• sırf statik kalabilmek için dünyanın enerjisini harcayan afacan. türkçesi hımlayan kuş. çiçek balıyla besleniyor. ama beslendiği çiçeğin üstüne konsa olmaz, çünkü çiçek kuşun ağırlığını taşımaz; yere konsa çiçeğe ulaşamaz. mecbur onun önünde sabit kalmayı öğrenmesi gerekecek. çözüm? saniyede bilmem kaç yüz kez kanat çırpmak. pırpırpırpır. böyle kendi hallerinde kuşlar. ama bi telaşe, bi koşturma. durup sana bakmazlar, kafalarında bin tane şey. bi fevrilik, bi heyecan. hadi hadi hadi hadi n'olacaksa olsun der gibi.. en sevdiğim kuş.
  • fight clubda
    - even a hummingbird can't catch tyler at work
    $eklinde bir kullanımı vardır.
    (bkz: hastasi olunan quotelar)
  • jason statham'ın en iyi işlerinden biri. gayet sağlam bir film.
  • --- spoiler ---

    statham izleriz, aksiyon olur demiştik ama durağan, söylendiği gibi macera değil bir dram olmuş.

    rahibe ile yakınlaşmalar, duygusal hezeyanlar gel gitler, çin mafyaları, yeraltındaki tüm pis işler ve karanlık bir çekim.

    sinemada izlenmez de evde izlenebilir. (böyle de bir film değerlendirme kriteri var) jason statham var.

    --- spoiler ---
  • bildiğim kadarıyla geri geriye uçabilen tek kuş.
  • (bkz: huma kuşu)
  • ucarken harcadigi enerji ve de yakit tankinin kucuklugu (mide) nedeniyle surekli beslenmesi gereken muhtesem guzel canli. tavuk mu yumurtadan yumurta mi tavuktan cikar paradoksuna benzer beslenmesi ve ucmasi. beslenmek icin mi ucar, ucmak icin mi beslenir bu sapsikler.

    canli renklere zaafi oldugunu gozlemledim. bahcemdeki bitkinin uzerindeki kirmizi fiyonku cicek sanip surekli etrafinda ucuyorlar. bu guzelliklerin duygulariyla oynayan bitkimin yanlisini duzeltmek ve harcadiklari yakiti geri vermek istiyor bir yanim. diger yanim diyor ki "doganin dengesine karisma, o basinin cagresine bakar.". baska bir yanim "o fiyonklu bitkiyi disari koyarak karistin zaten diyor". kafamda kirk tilki, karsimda hummingbird...

    edit-ul update: en son benim beyin kuscagizin kirmizi fiyonkun etrafinda cirpinip durdugunu gordukten sonra "ama duygulariyla oynuyorsun hayvancagizin" diyerek acima tuy dikmesi uzerine gittim en tazesinden, ballisindan cicek alip disari koydum. o degil de, bu kis gunu simdi de cicek kufrediyor bana. herkesi mutlu etmek zor netekim.
  • jason statham'ı milyonuncu kere hayattan bezmiş depresif eski asker (bazı filmlerde polis) rolünde,
    ilk defa da ağlarken gördüğüm film.

    statham'a sormak lazım safe ile hummingbird'ün arasında ne fark var?
  • baştan sona harika olan local natives albümü
  • içim bunalmış bir şekilde önümdeki dökümana konsantre olmaya çalışıyordum göz göze geldiğimizde. ben on sekizinci katta oturuyorum ve buraya yeni taşınmış olsam da sahildeki martılar dışında pek bi kuş görmedim, benim binanın etrafında hiç görmedim zaten. onlar bütün gün sahilde balığa böcüğe saldırıyor, boş zamanlarında da birbirlerini yiyorlar.

    oturduğum pencere kenarında, gözümün ucuyla fark ettiğim minik karartının müjdeci hummingbird olduğunu fark etmek nefis bir sürpriz oldu. daha önce hiç göz göze gelmemiştik. koca cam blok aramızdaki tek engelken tam karşıma geçmiş, havada asılı bir şekilde pür dikkat bana bakarak rahat bir otuz kırk saniye geçirdi. ben de ondan alamadım gözümü. böyle sevimli bi surat olamaz.

    bu kuşa rastlamak müjde almak olarak da yorulur. spontane olmayı, şansı, kendi gücüne inanmayı, anı yaşamayı ve bunun bir ödülü olarak güzelliklerle dolu nefis bir hayat sürmeyi sembolize eder. kendinize eziyet etmemeniz gerektiği konusunda sizi uyarır. çalış ama yaşamayı da unutma der, hayatın ne kadar tatlı olduğunu hatırlatır.
hesabın var mı? giriş yap