• edit: bu konuda çok mesaj alıyorum, herkese aynı şeyleri yazmak yerine buraya not düşeyim, zaten ekşisözlük'e de nadiren girer oldum. girdiğimde de mesajları görüp cevap veremeyeceğim için vicdan azabıyla aynen kapatıyorum.

    durumumda değişen bir şey yok. patlıcangilleri de bırakamadım zaten. üzgünüm, çare bende değil. herkese sağlık sıhhat diliyorum.

    ---------------
    insanı yaşamaktan soğutan bir hastalıktır.
    bunlar dönem dönem azar ve cildinizi sökmek istersiniz. bu tarz şeylere kişinin kendi müdahalesi (patlatmak gibi) çok sakıncalı bulunsa da, sizi rahatlatan tek şey çoğu zaman bu olur. içinden irin ve akabinde kan çıkar. çeşitli seviyeleri vardır. bu hastalığı yaşayan biri olarak ben bile ileri seviyedeki hastaların fotoğraflarına bakmakta zorlanıyorum, öyle de iğrenç görünen bir hastalıktır.

    kişisel hikayeme gelecek olursak... sanırım ergenlikten beri bu illetle uğraşıyorum. zaten çoğunlukla ergenlikle beraber ortaya çıkıyor, sanırım hormonların değişmesiyle beraber. kadınlarda menopozdan sonra tükenmese bile duruluyormuş.

    türkiye'de ve almanya'da dönem dönem çeşitli doktorlara gittim. çoğunun ne olduğundan haberi bile yok. hatta vücudunuza bakıp, ama suratın tertemiz hiç akne yok diyenini bile gördüm. birçoğu eczanelere yaptırılan reçeteleri kullanmanızı söylüyor, bunlar antibiyotikli karışımlar. direkt olarak hazır antibiyotik verenleri de oldu. bunların hiçbirinin işe yaramadığını söylemek yerinde olur. roaccutane kullanacaksın diyeni de oldu, sonra yaptığım araştırmalardan sonra bunun saçmalıktan başka bir şey olmadığı kanısına vardım.

    sonra bir kontrol sırasında ilk kez gittiğim kadın doktorunun bana, aa sende akne inversa var demesiyle ilk defa kendisiyle ilgili bir ipucu edinmiş oldum. ne yaptıysam kâr etmediğinden bahsettim, "evet ya, tek çaresi ameliyatla oradaki derinin alınması, ama sigorta (almanya'da) karşılıyor" dedi. bana bir doktor önerdi, ama almanya'da özellikle iyi doktorların randevuları bir iki ay önceden tükendiğinden randevu alamadım ve bu zamana kadar umudum da kırılmış olduğundan bu konuyu biraz ihmal ettim. başka bir doktora gittim, ancak sonuç yine hüsran.

    en azından artık hastalığımın adını biliyordum ve araştırmaya başladım. öncelikle ismi akne olmasına rağmen yapısı yüzde çıkan akneden farklı. bilimsel yönüyle çok ilgilenemedim, zaten anlayacağımdan da şüpheliyim, mümkün olduğu kadar bu hastalığın mağdurlarından bilgi edinmek daha mantıklı geldi.

    vücudun her yerinde olabilen bir illet. ama aradan belki 10 küsür yıl geçtikten sonra vücudunuza bakıyorsunuz ve anlıyorsunuz ki, vücudunuzun neredeyse herhangi bir şeyle temas eden her yerinde var. özellikle birbirine sürten bacaklarınız, üstüne oturduğunuz için popunuz ve bende sutyenin değdiği her yer, özellikle koltuk altının biraz aşağısı. genital bölgede bu sorunu yaşayanlar da var, onlara ciddi sabır diliyorum, çok çok zor. en çok acıtan yerler, hatta oturup ağlamanıza sebep olacak kadar acı veren yerler koltuk altı ve bacak ile popunun birleştiği yerler. çok fena.

