• olmuş müzedir. çok net söylüyorum.

    müzeciliğin doğduğu 'biriktir ve sergile' mantığına çıkabilmek, modern müzecilik anlayışının yıkmaya çalıştığı en köklü tabulardan biridir. müzeler ansiklopedilerin 3 boyutlu halleri değillerdir, oraya adeta bir hocadan ders almak mantığıyla girilmez. müzeler interaktif olmalı ve çok farklı kanallar ile ziyaretçisiyle iletişim kurabilmelidir ki akılda kalıcı olabilsin, kültürel aktarımını başarıyla tamamlayabilsin. modern sanat ve performans sanatları için bunun uygulanabilirliği oldukça kolaydır; ancak arkeoloji müzeleri tam bir 'challenge'dır bu konuda.

    avrupada'ki en önemli müzelerin hemen hemen hepsini* gezmiş birisi olarak söylüyorum, müzecilik anlamında şu güne kadar gördüğüm en iyi müzedir.

    uzun uzun anlatılacak pek çok detay var, ancak hepsini anlatmam mümkün değil. bu nedenle sizlerin de kolayca dikkat edebileceği bir kaç nokta ile durumu açıklamak isterim. örneğin, pre-historik dönemler ve amik ovası uygarlıklarını anlatan salonun zemini bildiğiniz mağara/toprak. yalnızca duvarlar değil, yer. küratör sana bir fotoğrafla anlatmıyor mağarada olduğunu, seni mağaraya sokuyor ve manzarasına kadar her detayı gösteriyor. sana amik ovası kazı fotoğraflarını göstermek yerine 'açma' dediğimi kazı alanını müze içinde yeniden inşa ediyor. keza alalah höyüğü bulgularını sergileyip sıkıcı sıkıcı 'bak bu çanak, bu da çömlek' demek yerine 'bu çömlekler mısır'dan geliyor, dolayısıyla bize antik dönem ticaret yolları hakkında bilgi veriyor' şeklinde bir konsept ile sunuyor örneğin. bu minicik detay bile yazıların okunabilirliğini ve akılda kalabilirliğini arttırıyor.

    nasıl bu kadar başarılı olabilmiş salonlar diye araştırdım, zira helenistik dönem salonunda başarısız bir iki minicik sergi var (görmezden gelinecek kadar minik), alalah kazısında çalışan arkadaşım 'her kazı grubu kendi sergisiyle ilgilendi, bu nedenle bu kadar detaylı ve başarılı sonuç çıktı' dedi. dolayısıyla her kazı ekibinin söz hakkı olmuş ve herkes kendi değer yargılarını vurguladığı için müze bir 'sergileme yeri'nden ziyade bakış açısı ve yorumlama yeteneği kazanabileceğiniz bir yere dönüşmüş.

    bitti mi? bitmedi.

    müzedeki mozaiklerin sergilenişi çok başarılı. buna özellikle değinmek istiyorum zira diğer mozaik müzelerinde bu dikkat edilmeyen sergileme detayının kaliteyi nasıl düşürdüğüne şahit oldum. her mozaik, kendi çıktığı villanın temel planına göre sergilenmiş. bu ne demek? sen bir cam köprü üzerinden yürüyorsun ve ayaklarının altında mozaik var. fakat yürüdüğün yer mozaiklerin random sergilendiği bir alan değil, sen bir evde yürüyosun. evin oturma odasında yürüyorsun, evin temel planı dahi yapılmış; bir odadan başka odaya geçtiğini anlayabiliyorsun. sana salt mozaikle ilgili değil, evle ilgili de bilgi veriyor ve her mozaik kendi villa planında sergileniyor. daha da önemlisi, her mozaiğe üst açıdan bakabileceğin üst kat balkon planları bulunuyor. yani sen o devasa mozaikleri dibinden net göremeyeceğin için üst kara sırf sen bu mozaikleri daha düzgün görebil diye köprüler yapılmış. yaaa, ya....

    ayrıca söylemeden geçemeyeceğim zira kişisel olarak en ilgimi çeken yapıdır. bir martyrium sergilenirken hatay yöresinde bulunan ve müzeye getirilemeyecek olan ünlü st simeon manastır yapısını da anlatan bir bilgilendirme levhası var. çok güzel olmuş lan. sahiden.

