onlara ulaşamadığım için olan bitende ben de sorumluyum zannederdim. ancak görüyorum ki onların ikna edilecek bir yanı yokmuş. bizler kaçınılmaz bir yenilgiye rağmen, ayrı dünyaların varlıklari olarak yeldegirmenleriyle dovusup durmuşuz.

    rok'a özel ps: bu adama hayatımda ilk kez bu kadar tahammül edebildim ve gördüklerim karşısında şok geçirdim. böyle insanların baş köşelerde kanaat önderi gibi ahkam kesmiş olmaları, bir de üstelik tüm o rolleri "halkın ülkenin iyiligi için yaptik" yalanına sığınarak savunmaları, kendi rezilliklerine bakmadan başkalarını "orada oyle davranmamakla, şurada şunu yapmamakla" suçlamaları inanılır gibi değil.
    sanki gazetede her kose yazan biri her yerden kredi alabilir, deniz manzaralı milyonluk evde oturabilirmis gibi arsızca servetini normallestirmesi,
    kendini çok zeki kültürlü, bilge, her konuda uzman olarak görmesi, kendine bunca aşık, bulunduğu noktayı işe yararlığına değil de üstün yeteneklerine cesaretine bağlaması, memleketin selameti için her şeyi çok iyi bilen öngören supersonik bir canli olarak ne hikmetse fetö tehlikesini farkedememesi, iktidarin özgürlükçü olduğuna inanması... vs bambaşka bir boyut.
  • -mmerhaba hocam
    +mmeraba ilker, bugün osmanlının gerilemediğini, aslında batının ilerlediğini konuşacağız.
    -peki hocam biz napalım, napabiliriz yani hıh hıh hı
    +bir şeyin fisibıl olması önemli ilkercim, fizibilite.
    -görüşş-mek üzere

    -meraba sayın seyirciler bendeniz dünyanın en kötü insanı ilker canikligil. bugün yanımda sinan büdeyri var. hocam hoşgeldiniz.
    +hoşbuld...
    -hocam peynir nedir ya hahahah, eşlikçisi ne bunun hih hih hi
    +ilkercim, peynir dediğimiz şey aslınd...
    -dünyanın en saçma gastronomi programıydı sayın seyirciler. görüşmek üzere.

    -meraba hocam
    +meraba duygu, meraba cefri, meraba gülse, meraba doğan, yaren, mira, su...
    +bugün film konuşuyoruz, sanat konuşuyoruz. heh heh he "sanat" nedir abi bi kere. sanat diye bi şey olabilir mi ya. böyyle bi kavram yok hıh hıhı. cefri, duygu sen sanat diye bi şey olduğuna inanıyor musun?
    -hocam dediğiniz gibi yani, şey, ee çok burjuvazi
    -hocam ben film çekeceğime inanıyorum
    +ıh hıh hı adam 1 milyon dolarla arasına nikon kamera koydu ya hah hah ha. yok öyle bi şey.
    +yorgos lantimos... kendisinden hiç haz etmem. sevdiniz mi filmlerini?
    -hocam izlemedik ki, hah hah ha
    +görüşmek üzere hı hıh hı
    -hocam türkiyeden david fincher çıkar mı hocam
    +sen kendinin david fincher olabileceğine inanıyor musun yavrucum, aptal herif yav heh heh heh
  • edebiyat hakkında can kantarcı ve aytuğ erdoğan
    bilim hakkında erkcan özcan
    psikoloji hakkında alper hasanoğlu
    müzik alanında serhan bali
    oyunculuk hakkında celal kadri kınoğlu
    mitoloji ve felsefe hakkında nevzat kaya
    ekonomi hakkında hakan özerol
    sinema hakkında ilker canikligil
    yemek hakkında sinan büdeyri( en sevdiğim program)
    atölye asus yarışmalarında da jüriler yetkin kişilerdi.
    aydaki adam zaten konsept olarak alanında yetkili kişilerle yapılıyor.

    sorunlu yerlere bakalım
    -sinema içeriklerinde ve siyasilerin programlarında çocukları konuşturuyor, çocuklar yetersiz
    - kanalı genişletmek ve hergün video eklemek için yeni konseptleri de çocuklar üstünde deniyor çünkü her yere yetişmesi mümkün değil.

    peki çocuklar neden başarısız oluyor ?
    -hocanın bilgiyle yoğrulmuş götlüğünü bilgisiz şekilde taklit etmek istedikleri için
    ağzınıza kürekle vurmak istiyoruz.
  • sayın ilker canikligile buradan sesleniyorum. bir kaç yıldır güldük eğlendik, güldünüz eğlendiniz, bunun yanında ama isteyerek ama istemeden bir misyon edindiniz. bu ülkede entelektüel içerikleri (nispeten) geniş kitlelere ulaştırıp topluma bir fayda sağlayabilecek, bunu yaparken de, finansal olarak kimseye eyvallahı olmayacak pozisyonda olan bildiğim tek kanalsınız.