    insanların, hatta birçok doktorun bu hastalıkla ilgili en büyük yanılgılarından biri bu hastalıktan müzdarip insanların kişisel bakımlarını iyi yapmadıklarıdır. hayır efendim. belki aralarında böyleleri çıkar, ancak böyle bir genelleme söz konusu değil. bu hastalığa sahip insanları en çok üzen şeylerden biridir bu. cüzzamlı gibiymişsin yaklaşır insanlar. oysa cüzzamın aksine bulaşıcı dahi değildir. ben bunları patlatmama rağmen kendi cildimde bile yayıldığını görmedim. yalnız bunlar dönem dönem azarlar, birden her yerinizde çıkarlar.

    bunların acılı dönemleri geçince geriye kendilerinden hatıralar bırakırlar. oldukları yerler kararır, vücudunuzda çukurlar kalır. bunlar tabiî artık işin estetik kısmı, canınız o kadar yanar ki varsın iz kalsın, yeter ki acımasın dersiniz.

    araştırdığım kadarıyla kadınlarda ve sigara içenlerde daha sık görülen bir hastalık. yine başka bir kadın doktorunu ziyaretimde, bacaklarımı gördüğü anda "çok mu sigara içiyorsun?" diye sormuştu. anladım ki, kadın doktorları bu konuya cildiyecilerden daha hakim. çok net hatırlayamıyorum ama sigaraya başlamadan önce sanırım bunlar da ufak ufak başlamıştı. uzun yıllar sigara içtim, son dönemlerde uzun süreli bırakışlarım oldu, şu anda da içmiyorum, ancak bunlarda hiçbir şekilde iyileşme olmuyor. internetteki bilgiler de bu yönde. bu hastalığa sahip olanların çoğunun sigara içtiğini tespit etmişler sanırım ama sigara ile arasında nasıl bir ilişki olduğu bulunabilmiş değil ve bırakmanız da hiçbir şekilde yardımcı olmuyor. tahminimce kilo ile ilgisi de var ama araştırdığınız zaman bunu inkar edenleri görüyorsunuz. kilo sorunu olmayan insanları da vuruyor kısacası. bu konularda kendimce yaptığım çıkarımlar var, sigara kısmına sonra geleceğim ancak sanırım kilo ile ilişkisi terleme ile alakalı.

    bir gün yine canıma tak etmişken, tekrar bir bakayım dedim. birinin yazdığı bir yazıya denk geldim. link veremiyorum ama "hidradenitis suppurativa: you can have your life back!" diye ararsanız karşınıza çıkacaktır. yazıda kadın kendisinde bunları patlıcangiller ailesine ait bitkilerin tetiklediğini yazmış. ve bilin bakalım tütün hangi aileye ait? evet, patlıcangiller. o an kafamda klik sesini duydum ve her şey yerli yerine oturdu.
    bu yazıyı okuduğum sıralarda bununla alakalı olmayan bir alerji ile uğraşıyordum, süt ürünlerinin özellikle peynirin buna sebep olduğunu düşündüğümden o sıralarda hayatımdan süt ürünlerini çıkartmak ile meşguldüm. günde kilolarca süt ürünü tüketebilen biri için kolay bir iş değildi ve aynı zamanda bir domates müptelası olduğumdan bir de onun altına girmek istemedim. bu arada surattaki aknelerde bazen süt ürünlerinden şüphe ediliyor ve bunların tüketilmemesi söyleniyor. buradan gelen bilgiyle bu hastalık için de bunu söyleyenler var. süt ürünlerini bıraktığım dönemde belirli bir değişiklik gözlemlemedim. ama o sıradaki amacım alerji takibiydi, bu hastalık o kadar seneden sonra hayatınızın bir parçası, rutininiz oluyor, ne zaman gelip gittiğine dair duyarsızlaşıyorsunuz. şu anda peynir hariç süt ürünlerini hayatıma geri kattım. (peyniri bırakınca alerjim gerçekten de durdu, diğer süt ürünlerinden farkı nedir bilemiyorum.)