    ve bu güne kadar en çok kıçımı yırttığım şey; mitoloji anlatımı. mesela küratör sana mozaiğin yanına yazmış diyelim ki 'dephne ve apollon mozaiği' ve anlatmış 'bu mozaik xx villasının oturma odasında 19 yüzyıl sonunda fransız arkeolog bıdıbııbıdı'. tamam da canım, dephne ve apollon efsanesini anlatsana orda bana sen? hadi ben biliyorum, küçücük çocuklar gidiyor oraya, o nerede bilsin? mitoloji salonu yapmışlar lan. sırf mitolojik karakterleri tanıtan bir salon yapmışlar. böyle harika bir şey görmedim.

    keza, müze bütününde şiir dinletisinden kısa filmlere, sembolik eserlerin farklı sergilenişlerine ve büyük ışık oyunlarına kadar pek çok interaktif detay da mevcut.

    ee malmazel, övdün övdün biraz da eleştir bakalım.
    'kültürel merkeziyetçilik' kavramı son dönemlerin en hassas konusu. bu nedenle müzenin merkezin dışına yapılmış olması pozitif bir durum, st pierre'in yakınında olması ise yer seçimini daha da başarılı kılıyor. fakat; toplu taşıma bilgilendirmeleri çok zayıf, var mı bilmiyorum bile. biz arabayla giderken yolun sağında backpackleriyle yürüyen turistler görmüştük örneğin, yürüme mesafesi değil zira. ayrıca, koskoca 'mozaik yolu' projesinin bir parçası devasa bir müze yapıyorsun; ancak içine mozaiklerle ilgili kitap koymuyorsun... sen hayırdır? borşür de yok. bu sene türkiye geneli müze mağazaları ve ürünlerinin tekelinin el değiştirdiğini öğrendim, bu nedenle hiç bir müzede proşür yok. fakat kitaplar da toplatılmış ve gittiğimizde yalnızca kartpostal bulabildik. bakın bu bir dramdır. istanbul'da kendi okulumun kütüphanesinde abartmıyorum komidinimin yarısı kadar bir hatay mozaikleri kitabı var ama müzede yok. rezalet bence. ama bu türkiye geneli bir rezalet tabi, hatay arkeoloji müzesine yıkmamak lazım.

    gönül rahatlığıyla söylüyorum; gidiniz, görünüz arkadaşlar. belki bir haftasonu ucuza uçak bileti alır kaçarsınız, belki tatilinizi uzatır harbiye'de günah dolu bir kaç gastronomi temalı gün geçirirsiniz; bilemem. fakat ölmeden bi' görün derim.
  • yeni versiyonunun bu şekilde ortaya konulmasında her kimin emeği varsa, allah-zeus- jupiter artık her ne varsa ondan razı olsun.

    birçok müze görme fırsatı buldum ve rahatlıkla söyleyebilirim ki hatay’daki arkeoloji müzesi spektaküler bir müze olmuş.

    paleolitik çağdan kalma eserlerden mozaiklere, lahitlerden nümizmatiğe, mükemmel bir mimari ve müzecilik uygulanmış. eserler zaten sıradışı.

    helal olsun.
  • başka bir ülkenin böyle bir müzesi olsa şu an tüm dünya çapında müze uğruna hatay'a charter seferleri düzenleniyor, önünde kuyruk oluyordu. dünya müzelerindeki gibi tek bir masterpiece'i yoktur. kafanı nereye çevirsen masterpiece ile karşılaşacağın kadar zengin bir âlemdir.

    tam gün gezmeyle bile esaslıca bitirilemeyecek kadar dev bir müze dünya standartlarının üzerinde tasarlanmış yeni mimarisiyle orada duruyor, müzeyi geçtim dinler tarihine dair bilhassa hristiyanlığın köklerine dair tüm filizler burada yeşeriyor ve hatay tüm kültürel miraslarına rağmen daha ziyade gastronomi turizmiyle piyasalara servis edilip duruyor.

