• türkiye'de yazı çizi işlerine meraklı herkesin biliyormuş gibiyaptığı okul.

    başta popüler kültür ve kitle kültürü meseleleri olmak üzere ismini zikretmemek ayıp sayılmakta. ama temel metinleri dahi doğru dürüst okunmuyor.

    adorno ve benjamin'i dilimizden düşürmesek de pek bir bok bildiğimizi iddia etmek zor, iyi niyetli bir yorum olur.

    gerçi sadece frakfurt okulu için değil; hangi sahada temel metinleri özenle okuyoruz ki? alayımız kolpayız.

    ama herkes hem kendisinin hem de çevresindekilerin kof olduğunu bildiği için kimse kimsenin üzerine pek gitmiyor, sıkıştırmıyor. adorno, frankfurt, benjamin.. de geç. mutluyuz böyle.
  • mızmızlar ordusu. bu arkadaşlar eleştiri kuramını bulmuş. yolda bulmuş. bi yapıcı olun ya? her şeye kritik. her şeye laf sokmalar. hiçbir şeyi de beğenmiyonuz. "üçüncü rayhın yüzünden onlar karamsar oldu" diye de sonrakiler bu adamları savunuyor. banene ya adam naziler yüzünden bunalıma girmişse? markistiz diyor ama onu da beğenmiyor. sanatı da beğenmiyor. akademiyi de beğenmiyor. amanaza kuyum ben sizin filozof gibi. uyuz ibineler. devamlı karı gibi ağlayan sinamekilerin okuludur meb frankfurt anadolu lisesi.
  • bertolt brecht'in de imalı bir öyküsüne konu olmuş okul. terry eagleton aktarıyor: "bir zamanlar çevresinde gördüğü tüm sefaletten rahatsız olan bir kral vardı. akıllı adamlarını çağırdı ve sefaletin nedenini araştırmalarını istedi. akıllı adamlar konuyu incelediler ve krala tüm sefalete kral olarak bizzat kendisinin neden olduğunu bildirdiler."