    şimdi yine bu sorunun çoştuğu bir dönemdeyim ve bu hastalığın patlıcangillerle olan ilişkisini tekrar araştırmak istedim. bu sefer primalgirl adında bir bloga denk geldim, burada yazan kadın paleo diyetini savunuyor, fakat paleoda iyileşme yaşasa da, esasen çocuklarının patlıcangillere olan tepkimesinden sonra eve patlıcangiller girmediğinden tesadüfen bunu keşfettiğini anlatıyor. kendisinde tetikleyen şey patates imiş. bu kadının söylediğine göre otoimmün bir hastalıkmış. başka bir yerde bundan bahsedildiğini görmedim ama bu da belki doktorların bu kadar durumdan bihaber olmasını açıklayabilir, belki sürekli farklı bir açıdan yaklaşılıyordur, bilemiyorum. bir de tabiî ki ölümcül bir hastalık olmadığından (ama yaşam kalitesini inanılmaz düşürüyor) üstünde durulmuyor muhtemelen. neyse ne diyorduk, evet patlıcangiller. ben de bunu denemeye karar verdim. dün son bir kez kendime patlıcangiller yüklemesi yaptım, patlıcan, domates, patates, hepsinden yedim. eğer gerçekten bunlardan kaynaklanıyorsa öncelikle bu illetin daha da azmasını bekliyorum. uzun süren bir deney olacak ama sonunda kurtulmak varsa elbette değer.

    çok zor. tek tedavisi ameliyat deniyor ama sonra geri döndüğü de oluyormuş. üstelik ameliyat izleri gerçekten çok daha kötü görünüyor. hayattan bezdiren bir şey. hatta almanya'da malülen emekli bile olabiliyormuşsunuz bu hastalığa sahipseniz. ileri dereceleri herhalde. oturamıyorsunuz, kalkamıyorsunuz, kıyafet giyemiyorsunuz. zor. umarım bu patlıcangiller deneyi işe yarar da, en azından hayatımın bundan sonrasını biraz soluk alarak yaşayabilirim.
    ileride belki gelişmeleri paylaşırım.
  • kasığımda sivilce gibi bir şey çıktığında sene sanırım 2011 falandı. 9 yıldır uğraştığım hastalık. yeri geldi korktum, yeri geldi deli gibi ağladım, “neden ben” diye çok sorguladım. bir nedeni de yokmuş hoş. kalıtsal deniyor, tanıdığım kimsede yok ne hikmetse. bu illet insanı kesinlikle öldürmüyor ama süründürüyor, hiç bitmeyen bir sürünmenin içine giriyorsunuz. bir ara azalıyor, kayboluyor gibi oluyor, mutluluğunuz en fazla bir hafta sürüyor.

    hastalık belirdikten kısa bir süre sonra ameliyat oldum. o zaman doktor hastalığı kıl kökü iltihabı sanmıştı. ameliyattan sonra yaralar azalacağına daha da arttı. işte korkma kısmı bu yıllarda oldu. yaralarım arttı, kasıklarım davul gibi şişmeye başladı. ne olduğunu da bilmiyorum, doktor doktor geziyorum kimse doğrusunu bilemiyor. sonra özel bir hastaneye iyi bir doktora gittim. hastalığın hidradenitis suppurativa olduğunu orada öğrendim. bana bir fakülte hastanesinde iyi bir hoca önerdiler. profesör bir kadın, bir torba ilaç verdi, günde 8-9 tane hap içtim. ilaç içmekten idrarım kahverengiye döndü. ama hastalık geçmedi.

    doktor bir zaman sonra ilaçları kesti, ameliyat olmam gerektiğini söyledi. doktor doktor gezdim. ameliyat etmek istemiyorlar. (e tabi devlet hastanelerine gidiyorum.) ameliyat etmek istememelerinin nedeni bu hastalığın ameliyatla geçmeyeceği, “boşuna bıçak altına yatma” diyorlar. işte bu sürecin adı da bol bol ağlama. neyse yine dermotoloji doktorlarına emanet ettik kendimizi. dediler ki roaccutaneiçeceksin. başladım yine hap yutmaya. senelerceee (bakın bilmiyorum bile ne kadar sürdü) roaccutane kullandım. derim kağıt gibi kaldı, dudaklarım, ellerim paramparça oldu roaccutane içmekten. ama bilin bakalım ne olmadı... hastalık geçmedi.

    roaccutane defteri de kapanınca ben tabi yine doktor doktor geziyorum. bir hekim hanım başka bir ilaca başladı. ilacın adını hatırlamıyorum ama bir seneye yakın içtim. midemi deldi geçti öyle lanet bir ilaçtı. bir taraftan da yaralara kortizon iğnesi yapıyordu ama nasıl bir acı, gözümden yaş geliyor iğne yapılırken. bir yıla yakın da böyle geçti işte. ama tabi hastalık yine geçmedi.

