• kuzey tanzanya'da, eyasi gölü çevresinde yaşayan ve en eski modern insan oldukları düşünülen bir kabile. dilleri clicking tongue dedikleri (hani şu tanrılar çıldırmış olmalıdaki dil gibi) bir tür. avcı-toplayıcı olmalarına rağmen kişinin ne bir hayvanı ne de bir arazisi vardır. sadece giysilere sahipler.

    bbc 31 mayıs tarihli yazısında gaia vince, bu kabileyle 8 ay geçirdiğini ve dillerini öğrendiğini (kabaca) anlatıyor. bundan çıkarımla dünyanın ölen dillerini kurtarabilecek miyiz adlı köşe yazısını yazıyor. ayrıca bir diğer kaynak:

    http://en.wikipedia.org/wiki/hadza_people
  • dünya üzerindeki son avcı-toplayıcı grup imişler.

    fotoğraf: https://pbs.twimg.com/media/bzmscoscyaaxloo.jpg

    kaynaklar:
    (1) the hadza: tanzania's hunter-gatherers / michael finkel / national geographic
    (2) the evolution of diet / ann gibbons / national geographic

    ek bilgi: insanların atalarının avcı-toplayıcı hayat tarzı iki milyon sene öncesine kadar gider. milyonlarca yıllık bu dönem, sadece ~12.000 yıl önce sona ermeye başlar. (bkz: #45839194) homo erectus'tan günümüze gelen, modern insanın evrimleştiği bu dönem, doğal seçilimin insanı tasarlayış şeklini inceleme/anlama adına en hayati dönemlerden biridir.

    ayrıca (bkz: #46141091)

    tema:
    (bkz: evrim teorisi /@derinsular)

    tekmili birden: pdf
  • joe rogan'ın, hadza'lar arasında aylarca yaşayan david choe'yi konuk ettiği programı izledim.

    programın tamamı 4 saate yakın.
    hadza'ların yaşamını anlattığı kısım 20 dk.'dan az.

    choe, aylarca tanzanya'da avcı-toplayıcı hayat yaşayan hadza yerlilerinin yanında yaşarken şahit olduklarını anlatıyor. eskiden hayvan çeşitliliği açısından çok zengin olan ormanlar zamanla aşırı fakirleşmiş. çoğu tür ya tükenmiş, ya bölgeyi terk etmiş ya da koruma altına alınmış. yaşadıkları yerde, bu insanlar için babunlardan başka avlayacak neredeyse hiç hayvan kalmamış.

    kabile avcıları babun gibi hem zeki hem de hızlı olan bir hayvanı avlamak için saatlerce ormanın derinliklerinde yalınayak ya da kendi elleri ile yaptıkları uyduruk ayakkabılarla son sürat koşuyor. bu her gün yapılıyor ve saatler sürüyor ve bunu yaparken terlemiyorlar bile. şimdi diyeceksiniz ki "maratona katılsınlar." katılmıyorlar. oraya sonra geleceğim. önce ne kadar sağlıklı olduklarından bahsedeyim.

    çocuklarda bile six pack var. kasları lime lime meydanda. inanılmaz yüksek kondüsyona sahipler. içlerinden biri o kadar kuvvetli ki elleri ile yaptıkları uyduruk yayla attığı ok, kudu isimli iri bir geyik cinsinin içinden geçip yoluna devam edebiliyor.

    bu insanların boklarından örnek alıp incelemek için kanada'dan biliminsanları geliyor çünkü diyetleri o kadar sağlıklı ki gezegendeki başka hiçbir insan topluluğunda bu kadar sağlıklı bağırsak florası yok.

    koşarken aralarından geçtikleri vahşi bitkiler choe'nin cildini bıçak gbi keserken hadza'larda ancak tırnakla çizilmiş kadar iz bırakabiliyor. kabiledeki bir velet, eli ile arı kovanından bal peteği çıkarıp hapur hupur yerken arıların sokmasından hiç etkilenmiyor. aynı arılardan biri choe'nin elini bir kez sokuyor ve el, disneyland'deki mickey mouse kostümü giyen adamların eldiveni kadar şişiyor.

