• ya tamam ablacım evet de bunu fransa'dan söylemek abes kaçmıyor mu? gösterişin, lüksün anavatanı fransa. adamların gösteriş yaptıgı markalar louis vuitton, chanel, hermès... paris'in ortasında 300m direk dikili...

    edit: "orasi universite, universitede lüks egreti durur" diyenlere: olabilir; ama universitede lüks takılmanın eğreti durduğunu dile getirirken üniversiteyi para basıp okumanın da eğreti oldugunu eleştirine eklemiyorsan, en basit haliyle tutarsızlık sergilemiş olursun.

    edit2: birilerinin para sahibi oldukları icin hayatta ekstra kazanım elde etmelerinden rahatsız olmayıp, bu parayla "gösteriş" yapılmasından rahatsız olunmasını hiçbir zaman anlayamadım (anladım aslında tabi de retorik girişeyim dedim*). neden para sahibi olduğu icin iyi bir üniversiteye gidebilmiş olmayı rahatsız edici bir lüks olarak görmüyorsunuz da o universitede, yine ayni parayla alinan çantayı kullanmayı lüks olarak goruyorsunuz? hayata dair biraz derinlemesine düşündüğünüz zaman* aslında parayla okuyabilmek, parayla canta alıp orada burada kullanabilmekten daha lüks bir şey. ha bir de neden pahalı canta "universite ortamında" eğreti duruyor**? universite mabed mi? ki öyle mabedler var ki içerisindeki lüks tanrılara ithaf edilmiştir. "efendim orada okuyacak, artistlik yapmayacak..." niye? sokakta hanfendi, mutfakta asci, yatakta... pardon o baska bir seydi, ama demek istediğim su: hayatta "lüks" varsa ve bunu kabulleniyorsan her yerde kabul edeceksin; kirimizi hali uzerinde de, sarayda da, universitede de*.

    soranlara: fransa'yi gordum, abd'yi iyi bilirim*...
  • fransız kızımız bizimkilere görgüsüz, sonradan görme diyememiş, çok kibar davranmış.
  • "fransa'da paranız olsa bile bu durumu saklamanız gerekir."

    işte kızın bu bakış açısı iki yüz küsur yıl önce gerçekleştirilen fransız devriminin sonuçlarının toplum tarafından çok iyi özümsenmiş olduğunun göstergesidir. zenginler toplumsal antipatiye karşı derslerini iyi almış görünüyor.
  • fransız kızımız bizimkilere görgüsüz, sonradan görme diyememiş, çok kibar davranmış. kültürle alakası olduğunu düşünüyorum bu kibar tutumunun
  • ön ek:
    ---
    fransız markalarıyla alakalı bir takım eleştiriler yapılmış. bu markalara o kadar kıymet verenler fransızlar değil, dünyanın geri kalanında yaşayan görgüsüz özentilerdir. fransa'da herkesin ucuza edinebildiği sıradan bir maden suyu markası bile türkiye'de statü göstergesi sayılıyor. mesela türkiye'de lüks olan birçok fransız markasına fransa'da orta sınıf rağbet gösterir. fransız markalarının kıymetli olması bizim yerel markalarımızın kalitesiz olmasıyla alakalıdır. o nedenle adamlar iyi şeyler üretiyor diye görgüsüz diyemezsiniz. adamların ürettiği kaliteli ürünlere orada herkes erişebiliyor. carrefour mesela fransa'nın bim'idir. her yerde vardır bu market. gayet de uygundur fiyatları. ama buradaki carrefour'da fransa için gayet orta halli ürünler lüks ithal ürün olarak satılır.
    ---

    pahalı olanı değerli sanan ülkemiz insanı hakkında güzel bir eleştiridir.

    erasmus programıyla fransa'da bulundum. bu ülkede dünyanın en pahalı yapılarında ikamet eden babadan zengin profesörler okula metroyla ve bisikletle gelir. dünyanın diğer ülkeleriyle kıyasladığınızda sınıf ayrımcılığı yaşamayacağınız bir ülkedir fransa. türkiye'de belli bir makama gelenler kendini allahın yeryüzündeki gölgesi gibi hissederken fransa'da alınan unvanların bu gibi bir kendini beğenmişlik etkisini göremedim. şu da bir gerçek ki herkes çok şık ve temiz giyinir ama kimsede paha ve lüks takıntısı olmaz.