    kortizon muhabbeti de bitince ben kafaya koydum artık ameliyat olacağım. gerekirse o bölgeyi direkt alsınlar diyorum ya ne gerekiyorsa... araştırdım iyi bir cerrah buldum. cerrah dedi ki bütün ilaçları bırak. ameliyat olacaksın ama geçmeyebilir dedi. tekrar edebilir dedi. bu bilgi beni hiç şaşırtmayınca ben tabi hemen ameliyat oldum. bu ikinci ameliyattı. doktorum da gerçekten çok iyi bir doktordu. velhasıl kelam hastalık geçmedi...

    ama azaldı.

    artık ilaç içmiyorum. ameliyat olurum herhalde bir ara, varsa bildiğiniz iyi bir doktor alırım bir dal.

    tabi arada başka sıkıntılar da oldu oralara çok girmek istememiştim ama madem içimizi döküyoruz! mesela, duygusal meseleler... sen hastasın deyip beni hayatında istemeyen oldu. ayrıldıktan sonra beni arayıp şuramda bi şey çıktı senden bulaşmış olabilir mi diyen oldu vs.

    ben bu kadar şeyi niye anlattım? bilmiyorum.

    bildiğim şey şu. sizi siz yapan şeylere hastalıklar da dahil. her şey dahil. tabi ki sağlıklı olmak güzel şey.. ama bazen, bazı şeyler elimizde olmayabiliyor ve bunları kabul etmemiz, özümsememiz gerekiyor. kendini olduğun gibi sevmek çok önemli. bir de hani “neden ben neden ben” diye soruyorsanız neden siz olmayasınız ki? dışarıdaki herhangi bir insan olabilirdi, ben olmuşum. hepsi bu.

    uzun zaman geçti editi: gayet iyi durumdayım. tedavi olmuyorum artık. tabi bunda yaşımın ilerlemesinin etkisi olabilir. yaş geçtikçe hormonlar yavaşladığı için hastalığın azaldığını duymuştum. bu hastalığa sahip olduğu için bu entryimi okuyan olursa size tavsiyem sağlıklı yaşamanız.
    - zayıf ve fit bir vücuda sahip olun. yağı ve karbonhidratı çok çok az tüketin. sebze ve balık ağırlıklı beslenin. bol bol su için.
    - spor yapın. mükemmel şekilde spor yapmanıza gerek yok. düzenli yapılan yürüyüş, koşu ve ev egzersizleri olabilir.
    - her gün duş alın. özellikle hastalığınızın olduğu yerleri sürekli olarak antibakteriyel jeller, sabunlar ile yıkayın. bölgeyi temiz ve kuru tutmaya özen gösterin.
    - lazer epilasyon yaptırın.
    - sigarayı kesinlikle, kesinlikle ve kesinlikle, bakın bir daha söylüyorum kesinlikle bırakın.
    - mayalı içki tüketmemeye çalışın. alkolü azaltın.

    hastalık geçecek göreceksiniz. sağlıkla kalın.

    bir edit daha: sigarayı kesinlikle bırakın. iki ay sigara içmeyip de hastalık geçmedi demek ki sigara ile ilgisi yok demeyin. buraya her yıl sigarayı bırakın diye edit gireceğim.*
  • * koltuk altında ve(ya) kasıklarda sivilceye benzeyen ağrılı ve kaşıntılı, çıbanımsı yaralar. daha çok ter bezleriyle ilgiliymiş. bu bölgelerde yağ bezlerinin iltihaplanması ile kıl köklerinde önce bir çeşit sivilce oluşup sonra kıl dibindeki dokuya yayılıyor. bakteriyel olduğu için de yayilma egilimi var. kisiden kisiye bulaşma şeklinde degil, olustugu yerin yakinina yayılabiliyor . yayıldığı yerlerde düğümlenmelere ve dolayısıyla sertleşmelere neden oluyor. ilk zamanlar mercimek kadar düğümler şeklinde olup sonra derinleşiyor, apse oluyor, sonra alan genişliyor, deri rengi koyulaşıyor, ağrı da artıyor. ciddi ağrıyormuş, bundan muzdarip olan arkadaşım (bir bayandı ama erkeklerde de aynı oranda görülürmüş), oturup kalkamıyordu, kumaş temasına da tahammül edemiyordu.

