• az önce kendimi on saniyeliğine kendisinin yerine koydum.

    ben bir bebek doğuruyorum, emziriyorum, nefesini kontrol ediyorum, ilk adımını kameraya kaydediyorum, büyütüyorum, yarasına pansuman yapıyorum, okula gönderiyorum, sevdiği kızla tanışıyorum, sınavlarının çıkışında kapılarda bekliyorum, seviyorum, özlüyorum, kıyamıyorum.

    sonra bir telefon alıyorum. hastaneye koşuyorum. o büyüttüğüm bebek yok.
    çünkü kendini balkondan sonsuza savurmuş.
    neden?

    çünkü işkence yapmışlar. dayanamamış.
    peki sonra?

    ben 3.5 yıl adaleti arıyorum. her gün, her gece onunla birlikte.
    ama sonra, gitmeye karar veriyorum. gidiyorum.

    yazarken yemin ederim aklım çıkacak gibi hissettim.
    yere batsın devletiniz.
  • son dönemlerde canımı en çok yakan olayın müntehiri.

    saçma sapan bir olay için gözaltına alınan, çırılçıplak soyularak işkence gören, muhbirliğe zorlanan (son dönemde polisin en gözde işkence yöntemlerinden biri), aşağılanan, başkasına iftira etmesi istenen (milliyet'teki haber) oğlu onur yaser can'dan üç buçuk yıl sonra canına kıymış.

    sergey yesenin ölürken: "ölmek yeni bir şey değil şu dünyada / ama yaşamak da çok yeni olmasa gerek" yazmıştı. onun intiharını kınayan mayakovski "ölmek yeni bir şey değil şu dünyada / ama yaşamaktır asıl olan" demiş, sonra o da intihar etmişti. demem o ki, intihar, hakkında kolay yargılara varılacak bir olay değil.

    lakin buna intihar demek doğru değil bu bir seri cinayet. düşünün: oğlu intihara sürüklenmiş annesiniz, ölesiye özlediğiniz oğlunuza yapacabileceğiniz tek iyilik hesabını sormak, ona işkence bulanları yargı önüne çıkartmak, ama karşınızda tüm kapılar duvar.
    üç buçuk yıl boyunca vatandaşı olduğunuz devletin belki bir hukuku vardır diye umut ediyorsunuz. şu son olaylara, bir avuç hırsızın aklanması için bütün yargıya takla attırılmasına tanık olduktan sonra ne düşünürsünüz? böyle bir devletten hala hukuk bekler misiniz?

    devam edin efendiler. çalın, çırpın, yakalanınca yüzsüzce aklanın, sizi yakalayana küfredin, sonra yeni hırsızlıklara devam edin. anasını öldürün, oğlunu öldürün, bir halkın varoluşa inancını öldürün. aman ihaleleriniz bol olsun...
  • her anne için evladı o daha çok küçüktür. kıyamazlar... kendi canlarına kıyarlar da evlatlarının tırnağına varlıklarını siper ederler.

    ah muhsin ünlü yazmıştı:

    "anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor.."

    hatice can, oğlunun uzanan elini görmüştür..
  • kızı ezgi sevgi can'a sabır, sabırdan çok da güç diliyorum. o takipçisi olacaktır yaşanılanların bizlerle birlikte...
  • kelimelerim düğümleniyor sözlük.

    bir arkadaş vardı geçen haftalarda buralarda, hani şu kedi katlinin ardından yazmıştı nasıl üzüldüğünü, ağlamaktan gözlerinin nasıl şiştiğini. onu çok iyi anlamış, sempati duymuştum ama aynı şeyi yaşamamıştım ki ben bebek gibi severim kedilerimi. ama nicedir kızgınlıktan başka bir şey hissedemiyorum bu dünyada olup bitenlere. bir tek ali'nin "vurmayın öldüm" deyişine göz yaşı dökebilmiştim ki görüntüleri izlemedim bile, sadece başka bir video içine alınmış bir cümleydi benim için onun yaşadıkları, dahasını aklıma sokamazdım.

