• hayatı başkaları için yaşamanın modern ve en uç versiyonu.

    insanlar bir çiçeği koklayarak ya da bir kediyi severek kendine bir anı yaratmanın, bir anı sadece içdünyasında bir karşılık arayarak yaşamanın ne olduğunu unuttu.
  • bütün konser boyunca kayıt alan pezevenktir. dünyanın parasını verip konserden zevk almıyor.
  • 'elalem ne der' diye büyütülen bir neslin 'elalem şunu desin' diye yaşaması.
  • yurtdışına gidiyoruz. herkesin elinde telefonun kamerası, videosu;konuşmak istiyorsun kimse dinlemiyor bile. herkes bir şeyleri çekip internete yükleme derdinde. sadece gençler filan da değil ha. 50'sinden sonra facebook'a giren babam bile her şeyi ama her şeyi fotoğraflıyor.

    bir gün sülalenin büyükleri genişçe bir salonda oturuyoruz; baktım herkes telefonlarına bakıyor; gelen geçen selfie çekiyor. amcam, halalarım, dayım; dedem bile elde baston poz veriyor; ne demişler hakkımda bir şey demişler mi diye soruyor.

    avrupa'yı gittim gezdim; 2 hafta barselona'da kaldım. o kadar gaudi eseri gezdim; gezip gördüğüm yerde1-2 foto ya çekiyorum ya çekmiyorum. onu da kimseye göstermek için paylaşmam zaten. gelip fotoğraf soranlara bile göstermiyorum. yaklaşık 8 senedir facebook filan da yok.

    hayatımı yaşıyorum. yediğimi içtiğimi, gezdiğimi kimseye göstermiyorum. whatsapp'ımda profil fotoğrafım bile yok. selfie çekelim diyenlere, çoğu zaman, nerede paylaşılabileceğini bilmediğimden ben dahil olmasam olmaz mı diyorum.

    peki niye yazdım bunları?! başka bir dünya var; unutulmuş kadim bir dünya. manzaranın içimizde hissettirdiği o kabaran duygular; bir denizin dalgasına bakıp düşlemek; kimin ne like atacağını umursamadan bir melodiyi yakalamak. bütün bu anıları hafızama atıyorum; benimle beraber yaşayacaklar; hatırlayabildiğim kadar görünecekler ve benimle beraber ölecekler. bu çok hoşuma gidiyor. özellikle tek başıma yaptığım gezintiler... marcel proust'nun guermentas tarafına yaptığı kır yolculukları gibi; gördüğüm dünyadan payıma düşen; yalan yanlış da olsa kendi yanlışımdır diyerek ve yorumumu katarak ilerliyorum bu hayatta.

    olur olmadık yerde uzanıyorum; bir aşağı bir yukarı şehirlerin sokaklarında yürüyorum kimi zaman. hiçbir şeyin stresi ve baskısı yok. o ne demiş bu ne demiş umurumda değil. herkes gaudi eserlerini kendi yaptırmış gibi fotoğraflar çekerken, ben köylerinde amaçsızca dolaşıp duruyorum; bir tepeye çıkıp etrafı seyrediyorum. dünya benimmiş gibi geliyor bu anlarda.
  • gezmiştir beğenmiştir paylaşmıştır, bunların bir türü var ki asla anlamlandıramıyorum: her gün selfie paylaşan kız.

    var böyle arkadaşlarım da her gün değişik dekoltelerde, gülerken, düşünürken, uzaklara bakarken falan selfieler koyuyor bunun amacını çözemedim. zekasıyla, yaptığı işle, düşüncesiyle hayatta var olamamış insanların "ben buradayım ya bana bakın" demesinin bir şekli sanırım.
  • gençken bütün sosyal medya ağlarını teker teker keşfederken ve tüm arkadaşlarımız aynı yerleri kullanırken hepimiz bunu yapardık. "dur bir fotoğraf çekelim de facebook'a atarız..." dediğimiz çok oldu. bunu yapmaktan tam olarak ne zaman vazgeçtim net olarak hatırlamıyorum ama instagram'ı, snapchat gibi diğer uygulama ve siteleri hiç merak etmediğim dönem galiba halimden hem memnun, hem de içten içe acayip mutsuz olduğum dönemlerdi. hem halimden memnundum, günümü nasıl geçirdiğimden, rutinlerimden, eğlencelerimden hoşnuttum; hem de içimde derin bir mutsuzluk vardı ve bu mutsuzluk beni iyice içedönük hale getirmişti, içimde başkalarına dair bir merak kalmadığı gibi genelde başkalarıyla da savaşmaya başlamıştım, başkalarının sosyal ağlardaki tavırlarına, hallerine sinir olduğumu fark ettiğimde kullandıklarımı da kullanmayı azalttım, yeni çıkan site ve uygulamalara da hiç bulaşmadım.