    tedavide ilk yasakladıkları şey peynir ve et oldu. iltihaplanmayı tetikliyormuş. ayrıca çay/kahve/kola yasaklandı çünkü bağırsakların çalışmasını ve vücudun besinlerden faydalanmasını önlüyorlarmış. menüyü epeyce hafifletip sebze ağırlıklı hafif yemeklere döndürdüler. ciddi bir antibiyotik tedavisi yapılıyor bi de. iğne tercihan. yoğurt da sınırlanıyor. hayvansal gıda pek istenmiyor. şekerli şeyler de yasak. aşırı yağlı ve proteinli herşey yasak.

    zor bi hastalık, anladığım kadarıyla tekrarlaması gayet yüksek ihtimal. tebelleş olmaması için diyete iyi uymak gerekiyor sanırım.
  • illet bir hastalıktır. ancak yukarıda belirtildiği gibi "tedavisi olmayan, çaresiz, diyetle düzeltilebilen, alternatif tıp yöntemlerine muhtaç bırakan" bir dert değildir. tedavi edilememesinin sebebi çoğu doktorun bu konuda bilgisiz, ilgisiz olması ve bu kronik hastalığa sahip hastaları başından savmaya çabalamasıdır.
    hastalıktaki temel sorun, apokrin ter bezlerinin iltihaplanması, zamanla bunun abseler halinde cilt altı dokuya yayılmasıdır. abseleşme gerçekleştikten sonra bu tabloyu ilaçla, ıvır zıvır sürerek ya da diyet vs ile tedavi etmek mümkün değildir. bir süre antibiyotikle baskı altına alınsa dahi, yaz sıcağında terleyince, kişinin bağışıklık sistemi zayıflayınca, ya da hiç beklenmedik herhangi bir dönemde tekrarlayabilir. çünkü abselerin içine antibiyotikler ulaşamaz ve enfeksiyon yaratan bakteriler burada hazırda beklemektedir.
    e peki tedavisi nedir derseniz, abseleşmiş hastalığın tedavisi cerrahi girişimdir. enfekte tüm doku çıkarılmalı, oluşan defekt rekonstrükte edilmelidir. bu durumda da tekrarlaması için herhangi bir sebep yoktur. bu hastalıkla ilgili ülkemizde uluslararası yayınlar yapmış ciddi bilim adamları da mevcuttur:

    http://pubget.com/…hidradenitis-suppurativa-defects

    http://www.turkplastsurg.org/…ecd/article/view/1579
  • 16 senedir dönem dönem hayatımı siken rahatsızlık. 2 koltuk altımda da sırayla çıkıp beni hayattan soguturdu. 2 senedir falan hic ugramamısken bugun itibari ile kasigimda baş vermesi ile saglam kufurler ettirdi.
    tedavisi falan yok. sigarayı bırakmak, diyet falan da bir boka yaramıyor. ağrılı dönemde sebep olduğu ağrılar acı eşiği duşuk birini ağlatabilecek kadar yoğun.
    akması, kokması falan derken hayat kalitenizi müthiş düşürüyor.
    sevgili hs sahibi yazar kardeşlerim acınızı paylaşıyor ve hepinizi sevgiyle kucaklıyorum. şansımızı sikeyim.
  • lanet hastalığa geçen sene yakalandım tam anlamıyla yaşım 32 idi.

    arada bir kendini gösterse de çok fazla umursanmayacak vaziyetteydi.

    yıl 2014. yüzümdr koca koca sivilceler çıkmaya başlamıştı . ergenlik döneminde sivilcesi olmayan ben 26 yaşında sivilceler ile tanışmıştım. bu sivilceleri patlattığınız zaman içinden tabiri caiz ise musluktan su akar gibi iltihap akardı. her neyse efendim güzel bir doktor buldum ve başladım (bkz: roaccutane) kullanmaya. 4.cü ayda sivilcelerden eser kalmadı . meğerse bu yaptığımız baskılamakmış.

    yıl 2018 koltuk altımda şişlikler çıktı . gittim özel bir hastaneye doktor bunun hs hastalığı olduğunu söyledi. ilk defa ondan duymuştum korkmamam gerektiğini söyleyip internetteki fotolara bakmamam geretiğini söyledi ve bu durumu önceki entrylerde bahsedildiği gibi , tam olarak hatırlamıyorum ama 1 ya da 2 kutu (bkz: monodoks) adlı ilaç ile bitirdik. taaki 2019 yılına kadar.