    öfkelenmeyi seçtim kısacası ben, öfkelenmeyi seçiyorum güçlü kalabilmek için. sen de öylesin, çoğumuz öyle. ama bir annenin böyle bir seçim şansı yok işte ve uzun zamandan sonra ilk defa dün yeniden acı çektim. sanki anneymişim de 20 sene yaşlanmışım, ve oğlum gitmiş ve onun yokluğunu 3 sene çekmişim, sanki ellerimle onur'u toprağa vermişim de şimdi ne yapacağımı bilemezmişim gibi hissettim. adım adım ölüme gidiyormuşum çünkü ellerimde çaresizlikten başka hiçbir şey yokmuş. oğlum, canımdan bir parçam, hayvanlara bile yakıştırılamayacak şeylere, hayvan bile denemeyecek kişilerce maruz bırakılıyor, bunun acısına dayanamıyormuş da ben, kalan bu yıllarım boyunca bu yükü sırtlayarak, o insan demeye bin şahit kişilere karşı mücadele vermek zorunda kalıyormuşum. nereye kadar gidebilirdi ki bu yükle hatice anne. ki gidemedi.

    düşünsene, sen, sana bu sistemin dayattıklarıyla boğuşmaya çalışırken, gencecik yaşında, suçlu olsan da olmasan da -ki suçluysan, o da yine bu sistem yüzünden- sadece senden daha güçlü olduklarını düşündükleri için, sadece otorite figürleri üzerlerindeki üniformayı kendilerine kalkan olarak kullanma hakkını onlara verdikleri için polislerce aşağılanıyorsun, dayanamıyorsun ve ölüme gidiyorsun. anneni düşünsene, ne hale geleceğini, kendini öldürmese de her gün nasıl öleceğini...

    farklı olaylar yol açmış gibi görünüyor ama şiddetin sonucu hep aynı işte. bu şiddete yol açan kişiler hep aynı, televizyonu bir aç bak, ağzından nefret saçarak konuşan o adamı göreceksin.

    kim dayanabilir en çok sevdiği insanın taşıyamadığı bir yükü miras olarak devralmaya. emel korkmaz, emsal atakan yaşıyorlar mı sanıyorsunuz siz? hatice anne cevabını verdi işte.

    allah rahmet eylesin.
  • bugün duydum dayanamamış daha fazla, oğlu gibi kendi eliyle son vermiş ızdırabına.

    sadece birkaç dakika görüşmüş olsak da, zarafetini, hanımefendiliğini, kibarlığını unutamıyorum.

    yutkunamıyorum.
  • gece gece aglatmis annemiz. bir de onurun kiz kardesi ezginin annesi, bu olanlardan sonra o kizcagiz nasil dayanir dusunemiyorum.
  • benim annem kanser tedavisi gördü. kanser ileri safhalardaydı. 3b. annemin geçirdiği kanser türünde 3b demek %54 yaşama şansı demek. uzaktan ne kadar yüksek bir oran gibi duruyor değil mi? yarı yarıya şansın var. kazın ayağı öyle değil ama konumuz kanser değil, annemin kanserken verdiği tepkiler.

    saçları, kaşları, kirpikleri dökülen, kemoterapi denen cehennemin dünya versiyonunu yaşayan ama yanıma gelip 18 yaşındaki halimin yüzünü sevip "ben seni nasıl bırakırım, ben olmazsam sen ne yaparsın? senin için yaşamam lazım." diyen bir anne o. kanseri yenen. eşek kadar çocuğunun götünü toplamak için yaşayan. o konuşmaları birisi duysa kundakta el kadar bebeği olan bir kadın sanır. değil ama işte gel de anlat! annelerin çoğu böyle biliyorum. kendi hastalığında bile acısını kenara bırakıp çocuğunu düşünen birine evladının çırılçıplak işkence gördüğünü, tehditlere maruz kaldığını, sonra tekrardan ifade vermeye çağrıldığı için yine çırılçıplak bir anında camdan atlayıp öldüğünü anlatırsanız, o kadından sağlıklı olmasını bekleyemezsiniz, beklememelisiniz. anne ulan bu! dünyaya çocuk bahşeden kadın! doğurduğunun ölüsünü görmemesi gereken! çocuğunu tüm dünyadan sakınan kadın! kaç yüz km öteden seni anlayan can! o annelerden biri yok artık! kendisi ve oğlu ile ilgili tek dileğim var; sebep olanlara sebep olsunlar!

    "haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır"
  • bir annenin yasayabilecegi en buyuk aciya daha fazla katlanamamis, yitip gitmis bir insan. icim yaniyor. insanlar ne bos seylerle ugrasirken kimler ne acilar cekiyor.

    ruhu sad olsun.
  • https://twitter.com/…tus/440248943461412865/photo/1

    ekranda bir fotoğraf, fotoğrafta orta yaşlı bir kadın ve genç adam... gözlerinde sadece kendi halinde, mütevazi insanlara ait olabilecek bir masumiyet var. "ama ben hiç böyle mahzun olmadım/ ölümü hatırlatan ne var bu resimde?" *

    masumların kaybettiği, bilal erdoğanların kazandığı hoyrat bir ülkede, devlet dersinde katlettiler bu insanları. kızmak, küfretmek isterdim ama şimdi tek kalp ağrısı, sanki kendi kardeşim, annemmiş gibi...
hesabın var mı? giriş yap