• alakasız bir zamanda durduk yere up'lanmayı hakedecek derecede yüce şahıs. o kadar yücedir ki, tarihte onun gibi ne bir survivor ne de hero görülmüştür.
  • half-life serisi boyunca gösterdiği performans göz önüne alındığı zaman fahri de olsa profesörlük ünvanını çoktan hak etmiş olan, gelmiş geçmiş en iyi oyun karakteri.
  • (bkz: beklenen)
  • yakın zamanda artık kendini bize hatırlatmazsa, gravity gun'ın (bakın levyede demiyorum. ne diyorum? gravity gun diyorum) g-man tarafından götüne sokulmasını arzuladığım loser mühendis. ulan sevgilimizi beklemedik seni beklediğimiz kadar pezevengin evladı!
  • her şeyi geçtim de adamın gözlüğü bi gözünden düşmedi yıllardır. o ne la? adamın gözlüğünü kır önce, ölümü kolaylaşsın. düşmeyen gözlük mü olurmuş?
  • zamanında, bilim projesi tübitak tarafından ret yiyen kahraman.

    sonrası malum.
  • idol, seattle'ın medar-ı iftiharı, levyeli ilah. dostlar bu adamın bendeki yeri o kadar ayrıdır ki size anlatamam. "anlat anlat!" dediğinizi duyar gibiyim. iyi, şanslısınız yine, anlatıyorum.

    yıl 90'ların sonu, abimin çıplak kadın fotoğraflarıyla dolu disketlerini keşfetmemin üstünden sadece 1-2 hafta geçmişti. çok tuhaf ama o kadınları hala daha çok iyi hatırlıyorum. lokum gibi ablalardı... offf aklıma geldiler de neyse. hyundai marka 17 inç'lik ekranımda çıplak kadın resimlerini gördüğümden beri bilgisayara farklı bir gözle bakar olmuştum. bu harika aleti daha önce sadece oyun için kullanan ben, daha sonraları 146 yoluyla daha fazla ablaya ulaşmak için çaba sarf edecektim. o başka bir entry'nin konusu olsun.

    abim eve çıplak kadın fotoğraflarıyla dolu olmayan bir depolama aygıtı getirmişti sonunda. haylayf diye tabir ettiği şeyi içinde saklayan cd'yi elinden alırken tedbirliydim. ne olur ne olmaz, buna da boşalmıştır belki hayvan diyerek cd'yi ortasından tuttum. malumunuz, şiddetli bir ergenlik geçiriyor olmalıydı abim. minik meraklı kardeşinin ulaşabileceği bir noktaya 7 tane pornografik disket koymasının başka bir amacı olamazdı. vurdumduymazdı, haylayf'ı da aynı vurdumduymazlıkla elimden aldı ve cd-room'ın cd'yi vermesini beklemeden kapağı tırnaklarıyla açtı, cd'yi taktı. oyunu yüklemeye başladı. sierra dünyasına adım atmıştık böylece.

    vagon yolculuğu... ah o bitmek bilmeyen vagon yolculuğu. gerçek reis gordon freeman'ın gözlerinden gördüğümüz yeni vahşi dünya. unutulabilir mi? asla. haykırıyorum büyük puntolarla: asla.

    yalnızdık, hayatta da yalnızdık. gordon da yalnızdı. tren yolculuğunun sonunda bir güvenlik görevlisi görmenin heyecanı inanılmazdı. akabinde üstümüze kıyafet giymemiz, orospu çocuğu böceklerin öldürdüğü profesörlerin intikamını almak olağanüstüydü. ama en güzeli neydi biliyor musunuz dostlar? en güzeli burunlarıyla beni paramparça eden o pislik üç başlı canavarı öldürmekti. durun durun, daha da hoş bir şey hatırladım. o canavarların kökünde ulaştığımız magnum silahı koleksiyonuma kattığımda minik bedenim henüz orgazmın ne olduğunu bilmeden bir orgazm yaşamış olmalıydı; çünkü inanılmaz bir keyifti bu.

    aziz şehidimiz

    bir türlü anlayamadığım manyak

    orospu çocukları
  • bilim adamı olma sebebidir.
  • gece gece aklıma düşen yüce yürekli kahraman. reaktör patlamasından sonra başka bir boyuttan gelen yaratıklardan dünyayı kurtarmak için sonsuz efor sarf etmiş, yol boyu yüzlerce bayan doktor karşısına çıktığı halde aşk meşk işlerine girmemiş. kahramanlığın nimetlerinden yararlanmak yerine sadece dünyayı kurtarmaya odaklanmıştır. normal hayatında kahramanlığı muhabbet konusu olduğunda konuyu hemen kapatırmış. ayrıca ulaşım aracı olarak metro kullandığı, metroda yaşlılara yer verdiği ve devletten aldığı kahramanlık maaşının çoğunu uyuşturucu bağımlılarını hayata geri döndürmek için kullandığını da belirtmek isterim.

    peşin not: half life ilk oyundan sonra oynamadım bozduysa gordi'ye kefil olamam.
  • rüyalarımda gördüğüm adam, half-life 3 çıksın pc alcam dedim. 2008'den beri aynı pc ile devam ediyorum.
hesabın var mı? giriş yap