    2019 yılında kaba et diye tabir ettiğimiz yerde inanılmaz ağrılı bir şişlik oluştu. efenim her neyse bunu şirketteki koltuğun rahatsızlığına bağlasam da tuttum hastanenin yolunu. tetkikler falan derken şişlik içerisinden kültür alarak neler olduğunu ögrenmeye çalıştılar. fakat mikrop çoğalmadığı için bulamadılar ve şişliği neşter ile açarak içerisini boşalttılar. yine hs belasını söylediler . roaccutane önerdiler . her neyse roaccutaneın sadece baskıladığını bilerek başka bir hastaneye gittim ve antibiyotik ve kadınlar için akıntı önleyici bir ilaç ile tedavilere başladık. tabi bu arada sadece kaba etimde olan şey a bölgesi ve koltuk altına yayıldı tedaviye başlamadan önce. tedaviye başladıktan sonra efendim bütün her yerdeki akıntılar durdu. tam bir ohhhh çekmişken 15 gün sonrasında yeniden başladı. ve doktoruma söyleyince ameliyat olmam gerektiğini ve iyileşmemin garantisinin olmayacağını söyledi.

    şimdi mi? alternatif tıbba yöneldim. artık çareyi burada arıyorum. doğal otlar kullanmaya başladım. eğer bir gelişme olur ise burayı editleyeceğim.

    bu kadar şeyi niye mi anlattım? roaccutane, antibiyotik kullanımı, ameliyat, iğne tedavisi, sigarayı bırakmak... bunların hiç biri fayda etmedi.

    lanet hastalığı vücudumun 3 yerinde çekiyorum.

    hepimize sabır diliyorum.

    he bu arada, çözüme ulaşabilen var ise yeşillendirsin.

    uzun sure sonra gelen edit: 3 gun once ameliyat oldum . akıntılı bölgelerin tamamı plastik cerrah tarafından çıkarıldı.söylenene göre baya bi parça alınmış. o bölgeler zımbalanıp dikildi. koltuk altımın tamamı çıkarıldı ve bacaktan bir parça alınarak oraya gerildi. ameliyat 5 saat sürmüş. yürüyemiyorum sözlük acıdan ağlıyorum. umarım bu da geçer. şu an akıntıların tamamı kesildi gibi. gelişme oldukça editlerim.

    edit 2: geciyo lan galiba sozluk . akıntılar azaldı 21.ci gün olmuş ameliyat olalı.

    edit 3: çok soru geldi nasıl oldum diye. aradan 1 yildan fazla gecti ve bu lanet seyden kurtuldum arkadaslar. gercekten bu isten bilgisi olan doktorlar var. umidinizi yitirmeyin . ama sadece acıya sabırlı olun ve yanınızda size bakacak birirleri olsun. e tabi bu süreç içerisinde izin alacağınız için size anlayışlı olan bir de patronunuz. doktorlar bile bu işin garantisini vermiyor ki beni ameliyat eden doktor bile vermemişti. ama dirayetli olun geçiyor . yapacağınız diyetlerin bile hiç bir işe yaramayacağını sadece hastalığı baskılayacağını söyleyebilirim. buralara bakıp da ümidinizi yitirmeyin. evet humira tedavisi bu işi gerçekten baskılıyor ve bu humira tedavisinin devlet karşılığı var . fakat bu olaydan tamamen kurtulmak istiyorsanız o bölgelerin yani ölü dokuların komple çıkarıp alınması gerekiyor. kısacası başka çözümü yok bunun.
  • uzun süredir çekiyorum. bu lanet hastalık öncekinden daha da şiddetlenerek tekrar etmeye meyilli ve inatçı bir hastalık. tecrübelerimi paylaşmak istiyorum.

