• geleneksel/modern/postmodern boyutların içiçeliğinin ürettiği yeni nesil şizofrenik bünyelerde hiper yalnızlaşmanın kol gezdiği zamanlardayız.

    ki, peyami safa geleneksel/modern ikiliğinin, modernleşmenin materyalist ve bireyci etkilerinin bireyleri gelenekselden koparırken anlam kaybıyla aynı odaya hapsettiğinin, yani kısaca dönüşümün trajik tekerlek izlerini aile ve bireylerin yalnızlaşmasını henüz 1940'ta yalnızız romanında irdelemişti; bu gayet saf bir dönüşüm eleştirisi ve gelenekselliğe ağıt romanı sayılabilir. günümüze uyarlaması, ağır muhafazakarlaşan toplumda iki yüzlü dindarlık örüntülerini de hesaba katmak gerekiyor yeni yalnızlık biçimlerinde. çok daha çetrefilli dinamiklere haiziz artık.

    mesela aradan geçen 80 yılda olan biten distopya romanlarını teker teker doğrular, tik ata ata ilerler vaziyette. şimdiki hiper ve ötesini doğuran bağlam, insanlıktan ve doğadan feci bir kopuşa işaret ediyor.
  • bence bu şikayet edilecek birşey değil haa koyuyor mu o zaman herkes kendini eleştirecek herkes iyi olduğundan ötürü yalnız olabilir mi? demek ki sen kötüsün, bir başkasının yalnızlığına sebepsin
  • (bkz: şükrü erbaş)
    (bkz: koşaradım)

    --- spoiler ---

    gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim
    ne bir ortak sevinciniz kaldı sizi çoğaltacak
    ne bir içten dostunuz var acınızı alacak unuttunuz nicedir paylaşmanın mutluluğunu;
    toprağı rüzgârı denizi göğü
    o her zaman bir insanla anlamlı
    tükenmez bir hazine gibi kendini sunan doğayı
    unuttunuz, gömülüp günlük çıkarların
    ve ucuz korkuların kör kuyularına
    daraldıkça daraldı dünyaya açılan pencereniz.
    fırlayıp ilk ışıklarıyla günün dağınık yataklardan
    koşaradım gidiyorsunuz işinize değişmeyen yollardan
    kurulmuş saatler gibi günboyu çalışıp tekdüze
    uzayan gölgelerle koşaradım dönüyorsunuz evinize.
    ne kadar uzaksa bir felaket sizden o kadar mutlusunuz
    unuttunuz başkalarının acısını duymayı küçük çıkarların büyük kurnazları
    alışverişe döndü tüm ilişkileriniz, hesaplı, planlı
    sevgileriniz ayaküstü, ilgileriniz koşaradım
    unuttunuz konuşmayı kendinizi vererek düşünmeden bir başka şeyi, içten yalın dürüst
    dışa vurmayı duygularınızı
    unuttunuz, neydi bir ince söze yakışan en güzel davranış.
    gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim
    -ki bu en büyük kötülüktür size-
    yıkanmıyor bir kez olsun yüreğiniz yağmurlarla
    denizler boşuna devinip duruyor bir çarşaf gibi
    gerip ufkunuza mavisini, çiçekler her bahar
    uyanışın türküsünü söylüyor da görmüyorsunuz.
    sizin adınıza dünyanın pek çok yerinde insanlar dövüşüyor ellerinde yürekleri birer ülke
    anlamıyorsunuz inançlarını bir kez düşünmüyorsunuz.
    ömrünüzü güzelleştirecek bir şey almadan hayattan
    bir şeyler bırakmadan ardınızda gelecek adına
    koşaradım tükeniyorsunuz insan kardeşlerim
    koşaradım
    duymadan bir gün olsun dünyayı iliklerinizde..

    --- spoiler ---
  • ben hep elli liralık yalnız olduğum için, koymayan durum.
  • bu kadar yanlızlık ancak tahsille mümkün...
    velhasıl ziyan olduk, ziyadesiyle..

    light in babylon - kipur (kemerlerinizi bağlayın)
  • belki de john b. calhoun'un universe 25 deneyindeki gözlemlerini yaşıyoruzdur. universe 25 deneyi (onedio linki)

    belki de calhoun'un deneyinde gözlemlediği "güzeller"'e (beautiful ones) dönüşmüş, insanlığımızı kaybetmişizdir ama farkında değilizdir.

    ne olursa olsun yerinde ve haklı bir tespit lakin bir çözüm bulunması gerekli mi bilemiyorum açıkçası. belkide dünya bu şekilde daha güzel bir yer olacak...
  • aynen en cazip tekliflere bile gerek yok diyerek tahammül etmeye tahammül edemiyorum.
    boş ver, siktir et, ne gerek var en çok kullandığım sözler.
    fırına sıcak pide almaya bile iftar saatinden 2 dk önce gidip alıyorum. normalde 3-4 kişi olan fırıncılar bile o saatte tek kişi kalıyor.
    yanlızlık bende fantezi oldu artık.
  • etrafımız kalabalıklaştıkça biz yalnızlaşıyoruz. hatta kalabalık arttıkça daha da yalnız oluyoruz ve bir süre sonra da o insanları görmek istemiyoruz. ruhsal yalnızlık, fiziki yalnızlığa ihtiyaç duymaya başlıyor.

    büyüyoruz, masumiyetimiz ve hayallerimiz ölüyor. gittikçe apatik insanlar haline geliyoruz. çünkü yalnızlığın bir sonraki aşaması hissizlik. sadece yaşıyoruz o kadar. hayat otomatik pilotta akıp gidiyor öylesine...
hesabın var mı? giriş yap