    kaynak: t.eagleton, aykırı simalar, s. 94, epos yayınları, ankara, 2003.
  • 1923'de frankfurt’ta kurulan, 1933'de almanya'dan sürgün edilen, bundan kısa bir süre sonra amerika'ya yerleşen ve 1950'li yılların başlarında frankfurt 'ta yeniden kurulan "toplumsal araştırma enstititüsü" etrafında toplanmıştı. enstitünün önemli üyeleri, max horkheimer (felsefeci, sosyolog ve sosyal psikolog), friedrich pollock (iktisatçı ve ulusal planlama sorunları konusunda uzman), theodor adorno (felsefeci, sosyolog müzikolog), erich fromm (psikanalist, sosyolog), herbert marcuse (felsefeci), franz neuman (siyaset bilimci, özellikle hukuk alanında uzman), leo lowenthal (popüler kültür edebiyat konularında uzman), henryk grossman (siyasal iktisatçı), arkadij gurlarland (iktisatçı, sosyolog) ve enstitünün "dış çevresinin bir üyesi olarak walter benjamin (denemeci ve edebiyat eleştirmeni). enstitünün üyelerine sık sık “frankfurt okulu” olarak hitap edilir. ancak bu, enstitü üyelerinin çalışmaları her zaman birbirine sıkıca bağlı ya da tamamlayıcı bir projeler dizisinden oluşmadığı için, yanıltıcı bir adlandırmadır. bir “okul” dan meşru bir biçimde söz edilebilmesi, yalnızca horkheimer, adorno, marcuse, lowenthal, pollock ve (enstitünün ilk dönemleri için) fromm'un çalışmalarına referansla mümkündür ki, bu kişiler arasında da oldukça temel görüş ayrılıkları bulunmaktadır.
    okul, ilk kurulduğu andan beri ortodoks marksizme eleştirel bir açıdan yaklaşmış, iktisadı temel alan geleneksel açıklama biçimlerinden vazgeçerek ideolojik' ve siyasal analizlere girişmişti. frankfurt okulu'nun kurucularının klasik eleştirel kuramına göre, incelenmesi gereken asıl alanlar araçsal akıl denilen ve özel olarak modern sanayi toplumunun gelişmesi sürecinde gözlemledikleri »totaliter tahakküm biçimleriydi. araçsal akıl, dünyaya ve kuşkusuz başka insanlara, onları nasıl sömürebileceğimiz temelinde bakmakta, olgu ile değeri birbirinden a-yırmakta ve değerleri, bilgi ve yaşam açısından önemsiz bir role indirmektedir. bu düşünce tarzı sanayi toplumunun tipik bir özelliğidir ve (eleştirel kuramcılara göre) tahakküm yapılarıyla doğrudan bağıntılıdır.
    frankfurt okulu'nun eleştirel kuramı kötümserliğiyle ün yapmıştır. okulun başlıca argümanı, kapitalizmin kendi çelişkilerinden pek çoğunu çözmenin yollarını bulduğu ve işçi sınıfının sistemle bütünleştiği yönündedir.
    eleştirel kuramın ikinci kolu, jürgen habermas'ın felsefe ve sosyoloji alanlarındaki, eleştirel kuram kavramını yeniden şekillendiren yakın dönem çalışmalarından kaynaklanmaktadır. bu yeniden şekillendirilme girişimine katkıda bulunanlar arasında, albrecht wellmer (felsefeci), claus offe (siyaset bilimcisi, toplumbilimci) ve klaus eder (antropolog) bulunmaktadır.
    okulun düşünsel gelişim eksenini kavramak için, bu eksenin bağlamını oluşturan çalkantılı olayların yerli yerine oturtulması gereklidir: i.dünya savaşı’nın ardından batı avrupa’daki sol kanat işçi sınıfı hareketlerinin yenilgisi, almanya’daki kitlesel sol kanat partilerinin reformist ya da moskova denetimindeki hareketler şeklinde çöküşü, , rus devrimi’ni stanilizme dönüşerek yozlaşması nazizm ve faşizmin yükselişi. bu olaylar, marksizmden esinlenen, ama ya sosyalizmin ' planı"nın tarihin kaçınılmaz bir parçası olduğu ya da "doğru" toplumsal eylemin yalnızca, parti çizgisinin resmi duyurusunu takip edeceği görüşlerinin ne kadar yanıltıcı ve tehlikeli olduğunu anlamaya hazır olanlar açısından temel sorunların sorulmasını sağladı.
    frankfurt okulunun başlıca ilgilerinden bir tanesi, marx'ın düşündüğü gibi devrimin neden batı'da gerçekleşmediğini açıklamaktı. devrimin olmaması durumunu yorumlamaya çalışırken, siyasal olayların karmaşıklığını gözardı ettiler. değişmenin mevcut düzenle kat'i bir kopuş onucu gerçekleşmesi gerektiğine dair var- sayımlan, toplumu dengede tutmak üzere çalı- şan güçlerin kudretine gereksiz bir önem ver- melerine neden oldu. umduklarının neden gerçekleşmediğini açıklamaya çalışırken, “sistem”in muhalefeti emme kapasitesini abarttılar. bunun sonucu olarak, eleştirel kuram, batı'da ve batı dışındaki önemli toplumsal ve siyasal mücadeleler -siyasetin yüzünü değiştiren ve hâlâ da değiştirmekte olan mücadeleler- alanının önemini kavramakta yetersiz kaldı.
    frankfurt okulunun düşünceleri genel olarak “eleştirel kuram” başlığı altında adlandırılmaktadır.
  • ilk be$i a$agidaki gibidir:

    (bkz: jurgen habermas)
    (bkz: walter benjamin)
    (bkz: theodor adorno)
    (bkz: max horkheimer)
    (bkz: herbert marcuse)
  • jurgen habermas ba$ta olmak uzere, hangisi ki kamu ve bireyden bahseder, bir etkile$imin olmasi gerekliligi noktasinda lafi dolandirir dururlar. sebep, bu etkile$imde kullanilmamasi gereken, tabu, bir kelimedir: devlet. eger i$in icine kamu-birey ili$kileri acisindan bir arabulucu kurum olarak devlet girerse, birisi biryerlerden "amanin, fa$issst, aman ha yandim nazi!" der diye, asla devlet kelimesi gecmez, ya da gecti mi de iyice dolambacli bir anlatinin parcasi olarak gecer. bir ulkenin yakin tarihinin teoriye yaptiklari, teorisyenlere yaptirttiklari acisindan ilginctir.
  • üyeler amerika'da geçirdikleri on yılda paradoksal biçimde, kuramlarındaki radikalleşmeye karşın "radikal praksis"ten uzaklaşmışlardır.