    ilaç - medikal:
    stafine adlı antibiyotik çok iyi geliyor. bu, enfeksiyonun ne kadar dirençli olduğuna göre değişkenlik göstermekle beraber tetradox da kullanılabilir. antibakteriyel mendil, antiseptik spreyler temizleyici olarak kullanılmalı. eğer skar oluştuysa ve aktif akıntı varsa becerebiliyorsanız gümüş nitratlı yara örtüsü kullanın. fakat bölgenin pansuman tutmaya elverişsiz bir bölge olması nedeniyle alternatif olarak "farmactive silver yara bakım spreyi" kullanabilirsiniz. sıktığınız bölgeye hazır yapışkanlı pansuman bantları kullanıp günlük olarak değiştirin. kolunuzun hareket kabiliyetini kısıtlayacak kadar ağrılar söz konusuysa majezik duo, muscoflex duo, voltaren gibi anti inflamatuar ağrı kesiciler kullanabilirsiniz.

    beslenme:
    mayalama ile üretilen her şeyden uzak durun. mandıra ürünleri, bira, mantar, işlenmiş et, simit, poğaça gibi fırın ürünleri minimum, mümkünse hiç kullanılmamalı. inek peynirine alternatif olarak tadına alışabilirseniz keçi peyniri tüketebilirsiniz. bunun dışında beyaz et, pirinç ve mısır gevrekleri, yumurta tüketilebilir. bir çok makalede çinko takviyesinin faydası görüldüğü belirtiliyor fakat ben denemedim.

    tedavi:
    kalıcı ve kesin bir tedavisi evet yok. yukarıdaki yöntemler uygulandıysa ve yara iyileştiyse-enfeksiyon geçtiyse vakit kaybetmeden lazer epilasyon yapan bir dermatologa görünün. bölgeye yapılacak lazer epilasyon belki çok uzun bir süre, belki de kalıcı olarak iyileşme sağlayacaktır. bölgenin temizliği için jilet veya tüy dökücü kremler yerine makine kullanın.

    cerrahi müdahale çok ileri vakalarda uygulanıyor. operasyon bölgesi itibariyle oldukça ağır ve hırpalayıcı bir ameliyat. bu operasyonda koltukaltı ter bezleri tamamen alınıyor. yukarıdaki bir arkadaşımız cerrahi müdahalenin üzerindeki etkilerinden zaten bahsetmiş.

    herkese çok geçmiş olsun.
  • insanın tüm yaşam enerjisini sömüren, kesin tedavisi olmayan lanet cilt hastalığı. size amme hizmetine geldim sevgili arkadaşlarım. uzun süredir literatürü okuya okuya dermatoloji uzmanı olduk resmen.

    akademik makalelerde belgelenen bazı tedavi seçeneklerini buraya listeleyeyim.

    1) hayat tarzında değişiklikler yapılması önerilmektedir; hastaların büyük bir kısmını fazla kilolu/obez ve sigara içen bireyler oluşturmaktadır. bu nedenle hidradenitis suppuritiva ile insülin direnci arasında da bir ilişki olduğunu varsayan uzmanlar vardır. metformin isimli diyabet ilacının bazı vakalarda işe yarayabileceği iddia edilmektedir. 1 2 3

    2) hormonal dengesizliklerin ve pcos adı verilen, yalnızca kadınları etkileyen bir hastalıkla arasındaki ilişki literatürde bariz. bu nedenle spironolakton isimli ilaç kadın hastalara reçete edilebiliyor. genellikle metformin ile beraber kullanılıyormuş bu ilaç. spironolakton'un kadınsılaştıran etkileri var (meme büyümesi vs.) ve trans kadın bireylerde kullanılıyor; bu nedenle erkeklere reçete edilebilecek hidradenitis seçenekleri arasında değil maalesef. üzgünüm beyler. 1

    3) literatürde etkisi kısmen kanıtlanan antibiyotik seçenekleri var. bunlardan en bilinen ikisi doksisiklin, veya klindamisin/rifampisin kombinasyonu. ek seçenekler bulursam efektif olduğu düşünülen editlerim bu kısmı. 1 2