    bu kadar zamandır sizi neredeyse bir görev bilinciyle takip eden biri olarak, söylemek isterim ki son bir aydır elim videolara gitmiyor. biliyorum defaatle söylediniz, seyirciye istediğini vermek zorunda değiliz diye. içerik ve montaj olarak eyvellah. ama artık insanlar yayın kalitesi, laubali tavırlar, ses görüntü kalitesi konularında bir profesyonelleşme bekliyor.

    lütfen tüm kanal olarak silkinip kendinize gelin ve şu ülkede, çölde bir vaha olan kanalınızı kurutmayın
  • bugün habersizler izlerken gerçekten artık sinir krizi geçirecektim. ben 37 yaşındayım benim zamanımda yine yalan haber, komplo teorisi yapılıyordu. nette bilgiye ulaşım bu kadar hızlı olmamasına rağmen doğruyu anlıyorduk.

    biri adrenokrom diyor, diğeri biden videosu falan diye sayıklıyor belki fake de olabilir diyor. diğerleri epstein adını duymamış. arkadaşlar mağarada mı yaşıyorsunuz siz. olayı bilmemek için mağarada falan yaşamak gerekiyor. olm biden videosu ortaya çıktıktan 5 dakika sonra zaten gerçek olmadığı. porno sitesinden alındığı ortaya çıktı. '' old man spanks his sex slave'' yazınca çıkıyor. underage falan değil. google indexlemez böyle bir videoyu. biden ile alakası yok yani. porno sitesinden almışlar.

    bakın sadece 3 dakikalık google kullanımı ile doğru bilgiye ulaşabilirler. ve inatla çalışanlar bunu yapmıyor. 3 dakika olm. ben kanalın sahibi olsam bugünkü yayından sonra hepsini kovmuştum. bir insanın 3 dakikasını doğru bilgi için ayıracak ciddiyeti yoksa kesinlikle bu insanlarla çalışmam.

    adamlar türkiye sınırları içerisinde bulunabilecekleri en iyi yerlerden birindeler, iyi para alıyolar, ilker canıklıgil gibi muazzam bir insanla çalışıyorlar ve 3 dakikalarını ayırmıyorlar. demek iyi patron olmak bu ülkede yapılmaması gereken bir davranış. ilker hoca belki de bunu göstermeye çalışıyor. iyi biri olursanız değeriniz bilinmez demeye getiriyor.
  • madem öyle düşene bir tekme de biz atalım... ama bu sefer hakettiler...

    ifa zamanından ve flutv ilk açıldığından beri hemen her videoyu izliyorum, kanaldaki videoların %90'ını net izlemiş, dinlemiş ya da yarısına kadar da olsa göz atmışımdır.
    ve yıllardır bir türlü anlam veremediğim bir şey var ki o da ses mevzusu. ilker hocanın ses konusunda ne kadar takıntılı olduğunu biliyoruz.
    ulan habersizlerin yüzbilmemkaçıncı bölümüne gelinmiş, mert'in olmadığı hafta mutlaka bir şey yanlış gidiyor. nazım elinden geldiğince düzeltmeye çalışsa da o da bir yere kadar yetişiyor.
    hayır ne olabilir bu kadar öğrenilemeyen asıl onu merak ediyorum ben. bir şeyi üç beş kere yanlış yaparsın, ama sonunda doğruyu öğrenirsin. hadi onuncuda öğrenirsin, ama öğrenirsin yani.
    ayrıca herkes gibi başından beri ben de ilker hocayı fazla merhametli ve anlayışlı buluyorum, fazla yüz verdiğini düşünüyorum. z kuşağını kafasında biraz fazla büyütüyor gibime geliyor.
    nedir bu kadar öğrenilemeyen şey gerçekten ben çözemiyorum. kimsenin işini küçümsüyor ya da basitleştiriyor değilim ama lan gerçekten de bu kadar zor olmamalı. yıllardır bu adamın yanında bu kanaldasınız, millet bu kadar zamanda pilot olup uçak indirip kaldırıyor anasını satayım.
    adam bilmem kaç bin dolarlık ekipmanı yığmış bunların önüne, ama zahmet edip hakkıyla öğrenemiyor kimse. kaç yıldır yüzlerce canlı yayın yapmışlardır, birinde bile sorun çıkmadığı olmamıştır. tek bir tane sorunsuz, pürüzsüz canlı yayınlarını gösterene memelerimi atarım (erkeğim). ne kadar zor olabilir lan cidden. neyse yine de flutv candır.
  • lan yemişim hakan şükürünü ben bu kanalı seviyorum.
    misal olmaz öyle gastronomi diye efsane bir programa sahip az önce yeni bölümü düştü kahkaharla seyrediyorum.çakma crespo sinan büdeyriye 30 dakika boyunca michelin ile ilgili laf soktular.
    celal kadri kınoğlunun muhteşem programı vardı misal devam edecekler mi bilmiyorum inanılmaz keyifli 4 bölüm yayınladılar.
    esg ile yaptıkları programlar zaten ayrı efsaneydi canikligil trollüğün kitabını yazıyor.
    aydaki adam serisinin bazıları inanılmaz zevkli oluyor.
    bun dışındaki programları benim ilgi alanıma girmiyor ama ilgi alanına girenler için güzel içerikler var.
hesabın var mı? giriş yap