• sorgulamaya başladığınızda kafanıza huni takmasına ramak kalır.

    hani, matrix'te de edilir sözü.

    --- spoiler ---

    "hiç gerçeğe çok yakın bir rüya gördün mü? ya uyanmasaydın? gördüklerini gerçek mi, rüya mı olduğunu nasıl ayırt ederdin?"

    --- spoiler ---
  • jean- luc godard : "bir yüzün gerçekliği nedir? gerçek yüz... çok ender olarak insanların yüzlerini görüyoruz. gördüğümüz çoğu zaman bir fotoğraf. aynada kendime bakmaktan hoşlanmadığımı farkettim; bu da bir psikanaliz konusu tabii. aynada kendime baktığımda, onun ben değil, başkası olduğunu da farkettim, herhalde insanların dörtte üçü aynaya baktıklarında "bu benim" diyorlar, ya da demiyorlar, öyle hissediyorlar, öyle algılıyorlar. ama benim ilk tepkim:"o ben değilim." aynadakinin ben olması için aynanın karşısına geçip ben olmayan beni görmeliyim. işte o zaman, "evet o beni görüyor; beni" diyebilir ve ikisini kıyaslayabilirim."
  • ali bulaç'ın pek güzel ifade ettiği gibi iç özü batın, üst ilkesi aşkınlık, devamı öte boyut olan. varlık noktasında hakikat ilişkilendirmesiyle idealizm ile materyalizmi ifrat ve tefrit haline getirir. hakikat, gerçeklikten ayrılınca idealizm, gerçeklik hakikatten uzaklaştırılınca da materyalizm sınırlarına dahil olunur. materyalistler maddî gerçekliği özünde onu var ve mümkün kılan hakikatten "arındırıp" kendisini hakikatin yerine koyup mutlaklaştırırken, idealistler de, maddî gerçekliği ve gerçeklik düzeylerini zahire verip küçümser. müslümanlar ise gerçekliği hakikatle ilişkili görür; çünkü gerçeklik batın, aşkınlık ve öte buudları ile hakikatin farklı biçimlerdeki tecellisidir. neşet ertaş'a kulak veriyorum, ah yalan dünyada diyor. o "yalan dünya"nın "yalan"larının hakikatin bir yönü/formu olduğu unutulmamalı her ne kadar o dünya denî olan dâr-ı dünya olsa da.
  • o kadar boktan o kadar boktan ki o kadar olur. haberleri izlemektense dexter, bones, saw izlemek daha az hasar verici, daha az rahatsız edici.
  • gerçek olma halinin adı gibi görünüyor ilk bakışta. gerçek olanlara "gerçek" diyebilmemizi sağlayan koşullar toplamının etiketi. gerçek olan, her şeyden önce aktüel, yani edimsel olan. edimsellik ise doğa yasalarına tabi zaman-mekansal nesnelerin varolma kipi.

    ilk sorun şu: edimsellik her ne kadar burada ve şimdiye gönderme yapıyor gibi görünse de, aslında geçmiş ve geleceği de içine alan geniş zamana yapışık bir kavram. şimdi edimsel olan şu anın öncesinde potansiyeldi diye düşünüyoruz en basitinden. bundan da mühimi, doğa yasasına uygunluk, doğa yasasına o ya da bu zamanda, şu veya bu mekanda uygunluk olmadığından, gerçek olanın doğal zorunluluk tarafından kısıtlanmış bir topos'u var diyoruz. o halde gerçeklik kavramı zaman-mekansal belirlenimi içine alan ve yasal belirlenim olark anılmayı hakeden bir zorunluluk üzerinden tanımlanmalıymış gibi görünüyor. aslında buraya kadar sözkonusu etmiş olduğum gerçeklik* açıklaması, kantın kavrama verdiği anlamı yansıtıyor, öncekilerin değil. kant-öncesi filozoflar için gerçeklik varoluş* manası taşırken kant bunu karşı kutuptan anlıyor ve öz* olarak kullanıyor. "on dakika sonra çöp kutusunu boylamış olmak" şu an masanın üzerinde, yanımda duran boş sigara kutusunun gerçek bir yüklemi değil kritik dönem öncesi düşünürlere göre. kant ise bunu sözkonusu nesnenin gerçek bir yüklemi olarak algılıyor, zira bu yüklem nesnenin özüne ihanet eder nitelikte değil.