    4) sedef hastalığının tedavisinde kullanılan asitretin adı verilen retinoid işe yarayabiliyormuş. bu ilaç roaccutane (isotretionin) ile kuzen; ama daha etkili olduğu düşünülüyor. maalesef çoğu dermatolog roaccutane reçete edebiliyor; ancak hidradenitis suppuritiva tedavisinde roaccutane kullanılmaz. bu konuda literatür gayet açık ve net. 1

    5) humira adı verilen (etken maddesi adalimumab) bağışıklık sistemi baskılayıcı ilaç. amerikan gıda ve ilaç dairesinin (fda) onayladığı orta ve ileri seviye hidradenitis'in tedavisinde kullanılan tek ilaçtır bu aynı zamanda. 1humira tek immünsüpresif ilaç değil; bazı araştırmacılar remicade (etken maddesi infliksimab) isimli bir başka bağışıklık sistemi baskılayıcı ile verimli sonuçlar elde etmeyi başarıyorlar. 2 çok önemli not: türkiye'de bu ilaç grubu yalnızca üniversite hastaneleri tarafından reçete edilebiliyormuş. özel, devlet farketmiyor ancak üniversite hastanesi olması şart. bana ermeni hastanesinden canım doktorum vahe kösem'in ilettiği bilgi bu şekilde.

    şimdilik aklıma gelenler bu şekilde. unuttuğum bir şey olursa veya araştırmalarım sonucunda yeni bir şeyler farkedersem editlerim.

    edit:

    6) hafif şiddette ilerleyen hastalıklarda çinko gıda takviyelerinin işe yaradığını gösteren araştırmalar mevcut. 1

    7) hs hastaları d vitamini eksikliğinden muzdarip olmaya daha yatkınlar. üstelik d vitamini seviyelerinin düşüklüğü hastalığın ağır geçmesinin seyrinde etkili olduğu söyleniyor. bu nedenle hs hastalarının 25-hidroksi d vitamini adı verilen kan testini yaptırması öneriliyor. 1 not: aile hekimi talep edemiyormuş artık bu testi. dahiliye uzmanına başvurabilirsiniz.

    8) finasteride adı verilen; erkek tipi kelliği önleme amaçlı sıkça kullanılan bir ilaç var. hs tedavisinde alternatif bir yöntem olarak olumlu sonuçlar verebiliyor. hem erkek, hem de kadın hastalara reçete edilebiliyormuş. 1
  • ilerleyen dönemde daha detaylı bir entry girmeye çalışacağım, sahip olduğum hastalık.

    kol ve kasık bölgesinde yaşadığım bu illet, koltuk altlarını sadece ve sadece epilasyon aletiyle almaya başladığımdan beri (jilet değmeyecek) bir defa bile koltuk altımdan nüksetmedi. kasık bölgesinde ise alevlenerek devam ediyor.
    can yanmasına dayanabileceğimi bilsem orada da bu deneyi uygulamak istiyorum.

    editto: başlıkta denk geldiğim şu entrynin kendimde işe yaradığını söylemek istiyorum: #83266698
    kuzu kuzu me adlı yazarın bahsettiği çalışma zincirinin farkında olmadan gerçekleştirmişim. yaklaşık 2 ay gibi bir sürede gelişen olaylar şu şekilde benim için:
    -nisan ayı sonlarında lokal cerrahi müdahale
    -6 haftalık tetradox kullanımı
    -sakınılması gereken yiyeceklerden 2 ay kadar sürede tükettiğim maya içeren şeylerin sıralı tam listesi; en çok yarım ekmek, en çok 5 bira, günlük düzenli 2-3 bardak siyah çay
    -et, sebze ve baklagil ağırlıklı beslenme
    —çalışmadaki değişkenlere ilaveten zaten mevcut olan azami düzeyde kişisel temizlik ve hijyene özen
    —bilhassa glutensiz diyet
    —bol spor

    bütün bu süreç sonunda yaklaşık 5,5 kilo kaybettim, selülitlerde gözle görülür azalma var, bu illet de nüksetmedi.

    yaşayan herkese acil şifalar dilediğim berbat hastalık.
  • anasını sikem böyle hastalığın.
hesabın var mı? giriş yap