• hikayeci tarihin babasıdır. bodrumludur kendisi. vakt i zamanında tarihle coğrafyayla uğraşmak yerine bir kaç dönüm arsa kapatmış olsaydı...
  • şu lafı söylemiş baba filozof:
    "eğer bir adam sürekli olarak ciddi olmakta ısrar eder, kendine rahatlaması ve biraz eğlenmesi için izin vermezse; farkında olmadan çıldırır ya da tutarsızlaşır."
  • "barışta oğullar babalarını, savaşta ise babalar oğullarını gömer" (in peace, sons bury their fathers; in war, fathers bury their sons.) sözünün sahibi amcamızdır.
  • kelimenin tam anlami ile birinci nesil merhum yazardir kendileri..
  • "tarih" adlı eserinde babil'de doktor olmadığı için halkın hasta olanları bir sedyeye yerleştirip kentin meydanına koyduğunu,gelen geçenin hastaya "derdin ne,neden hasta oldun? "diye sorduğunu,aynı semptomlara sahip bir hastalığı geçirmiş olanların hastalığın tedavisini(!) anlattıklarını aktaran tarihçi.
    modern tıbbı seviyorum
  • "asla kabul edemem ki, hem yunanistan'da, hem mısır'da yapılan benzer ayinler bir rastlantının sonucu olsun." demiştir.
  • "bildiğim tek şey, insanlar kendi şahsi kusurlarını (ta oieka kaka) birbirleriyle değiştirmek için ortaya getirseler, diğerlerinin kusurlarını gördükten sonra kendilerininkini büyük bir sevinçle alıp geri dönerler."
  • (bkz: #85511036) herodotos hiçbir zaman ingilizce konuşmadı ya da yazmadı. burada ingilizce çevirisini paylaşmanın ne anlamı var?
  • tibet in varligindan haberi bile olmayan bati dunyasina ulke hakkinda ilk haberi veren tarihci. ustelik oylesine abartiyor ki bu ulkeyi iki yil gecmeden, buyuk iskender atini itini nallayip tibet in yolunu tutuyor. cunku herodotos, tilkiden biraz buyuk, kopekten kucuk garip varliklarin toprak icinde tuneller kazarak, bu tunellerden kum halinde altin cikardigini, tibet in tasinin topraginin altin oldugunu yaziyor. ve sonradan bu fantastik masalin tunel kazip altin cikaran canlilarinin aslinda bir dag sicani oldugu ortaya cikiyor. dagin tasin altin olmasi ise hikaye tabii ki.

    kaynak = (bkz: michel peissel)
  • yaklaşık 2500 yıl önce kaleme aldığı historiai adlı eserinde, ii. kambyses'in ölümünden sonra pers sarayında demokrasi üzerine yapılan tartışmadan söz etmektedir*;

    (tyranlık ve monarşi üzerine)

    - içimizden birini ayırıp başa geçirmeyi doğru bulmuyorum. bu ne hoş bir durum ne de kurtuluş yoludur. kambyses'in çılgınlıklarını ve medler'in saygısızlıklarını denediniz. bir kimseye hiçbir şekilde hesap verme külfetine katlanmadan dilediğini yapmak imkânı veren monarşide, sürekli bir denge kurulabilir mi? `bu kadar gücü kuvveti dünyanın en aklı başında adamına verseniz, o bile sapıtır.` kendini beğenmişlik uğursuz bir şeydir, eldeki güç onu besler ve haset insanoğluna daha doğduğu andan pençesini geçirir. bu iki kusur insanı canavar hale getirir; cinayetlerin yarısı kendini beğenmişlikten, öbür yarısı hasetten gelir. ama diyeceksiniz ki bir tyran kimseyi kıskanmaz, çünkü onun her şeyi vardır.

    oysa tam tersine, haset ve tyranlık iç içedir ve yurttaşın zararına işler; iyi insanları kıskanması için onların sadece var olmaları bile yeter, kentlerde kötülerden başkasını sevmez; iftira onun katında iyi bir şeydir. ama en büyük tutarsızlık şuradadır: saygı gösterirsiniz daha çoğunu ister, daha çoğunu gösterirsiniz bu sefer de dalkavuk der.
    benim önerim halk yönetimine geçelim, zira her iyilik halk yığınlarındadır.

    (halk yığınlarının tehlikeleri üzerine)

    - otantes'in görüşü buydu, megabyzos (pers satrabı) oligarşi önerisinde bulundu: tyranlık için otantes'in dediklerine katılırım, diye başladı. ben de onun dediklerini derim; ama iktidarı halkın ekkerşbe bırakmak öğüdüne gelince, en iyi olan bu değildir. kendisinden hiçbir şey beklenemeyecek bir kalabalık, bundan daha budala, daha küstah bir şey olamaz. bir tyranın küstahlığından kaçayım derken dizginsiz bir halkın küstahlığına teslim olmak, hiçbir zaman kabul edilemez. bir tyran bir şey yaptığı zaman ne yaptığını bilir ama yığın onu bile bilmez; nereden bilsin? kendisine bir şey öğretilmemiştir. hiçbir zaman da kendi kendisine iyi bir şey öğrenemez; kışın çoşturduğu sellere benzer, bilinçsiz atılımlarla her şeyin altını üstüne getirir. öbür yandan, demokrasi yozlaşmayı da beraberinde getirir; kamu için en büyük felaket olan bu yozlaşma, yozlaşmış yurttaşlar arasına düşmanlık sokmaz, tersine aralarında sağlam bir dostluk kurulmasına yol açar; çünkü devleti soymak için birbirlerinin desteğini gerekli görürler.

    halk iradesini : ))) iranlıların düşmanları için dileyelim; ama biz kendimiz için iyi yetişmiş insanlardan bir kurul seçelim, devleti onlara emane edelim; tabii aralarında biz de bulunacağız; en iyi kararlar en iyi olanlardan çıkar.

    kült bir özellikte olan pers monarşisi bile, tek adam rejiminin yıkıcılığını o dönemde tartışma cesaretini gösterirken, türk halkı ~2600 yıl sonra bunun tam tersini yaparak kalibresini tekrar ve tekrar gözümüze çarpmıştır.*

    herodotos'un tarih yazımını ele alış şekli, bilimsel ölçekte thukydides'ten oldukça geride olmasına rağmen neredeyse 2500 yıl önce hindistan, iran, levant, arabistan, kafkasya, akdeniz, anadolu, avrupa ve kuzey afrika gibi o dönemde bilinen dünyanın hakkında çok değerli bilgilerin günümüze ulaşmasını sağlamıştır.

    tarihin babasıdır çünkü arkeolojik verilerden bildiğimiz kadarıyla, kendisinden daha önce bir yazarın tarihsel dokümantasyonu günümüze ulaşmamıştır.

    *hdt. 3.80
hesabın var mı? giriş yap