    ve burda hayatı sosyal medyada yayımlamak için yaşayanları yerdiğinizi görüyorum da; aksini yapanları da yüceltmiyorsunuz, aksini yapanlar kendi kendini yüceltiyor belki, ama aksini yapanları unuttuğunuz gerçeğini nasıl yapalım? sosyal ağlarda var olmadığım için gitgide benimle sohbet eden arkadaşlarım azaldı, bir yerlere çağrılırken "unutulmaya" başladım, varlığım sürekli göze sokmadığım için hatırlanmadı, arayanım soranım azaldı ve burda sosyal medyayı kendi reklamını yapmak için kullanmayanları, her yaptığını burda paylaşmayanlarını övecekseniz biraz dürüst olun bari, hiç sosyal medya kullanmayan kaç kişiyle hala görüşüyorsunuz?
  • yaşamak değil, yaşa"mış" gibi yapmaktır o. gerçekten yaşasa gösterişini yapmaya vakti kalmaz, ayrıca buna gerek de duymazdı.
  • elin lafına çok önem veren bir milletin doğal yaşam döngüsüdür.

    birde ;
    - millet çatlasın herkes beni seviyor ,
    - bak beni beğenmediniz herkes el üstünde tutuyor,
    - herkes benim için var ,
    - bak seni unuttum ,
    - sensiz daha mutluyum ,
    - ulaşılmazım ,
    - fakirler ölsün porşeden selamlar,

    arz ederim.

    başlığı açan arkadaşı tebrik ediyorum.
  • (bkz: umarım sosyal medyadaki kadar mutlu hayatlar yaşarsınız)
    en güzel temenni bu bugünlerde.
    herkes başarılı, herkes mutlu, herkes ahlaklı, herkes bilinçli, herkes ailesine ve sevdiklerine değer veriyor, herkes gezgin, herkes en iyi şarabı içip, en iyi yemeği yiyor, en güzel gün batımını izliyor, pazar günü kiliseye giden john gibi bir dirhem bir çekirdek giyiniyor.
  • aslında her şey sosyal medyada görüp, özendiğimiz insanlardan sonra oldu. belki bu iyidir çünkü, mutlu değilken mutluymuş gibi fotoğraflar attık sonra dedik ki mutlu değil mutluymus gibi sadece.
    şu an özendiğim bir insan yok. bana özenen çok insan var, sık sık dile getiriyorlar ki bence ozenmeliler de ama gördüklerine değil yaşayıp paylaşmadıgım şeylere.
    bu farkı görebilmek için ya içine gireceksin ya da bu diyarı tamamen terkedeceksin.

    kocası tarafından 18 yaşında bir kız tarafından aldatılan bir arkadaşım var 3 çocuk sahibi 30 yaşında kendisi.
    her sorununa bizzat şahidim ve benim gibi bunu bilen çok insan var. pazar gunleri ailecek selfieler, karı koca sarmas dolaş fotoğraflar paylaşıyor ve altına ekliyor,

    "ömrümü ömrüne yazan rabbime şükürler olsun!"

    yemin ediyorum içler acısı.

    neyse konu dışına çıkmayalım, isim sosyal medya üzerinden yürüyor. çok takipçili çok insan tanıyorum. fıstık gibi bir kadın oldukça yakışıklı da bir kocası var, çocukları evi, gezdiği yerler, giydikleri her şey muntazam ama 2 yıldır sevismiyorlar. özendiğimiz hayata bakin aslında içinde ne büyük sorunlar barındırıyor.

    eğer sosyal medya işinizle bagintiliysa o insanlardan olmak gerekiyor. ne yediğini, nerde yediğini, kocisini ve onunla geçirdiğin en romantik anlari gosterirsen takipçi kesimi tatmin oluyor. seni daha çok seviyorlar.
    ben yapamıyorum ya hu olmuyor :) eşimi paylaşsam altına romantik yazamam ben.
hesabın var mı? giriş yap