    ikinci sorun ise şu: gerçeklik yasaya uygunluk üzerinden anlaşılacaksa, doğa yasasının yasallığın tek dayanağı olup olmadığını sormak gerekiyor. bu soru, "doğa yasası" tamlamasından soyutlanmış haliyle "yasa" kavramının enine boyuna incelenmesini talep ediyor. insan yaratısı olan hukuk sözgelimi, doğa yasasına mı tabi, yoksa insanın doğadan muaf olan tarafının bir ürünü mü? yanıt olumlu ise natüralist bir tavır almış oluyor, kulaklarımızı da alimane tavırlarımıza halel getirmeyecek bir biçimde tıkamayı başarırsak "en bi bilen adam" olarak yüceltiliyoruz. yok eğer insanın doğal gerçekliğe katılan tarafı ile yasa yapan tarafı birbirinden ayrılıyor diyor isek, hayatı boyunca "özgürlük problemi"ne tutsak birer dualist olarak çözümsüzlük denizinde boğulmayı göze almış oluyoruz.

    gerçek olan ve akıl arasındaki ilişkiyi, yukarıda saymış olduğum sorunlara yakalanmadan düşünmeye çalışan en önemli felsefi akım kant'ın kritik felsefesi, yani transandantal felsefe. bu nokta, felsefe tarihinde bir vites değişimine denk geliyor. zira artık neseneye uygun bilginin ne menem özellikleri haiz olması gerektiğine yönelik sorgulama yerini bilgiye uyan nesnenin hangi nitelikler yardımıyla sınırlanması gerektiği sorusuna bırakıyor.* bu öyle bir hareket ki, kendisinden sonra gelen bütün düşünceyi etkiliyor ve aklın, geistın, bilincin*, varoluşun* gerçekliği kuran* temel öğe olarak merkeze yerleştirilmesine yol açıyor (ya da merkez fikrini bu kavramlar yoluyla ilga eden holistik tasarımlara kapı aralıyor).
  • dogrulugundan asla emin olamayacaginiz seydir. illuzyonun giderek anlamini yitirdigi bir zamanda da olsak, gercek gibi gorunen ama gercek olmayan bir suru sey mevcut. rahmetli baudrillard bunlara cok degindigi icin ben cok girmiyorum.

    ama kendi kucuk zavalli kisisel evrenimizde, o kucuk kafalarmizin icinde de gercekligi surekli tartip biciyoruz her gun, bilerek ya da bilmeden.
    naciz felsefeme gore de soyle durumlar mevcut:
    gerceklik varsaydiginiz sey-durum- her ne ise- karsisinda takinacaginiz tavir da onu tanimlama konusunda belirleyicidir. zira yasadigimiz hayatlarin bile buyuk bir kismi kurmaca.
    soyle ki;
    -yok sayabilirsiniz. biliyorum, ama hayir, demektir bu. bir bilinc zerresine isaret eder.
    -katlayip cebinize koyup yaninizda tasiyabilirsiniz, ki bu kabul etmek olacaktir.
    -ya da onu gormemeyi secersiniz, ki bu yok saymaktan bir derece daha agirdir. cunku ondan kaciyor oldugunuz anlamina gelir.

    'gerceklige alternatif bir bakis', zamane feylesofileri, cilt 3, sf 58.
  • - paylaşılmış bir halüsinasyondur.
  • "düşmanların en kurnazı."
  • fay hattı gibidir,

    ne zaman kır(ıl)acağı belli olmayan. ayağınız yere değmiyor iken, havalarda iken, yerle bir edebilecek. artçıları ile, söz|ünden art|tıkları ile yerin dibine gömebilecek.

    hafif şiddetlilerde, kırılmalar oluşturacak olandır yürekte, serde. yağmur geçiren bir hanedir, akmaya başlar damı, tozlu, kireçli çatlaklardan gelen sular, gözlerden süzülendir. süzüp de sunandır kişi yine de.

    tertemizdir, tuzludur.
  • ben'i benliğine götüren eylemin duyumsattığı.
hesabın var mı? giriş yap