• (bkz: acur)
  • turşuyu sadece turşuyla yerim; turşu sandviçi, sandviç turşuyu bozar (bkz: turşu suyu).
  • turşunun kralı. özellikle sert oluşu ve turşulaşma aşamasında lezzetini alması ama yumuşamaması sebebiyle diğer turşu çeşitlerinden ayrılır. küçüğüne kornişon turşusu denir.
  • tur$ularin en me$huru. kanimca sandvicte ancak icerisi cok kalabaliksa yer bulmalidir. yoksa doner eti az marul tur$u uclusu yemekten cok eziyet oluyor ornegin.
  • acıbadem'deki hadi usta'dan alındığında torbanın dibini görünceye dek tüketilebilen,insanı 'yoksa yiyip ekşiyi doğuracak mıyım ayşe'yi?' şeklinde işkillenmelere gark eden süper gıda.
  • bir aşerme klasiğidir.

    (bkz: ye ekşiyi getir ayşe yi)
  • bana uzun bir süre çok dert olmuş turşudur. küçükken, şimdi olduğu üzere, bu kornişon olarak bilinen turşulardan değil de, şu büyük salatalıklardan evde yapılan turşular yerdik. daha sonra valide hanım "evde turşu kurma" olayını bırakınca, aradan geçen yılların sonrasında, "yahu bu turşulara nooldu ? nerede bunlar ?" gibi zevzek cümleler kurmaya başladım. yani ben o bildiğim salatalık turşusunun tadını aklımın bir köşesinde tuttum hep. işte o tad, çok garip bir zaman ve mekânda karşıma çıktı:

    görüşüp vakit geçirdiğimiz evli iki arkadaş var ve bu şahıslar boşanacaklar artık. sonunda kız evden ayrılmış ve çocuk da kötü, bizi arayıp "yarın gelip eşyaları alacaklar, gelin de içelim akşam, hem sabah geldiklerinde ben yalnız olmiim" dedi. akşam gittik, açtık yeni rakıyı. güzel güzel içiyoruz... adam bir yandan dert yanıyor bize, kızıyor. karmakarış haller içerisindeyken, gitti içerden bi' tabak salatalık turşusu getirdi yemeğin yanına. ben böyle bu turşudan bi' yedim ! allahım sana geliyorum... bu benim sevdiğim ve yıllarca unutamadığım salatalık turşusunun tadı. ama çaktırmıyorum, en son küçükken böyle misafirlikte taze peynir yemiştim de gözüm doymamıştı, azar işitmiştim bizimkilerden. böyle bir tane daha aldım, bir şey demedim artık, kendimce sınır koydum hevesime. neyse efenim... daha da içildi ve yatıldı, rakı da vurmuş güzelce mutlu bir şekilde uyudum ben...

    sabahın köründe arkadaşla uyuduğumuz odanın kapısı açıldı. sırtım dönük yatıyorum kapıya. hayâl meyâl, "bunlar kim ?" diye bir ses duydum ben. sonra üzerimizdeki pikeyi aldılar, hiç dönüp de bakmadım artık o tarafa, "mmmhhh" gibi uyuma efekti verdim, sanırım bu pike kız tarafına aitmiş. annesi ve birileri daha eşyaları almaya gelmişler. bir kaç saat daha uyuduk, rüya gördük, ayıldık derken bizim oğlanın annesi ve ufak kız kardeşi gelmiş. ufaktan kahvaltı yaptık, mutfaktayız. dün yediğim salatalık turşusunu mutfağın köşesinde görmemle, bende böyle bi' heyecan, bir hareketlenme baş gösterdi. bu arada anne de, kız tarafında kalanlara kötü kötü bakıp, bizim elemana; "at oğlum onları... herşeyi at" diyor, teyze çok feci aksi kısacası o an. fakat ben kavanozdaki turşuya kitlenmişim. atılır mı lan o ? ben onu ne pahasına olursa olsun yerim, yemeliyim... fakat teyze çok kararlı, eleman turşuyu gösteriyor bana köşede; "abi yiceksen ye bak..." fakat anne iyice huysuzlandı. "yok abi sağol..." diyorum. ne diim ki yani orda ben ? "hadi alın bunları çöpe atın gelin" diyor teyze. alıyoruz bişiler elimize , ben turşu kavanozunu kaptım tabi. turşuya bakıp "yu ar mayn beybi" diyorum, ironi yaptım ve adını da "turşucuk" koydum. ama hangi ara yenir ki bu turşucuk ? kadın pis pis bakıyor zaten. ufak kızkardeş, ben ve eleman apartmanın merdivenlerini iniyoruz. ben geride kalayım bari, o ara yerim. ama bu ufaklık da cin gibi, o da pis pis bakıyo lan... dur bakalım, bakıcaz bi çaresine. en alt kata vardık, iki tane büyük "container" modeli çöplük var. kız dolu olanına bırakmış çöpü, halen de bana bakıyor böyle, pes artık!... o içinde tek bir turşu kalmış kıymetli kavanozu çöplüğün yanına bırakıp, apartman girişinin aksi yönüne devam eiyorum. "ben sigara alıp gelicem, abine söyle". "peki" deyip çıkıyor kız.

    işte o fırsat ! artık nasıl hırs yaptıysam... bakkala doğru gider gibi yapıp şöyle bi' 10 saniye sonra falan çöpün dibine bıraktığım kavanoza koşuyorum... "turşucuk" bir çırpıda elimde işte. "inşallah kimse görmemiştir". "yavaş yavaş yemeliyim bakkala doğru yürürken. yolun yarısına kadar yarısını, kalan yolun yarısında da diğer yarısını yemeliyim. böylece o turşu hiç bitmemeli" diyorum... tabii ki bakkala vardığımda hesapların tutmamış olması beni üzüyor. ve evet, o pek sevgili bir tanecik turşucuk...
    bunu yazarken bile üzülüyorum ama işte bizim turşucuk... hemencecik bitmiş, mideme inivermiş...
  • sert ve diri olanı makbül olandır.
    kıtır kıtır ses çıkmalı ısırınca.
  • ancak kaliteli bir hıyarla güzel olur.
hesabın var mı? giriş yap