    nerede bir görgüsüzlük varsa oranın yerlisi olmayanlarda ortaya çıkıyor.

    bizim milletimiz malesef asaleti, güç gösterisi yapmak için edinilmiş safi şekilcilikle karıştırıyor.

    türkiye'de malesef çok ileri derecede sınıf ayrımcılığı vardır. ve bu ayrımcılık da mal ve mülkten öte bir ölçüye dayanmaz. bu ülkede eğer varlıklıysan en pahalı ve en görgüsüz hareketleri yapacaksın.

    son ek: adamın teki bana "yemişim fransayı, fransızlar fransayı senin kadar savunmuyor" diye mesaj attı. kendisine verdiğim cevabı burada paylaşarak bu argümana da yanıt vereyim;

    " sizin fransa'yı yemeniz ve fransızların fransa'yı savunup savunmaması sizi bu tartışmada haklı çıkarmıyor. hakaret olarak söylemiyorum ama argümandan uzaklaşıp alakasız savlar ileri sürmeye bilimsel tartışmada safsata denir. hatta bu gösterdiğiniz örneğin alakasızlığına circumstantial ad hominem ve argumentum ad personam adı verilir. sizinki iki kategoriye de giriyor.

    safsata (ingilizce: logical fallacy, osmanlıca: kıyas-ı batıl), bir düşünceyi ortaya koyarken ya da anlamaya çalışırken yapılan yanlış çıkarsamadır. safsatalar ilk bakışta geçerli ve ikna edici gibi görülebilen fakat yakından bakıldığında kendilerini ele veren sahte argümanlardır."
  • (bkz: koç burssuz)
  • fransız öğrencinin türkiye gerçeğini objektif olarak ortaya koyan yorumdur. net.
  • herhalde science po’nun paris kantinini görmemiş bir kardeşimiz.
  • fransadaki halkın sosyolojik durumunu bilemem , araştırmadım , kafamdan da uyduramam fakat bizde kişisel kimliği yansıtmak için giyim önemli bir enstrümandır. ben iki defa kot tişörtle gittiğim oto galeride ciddiye alınmadım. * çünkü bizim için dış görünüş herşeydir . itibardan tasarruf olmaz .
  • kadının dediklerine katılmamak mümkün değil. bırakın koçu anadolunun her şehrinde özel diye tabir edilen ama aslında vakıf olan bu üniveristelerimizde hep bir yarış görgüsüzlük hakim ve en küçük vakıf üniversiteleri bile bu halde.akademik çalışma yok. kadının değinmek istediği konu akademik çalışmalarla uğraşması gereken insanlarımızın yarış halinde olup görgüsüzlüklerine vurgu yapmıştır. fransa lüks yaşayan bir ülke olabilir ama adamlar bunun yerinin üniversiteler olmadığının farkında.güzel tespittir.
    edit:bazı yazarları okuyunca cidden hangi kafayla yazdıklarını anlamak mümkün değil. vakıf üniversitesini lüks olarak görmek nasıl bir tutarsızlık anlamış değilim.bir yerde burslu olarak okumaya çalışanların ve iyi bir eğitim almaya çalışanlarla çanta almayı nasıl aynı kefeye koyuluyor? halbuki iyi bir eğitim bile parasını verip alamıyorsunuz türkiyede çünkü koça giden veya diğer niteliksiz vakıf üniversitelerine giden parayı basmış girmişlerin ve oradaki bol maaşlı kendini bir şey sanan(ama dünya sıralamasına bile giremeyen üniversitelerin)bazı akademisyenlerinin de öğrencilerine görgülü olun akademik çalışmalara odaklanın diyince mi tutarsız olunuyor? harvard veya başka bir yer görmek demek ki bazı yazarların gözünü açmaya yetmiyor. saplantılı marka tutkusu ve türkiyedeki lüks marka algısı eğitimle bir tutuluyor. şurda yazılanlar bile türkiyenin neden gelişmediğinin özeti gibi.
hesabın var mı? giriş yap