    telefon, internet, tv...vb beyinlerini uyuşturacak hiçbir şeyleri yok. sabahtan akşama kadar ağızlarıyla birbirlerine osuruk şakası yaparak deli gibi eğlenebiliyorlar.

    ve hepsi süpermodel gibi görünüyor. choe, onları amerika'ya götürmeyi, moda şovlarından güzel paralar kazandırmayı teklif ettiğinde reddediyorlar.
    "oraya niye gidelim? orası, insanların kendilerini öldürmek için binalardan atladığı yer değil mi?"
    intihar kavramına bu kadar uzaklar. insanın nasıl o kadar mutsuz olabileceği fikrini anlayamıyorlar.

    hadza'lar için hayat sabahın beş buçuğunda kalkmak, bütün gün koşarak avlanmak, akşam olduğunda avları ve toplanan diğer yiyecekleri getirip ateş başında pişirerek festival yapmak ve hava kararınca da uyumak. choe onlara en mutlu anılarını sorduğunda hepsi aynı cevabı veriyor;
    "en büyük hayvanı avlayıp, herkesi doyurup, o günün kahramanı olmuştum."

    --

    sonra insanların kendilerini öldürmek için binalardan atladığı şehirlerde yaşayan bazı çokbilmişler "et yemek insan doğasında yok." diyor. bal, süt, yumurta, peynir...vb hepsinin zararlı olduğunu savunanlar var. bilimadamı titr'li birinin "koşmak insan sağlığına zararlıdır." dediğine bile şahit olmuştum. ağzı olan konuşuyor yani.
  • sabahın 5'inde olağanüstü bir enerjiyle kalkıp öğlene kadar avlanmaları yok mu bir de.. hiç mi bıkkınlık olmaz ? zevk alıyorlar resmen. inanılmaz derecede sabırlılar bir de. belki yüzlerce kişi çekim yapmaya gitmiştir yanlarına ama hala avladıkları hayvanı kameraya gösterirken, kameraman "tamam indirebilirsin" demeden hayvanı yere indirmiyorlar. ulan adam "bi siktirin gidin aq sikeceğim kameranızı da sizi de" demez mi ? gündelik ihtiyaçlarını alıp gerisine göz koymayan, sadece "bu gün ne yapacağız ?" diye düşünen, günümüz insanları gibi önündeki 3-5 seneyi düşünüp stres yapmadan anı yaşayıp hayatın tadını çıkaran insanlar. bu sebeple inanılmaz sağlam psikolojiye ve fiziksel sağlığa sahipler. lanet olası tarım devrimi..
  • yer yüzünden silinmelerinin şahsımda büyük sevinçlere yol açacağı çağ dışı yamyam kabilesi.

    bakınız adamlar maymun yiyor ve sözlükteki aveller de tarım devrimine lanet ediyor. özendikleri hayat, hadza kabilesinin pişmiş maymun eti yiyerek yaşadıkları hayat. bu başlığa yazılanlar ekşi sözlük yazarlığının özeti niteliğinde. "sağlıklı" olmak için babun avlayıp yemenin övüldüğü bir platform...

    ayrıca bu yamyamlar öldürdükleri maymunların etini öyle tabaklarda, çatal bıçakla falan yemiyor. bayağı kendilerine benzeyen bir canlıyı belinden tutarak ısıra ısıra yiyorlar.

    her humanoide insan denilmemelidir. günümüz dünyasında sığır etinin yenilmesinin bile pek tabii etik unsurları tartışılırken, kedi, köpek ve dahi maymun yiyen yaratıklara karşı ırkçı yaklaşımlar, bir zahmet mazur görülmelidir.
hesabın var mı? giriş yap