    (bkz: antalya arkeoloji müzesi/@cobongo)
  • buraya giden herkesin aklından "bu kadar şey bir şehirden nasıl çıkmış?" düşüncesi en az bir kere geçer. hayran olunur. böyle bir şehir bir avrupa ülkesinin elinde olsa nasıl değerlendirileceği üzerine kafada projeler yürütülür ve hayran kalınmış bir şekilde çıkılır. ancak bu müzede görülen eserler, bu şehirde çıkan eserlerin yalnızca bir kısmıdır. bir de özellikle hatay'ın fransız egemenliğinde kaldığı yıllarda yapılan kazılarda çıkarılan ve fransa ile abd'ye kaçırılan eserler vardır.

    worcester sanat müzesi, abd (antakya av sahnesi)

    baltimore sanat müzesi, abd (tethys)

    princeton üniversitesi sanat müzesi, abd (herakles ve dionysos'un içme yarışması)

    louvre müzesi, fransa (paris'in yargısı)

    new york metropolitan sanat müzesi, abd (çiçek taçlı büst)

    louvre müzesi, fransa (mevsimler)

    louvre müzesi, fransa (amazonların savaşı)

    louvre müzesi, fransa (anka kuşu)

    louvre müzesi, fransa (vazo ile kuşlar)

    baltimore sanat müzesi, abd (sekizgen çerçeveli büst)

    not: görseller ve bilgiler selâhattin aydın'ın twitter hesabından (@selahattnaydiin) alınmıştır. https://twitter.com/…iin/status/1546175970985627648 daha fazlası da bu linkte mevcut: https://seyler.eksisozluk.com/…e-antakya-mozaikleri
  • kültür ve turizm bakanlığı’nın bütün müzeler hakkında şu şekilde bir açıklaması olmuştur.
    görsel olarak eklemek zorunda kaldım.

    görsel
  • halkını yemeyip yediren, giymeyip giydiren hitit dönemi kralı şuppiluliuma heykeline ne oldu acaba?
    bu takriben 5 dk önce yine aklıma düştü.
    hataylı arkadaşlarım var. hatay'ı düşünürken yine aklıma düştü şuppiluliuma heykeli.
    gerek karakteri olsun gerek tipi olsun çok sevmiştik.
    5 ay önce görmüştüm kendisini. aklıma kazınmıştı.

    görsel
  • daha önceden antalya müzesini ve zeugma mozaik müzesini gezmiştim, hatay arkeoloji müzesinde bu kadar etkileneceğimi düşünmeden gittim, efsane bir yerdi arkadaşlar, antakya lahidi özellikle insanı büyülüyor.

    zaten müze o kadar büyük ki ben 2 saatte üstün körü gezebildim.
    plan yaparken burası ve az ilerisinde bulunan müze otelin altıda bulunan müze için en az yarım gününüzü ayırmanızı tavsiye ederim.
  • bir bloğunun yıkıldığı söylendi az evvel cüneyt özdemir'in programında.
  • bakın geri kalan tüm güzelliklerini, yeme içmesini geçtim onlar zaten efsane ama hiçbir şey olmasa dahi, sırf bu müzeyi gezmek için bile hatay'a gidilir. görmeyen çok şey kaybeder.
  • ibm sayesinde sanal ortama taşınmış müze http://www.hatayarkeolojimuzesi.gov.tr/
    darısı diğer müzelerimizin başına...

    özellikle sidemara tipi lahiti çok beğendim, ama keşke dört bir yüzeyini de görebilseydik daha çok açıdan.

    bir de bu kadar çok eser varken teşhire sunulanların bu kadar az kalmasına şaşırdım. diğerleri devlet hazinesi olarak filan mı saklanıyor ne oluyor ki?

    "2011 yılı itibarıyla hatay arkeoloji müzesi’nde yer alan toplam eser sayısı 35.442’dir. bu eserlerin dağılımı şu şekildedir:

    18.115 arkeolojik eser (teşhire sunulan: 767, açık teşhir: 196)
    14.412 sikke (teşhire sunulan: 651)
    987 etnografik
    432 tablet
    1.412 mühür
    2 el yazması
    73 fosil ve iskelet"
hesabın var mı? giriş yap