    batıdaki işçi sınıfından umutlarını kesen, sovyet deneyiminde de düş kırıklığına uğrayan horkheimer ve arkadaşları, marksist kuramda tarihin motoru olarak görülen işçi sınıfı yerine (bu çelişki yerine) bir başka motor gücünü; insan-doğa çelişkisini koyarlar. zira başlangıcı kapitalizmden daha eski olan ve kapitalizmin bitmesinden sonra da devam edecek tek çelişki budur.
  • basit bir şekilde anlatmak gerekirse; kuruluşundan sonra düşün temeli ampirizm temelinde olmuş, bu da "ortodoks marksizm" denilerek eleştirilmiştir. 1930 yılında horkheimer'in müdür olarak atanması ve adorno ile aktif çalışmaları, teori-pratik üzerinden "özne" arayışına yoğunlaşılarak diyalektik materyalizm yardırılmıştır. "sanırım böyle bir özne yok, kapatalım mı artık?" diyen horkheimer ve adorno'nun karşısına marcuse çıkıp, sert eleştirilerde bulunmuş, yüzünü kitlelere dönerek "yine de sokak iyidir." demiştir. yeri geldiğinde enstitü üyeleri birlikte freud'un analizlerini okuyup bol bol tartışmıştır. eric fromm bir ara uğrayıp selam vermiş, "yanlış yapıyorsunuz" dedikten sonra çayını yudumlayıp çıkmıştır. korsch farklı düşünürlerin analizlerine dikkat çekti ise de, enstitü şöyle bir göz atıp oralı olmamıştır. dışarıdan gelen en büyük eleştirilerden biri "hani ekonomi nerede?" ve "eleştirinin devamında herhangi bir çıkış noktası ortaya konulamamıştır" yolunda olmuştur. susatıp, sonunda su vermemişlerdir; su içecek özne bulunamadığından.
  • 1923 yılında marksizm'e, mevcut sosyoloji kuramlarına, geleneksel bilim felsefesi anlayışına bir tepki olarak doğan okul. temel iddiaları adorno, horkheimer, marcuse ve ilerleyen yıllardaki en önemli temsilcisi habermas tarafından belirlenmiştir. okulun ortaya çıkışında batı avrupa'daki sol işçi sınıfı hareketlerinin 1. dünya savaşı'nı izleyen yıllardaki yenilgisi, rus devrimi'nin stalinizm'e dönüşmesi, faşizm ve nazizm'in yükselişi etkili olmuştur. frankfurt okulu düşünürleri, hegel'in diyalektiği ve marx'ın idealistliğinden esinlenmekle birlikte genel olarak marksist bir çerçeve içinde kalmışlardır. marx'ın ekonomi politiğe yaptığı katkıyı önemsemekle beraber bu katkının günümüz toplumlarını anlamada yetersiz kaldığını söyleyerek marx'ın eleştiri yöntemini temel alan bir eleştirel kuram geliştirmişlerdir. ekonomik determinizm, ekonomizm ve kaba maddeciliği şiddetle eleştirerek, gerçek bir eleştirel kuramın toplumsal düzenin ihmal ettiği insanın gizli kalmış potansiyelini ortaya çıkarması gerektiğini savunmuşlardır. frankfurt okulu düşünürlerine göre; günümüz kapitalizmi ağır şartlar altında çalıştırdığı insanları denetim altında tutup tepki gösterme ve başkaldırma ihtimaline karşı bilgiyi ve popüler kültür öğelerini maniple etmek suretiyle varlığını devam ettirmektedir. okul düşünürleri kültür ve modernizmle ilgili problemler üzerinde yoğunlaşmış; kapitalist toplumun temel ilkesi olan araçsal akılcılığa karşı tavır almış; edebiyat, müzik, estetik konularında önemli çalışmalar yapmışlardır.
  • özgün adi „institut für sozialforschung“ olan bu ilim-irfan yuvasi 1923 yilinda kurulmustur. 1932’de horkheimer’in yönetiminde enstitünün teorik yayin organi "zeitschrift für sozialforschung" (sosyal arastirma dergisi) weimarer cumhuriyeti’nin son yanan isiklarina gözlerini acmistir (malum, hitler 1933’te basa gecti). derginin agirlikli konusu „eleştirel teori“ydi.

    almanya’ya fasizmin gelecegini sezinleyen enstitü 1933’te önce paris’e sonra abd’ye göc etti.
    adorno ve horkheimer’in savastan sonra frankfurt üniversitesi’ne geri dönüsü 68 kusagi icin büyük anlam kazandi ve elestirel teori sosyolojideki akademik tartismalara damgasini vurdu.
    bu enstitünün en büyük kazanimi, otoriter karakter üzerinde yaptigi analizdir.
    oskar net ve jürgen habermas, adorno/horkheimer ikilisinin ölümünden sonra enstitüyü temsil etmeye baslamislardir.
hesabın var mı? giriş yap