• görmekle yükümlü organlardaki fiziksel hasar dolayısıyla ortaya çıkan, geçici olanına "geçici görme bozukluğu" (gerçekten) denilen hastalığın genel tanımı. oysa şahsi kanaatime başvurulduğu takdirde hemen söylemek isterim ki görmekle alakadar organlarda herhangi bir problem olmamasına karşın algımızdaki birtakım noksanlar, geçici geçmeyici arızalar dolayısıyla görme bozukluğuna dalalet edeceğimiz durumlar olabilir. üzerinde durmamalı; gözlüğe, lazere, röntgen cihazına sarılmamalıyız.
  • (bkz: miyopi)
    (bkz: hipermetropi)
    (bkz: astigmat)
  • tanımlı üç bozukluğun birarada kısa zamanda hızla ilerlemesi sonucu, hafiften içimize korku salan görememe hali, ışığa duyarlığın artması da ayrı kıllık. bünyenin aslında görmek istemediği şeylerle çevrili olduğu düşüncesini uyandırıyor ve acilen içinde bulunulan durumun terkedilmesi gerekliliğini.
  • bazen gercekleri gorememek seklinde de tezahuru olan, ciddiye alınması gereken bir rahatsızlıktır.
  • miyop astigmat ve hipermetrop olmak üzere üçe ayrılan göz kusurudur.laser radyo dalgaları vasıtası ile bu bozuklukların büyük bir oranda düzeltilebildiği görülmektedir.
  • bazen insanı komik durumlara düşürebilen bozukluk çeşididir. bir göz miyop, diğer göz hipermetropsa gözlük de kullanılıyorsa size bakan kişi bir gözünüzü büyük diğer gözünüzü küçük görecektir. (bkz: bir arkadaşım)
  • her erkek çocuğu gibi ben de büyüyünce ya asker ya futbolcu olmak istiyordum. farkında olmadan bir hagi olma isteği erken yaşta sarmış bünyeyi. küçük yaşlarda oynadığım bütün oyuncaklar asker oyuncaklarıydı. bir paşanın ismini taşıdığım için daha doğrusu artık hayatta olmayan bir paşa benim ismimi taşıdığı için; küçük yaşlardan itibaren büyükler bana adımın yanında paşa ünvanı ekleyerek sesleniyordu.

    ortaokul zamanı, askeri okul sınavlarına çalışmaya başladım. yaşıtlarım dışarda top oynarken, ilk aşklarını yaşamaya çalışırken ben... yok lan ben de bildiğin takılıyordum, top oynuyor, kızları merak ediyor bir yandan ders çalışıyor bir yandan da sonradan cemaat evi olduğunu anladığım bir evde ders alıyordum, bunu sonra anlatırız. bunlara nasıl zaman yeter mi diyen gençlere böyle her evde bilgisayar internet yoktu diye hatırlatırım. konu dağılmasın çalışıp girdim sınava, türkiye derecesi yaparak kazandım. kendi gözümde potansiyel bir genel kurmay başkanıydım.

    sporu geçtim, yazılıyı geçtim derken sıra sağlık kontrolüne gelmişti. sağlıklı olduğumu sanıyordum. alıp bizi hastaneye götürdüler. sağlık kontrollerinin tamamından geçtim, turp gibiyim maşallah derken sıra gözlere geldi. görme bozukluğumun olup olmadığı kontrol edilecekti. renk körü olmadığım anlaşıldı. sağ gözümü kapatıp sol gözümle panoyu okudum. sol gözümü kapatınca panodaki harfler yalan oldu. hemen telaşlanmadım, kapalı olan sağ gözümden elimi çektim... ama yok olmadı. bütün harfler i'ye bütün rakamlar 1'e yakınsıyordu. mal gibi kaldım. ( bu sınavdan sonraki altı ay her gece yatmadan önce sağ gözümü kapattığım zaman sol gözümle panodaki harf ve rakamları ezberlediğimi hayal ettim ) gözümde çok nadir olan, ben diyim milyonda bir sen de, milyarda bir olan bir görme bozukluğu vardı. kıyafetlerin içini görebiliyordum fakat yazıları okuyamıyordum. bu problemi o zamana kadar farketmemiş olmamın iki nedeni vardı. birincisi, diğer gözüm kriptonluyu kıskandıracak kadar sağlam olduğu için görme bozukluğunu farketmemiştim. ikincisi, aile doktorumuz yoktu.

    şimdi bana sorsalar en çok nereni seviyorsun? yahut kendi kendime neremi neremi diye saykoya bağlasam, cevabım sağ gözüm olur. beni erken verilmiş hatalı bir karardan kurtardığı için çok seviyorum kusurumu. şimdi holding patronu ya da bağ bahçe sahibi değilim de, mesele o değil. ben asker-subay olacak biri değilim, o kafaya sahip değilim. bir de şu var; o yaşta askeri okula yatılı olarak başlasam, kardeşimle ayrı düşecektik... aşık olduğum kızları tanımayacaktım...

    o yüzden ben bu kusuru, rahatsızlığı çok seviyorum. başlarda kötü bir sürpriz olarak algılamıştım. bir gözümün durumunu öğrenen arkadaşlarım, sağlam gözümü kapatıp; bu kaç? diye hareket çekmeye yelteniyorlardı. hepsi güzel birer anı. ya o göz sağlam olsaydı... sliding doors hesabı.
  • hayal kurmanın boku çıkarıldığında yakalanılan bulanıklık, yabancılık.
    bir başka deyimle; flu cennet.
  • bu geceye kadar "yek yeee benim gözlerim tavşan gibidir, mükemmel görür, bu gözlük kırk yılda bir gözüm yorulduğunda kullanmak için" minvalinde takılıyor olmama karşın, az önce bendeki varlığını trajikomik bi şekilde kabullendim. duştan çıkınca gözünüz buğulanır ya hani, tam seçemezsiniz ayrıntıları da "azıcık ovuşturayım bişeyciğim kalmaz" dersiniz, kalmaz da.

    ekrandaki yazılara bakarken kelimeleri bir anda, üzerine bir gaussian blur efekti atılmış gibi gördüğümde bende de aynısı oldu sandım. sonra usulca gözlüğüme uzanıp yavaaşça gözlerimin üzerine indirince bir anda "crystal clear" bir berraklığa ulaşıverdim. yetinmedim, teste devam ettim. gözlükleri kaldırdım, gaussian blur geri döndü. indirdim, full hd.

    cine5'teki şifreli yayını çözmüş ergen sevinciyle hayamınako endişesi birleşti, birkaç saniye sonra gelen kabullenişle birlikte gözlüklerimi daha çok sevmeye başladım.
    "dinlendirici gözlük" gitti, "okuma gözlüğü" olup geldi.
    artık her şey çok net.
hesabın var mı? giriş yap