• aynı zamanda roseanne yedinci sezon yirminci bölümünün adı.
  • "bazı yanlışlar yaptım. telafi edilemez mi olması gerek? kalbi öfkeyle ve hüzünle doldu ve kafası karıştı. ancak amaç neydi? sersem stratejiyi dile getirmek mi? üremek mi? ona bir şey anlatıyordu. milyonlarca spermin bir hücre için yarıştığını ve tersinin olmadığını. erkekler çok sayıda kadınla, hatta yabancılarla sevişirken, kadınlar seçici davranırdı. küçük bir yumurtanın taleplerini yerine getiriyorlardı. erkeklerin milyonlarca çılgın spermi şöyle bağırıyordu: ''çıkartın bizi, çıkartın bizi!''

    kişisel ilanlar gibiydi. onlarca şart vardı: ''sadece sigara içmeyenler.'' feldman bu kişilikte çekici bir
    kadınla tanışmak istiyordu: onunki gibi espri anlayışı olan...onun kadar müzik seven, bach'tan ve sıcak iklimlerden hoşlanan birisiyle. kısaca kendisinin kadın haliyle. pepkin evlendi ve sıcak, evcimen bir hayat sürdü. sakin ama sıkıcı. knapp bir çapkındı. evlilikten sakındı ve farklı kadınlarla yattı: hemşireler, ev kadınları, öğrenciler, bir doktor, bir satıcı kız...hepsi knapp'ı bacak aralarına aldı. pepkin, sadakatinin sükunetinde, knapp'a imreniyordu. inanılmaz yalnız olan knapp da pepkin'e imreniyordu.

    balayından sonra ne oldu? arzu arttı mı yoksa aşinalık eşlerin başka sevgili istemesine mi yol açtı? giderek derinleşen sevgi kavramı, aynı anda orgazm olmak gibi sadece efsane miydi? rifkin ve karısının aynı anda yaşadıkları tek orgazm, boşanma kararlarının verildiği andı.

    belki de anafikir, hayattan fazla şey beklenmemesi gerektiği."
  • woody allen'ın en iyi filmlerinden biri.

    senaryo o kadar ustalıkla kotarılmış ki filmin baş karakterleri öykülerini çok dengeli taşıyorlar. böylece, evlilikler, ayrılıklar, kadınlar, erkekler, seks, pişmanlıklar, dengesizlikler, aşırılıklar ve hepsinden iğrenmeniz gerekirken size de bir maske sunan burjuva sahtekarlığı film boyunca çok çeşitli formatlarda karşınıza çıkıyor. husbands and wives, 20 filmi arkasında bırakan yönetmenin bu filmlerin birçoğuna selam çakan baş yapıtı bence. son dönem filmlerinden hareketle woody allen hakkında konuşmazdan evvel izlenmesi gereken öncelikli yapımlardan. woody başkan ilişkilerin bin türlü halini anlatmayı başarabilmiş yegane isim, adam aşmış bitirmiş. bukowski bile kendisini seviyor, düşün, bukowski'nin sevdiği kaç insan olabilir ki?
  • "...çok uzun zamandır hiç sevişmedim.
    dediğim gibi, evliliğim ölüydü.
    yıllardır.
    nedenini bilmiyorum.
    biliyorum.
    termodinamiğin ikinci kanunu.
    er ya da geç her şey boka sarar..."
  • juliette lewis ve liam neeson'un enfes oynadığı, benim çok sevdiğim film..
    ve evet, woody allen'ın en iyi filmlerinden biri.

    judy davis parlıyor filmde, resmen parıl parıl parlıyor..
    şu repliği misal unutulmaz:
    "...çok uzun zamandır hiç sevişmedim.
    dediğim gibi, evliliğim ölüydü.
    yıllardır.
    nedenini bilmiyorum.
    biliyorum.
    termodinamiğin ikinci kanunu.
    er ya da geç her şey boka sarar..."

    woody ve mia bu filmin ardından bildiğim kadarı ile beraberliklerini bitirmişler. liam ise bu filmden sonraki sene oynadığı schindler's list filminde on numara bir aktör haline geldi. sene 1993 idi. hiç unutmam (12 yaşında bebe kadar çocuktuk, neyine unutmadık bilmiyorum bu arada).

    mia'yı, woody sanki bir yerlere sokup sokup çıkarmış senaryo boyu. nasıl kızgınsa..
    böyle hissettim, yalan değil.
  • izlerken kendi yaşantımdan izler bulduğum film. bu açıdan beni epey etkiledi. bir 5 yıl önce izlemeye kalksam belki sıkılıp kapatırdım. bu gece ise temiz bir zihinle, gözümü ve kulağımı dört açıp izledim.

    --- spoiler ---

    sanırım sally ile özdeşleştirdim kendimi en azından eski kocasına dönene dek. ben olsam yeniden denemezdim. ben, yeniden denemem. eleştirel, memnuniyetsiz yapısı benim de evliliğimde aldığım eleştiriydi. boşanacaklarını açıkladıklarında arkadaşlarının verdiği tepki karşısında öyle bir we're fine diyor ki insan gerçekten inanıyor. sonra kocasının ayrıldıktan 3 hafta sonra birine aşık olduğunu öğrendiğinde yaşadığı gerilim.. bu kadar çabuk mu? insan 10-15 yıllık anının birkaç haftada yok sayılmasını sindiremiyor belki. oysa o kadar çabuk değil işte. eşten gizlenen, -miş gibi yapılan yalandan ibaret bir süreç var. sally'nin flört denemelerindeki çekingenliği de tanıdıktı. onca yıl sonra insan kadın-erkek ilişkilerine yabancılaşıyor sanırım. flörtü unutuyor. keşke hemen barışmasa ve denemeye devam etseydi. evliliğine dair yaşadığı cinsellik dahil diğer sorunların aynen devam ettiği aşikar. bazıları bekar kalmak istemiyor her ne kadar bunun hayalini kuruyor olsa da.. ben ise o noktada sally'den ayrılıyorum. tüm zorluklarına ve handikaplarına rağmen boşanan biri yeniden evlenmemeli, özellikle de eski kocasıyla.
    --- spoiler ---
  • woody allen'in kendisini ve filmlerini tanımayan-bilmeyen insanlara önereceği filmidir. 2002 oscar töreni ardından soru-cevapta bunu söylemiştir.
  • --- spoiler ---

    çoğu insanı bitiren gerçekdışı beklentiler
    --- spoiler ---

    woody allen'ın iki insanın evliliğinin dinamizminde oynadığı rolleri yine bol talkative`:sanırım sinema dili oluyor, tr yi katletmek istemedim` bir şekilde anlattığı en iyi filmlerinden biri.

    bu arada bergman'ın (bkz: scener ur ett äktenskap)'ından izler taşır.
  • sally ve jack'in ayrılma kararını açıkladıklarında judy'nin verdiği tepkiden filmde nasıl bir olaylar silsilesi ortaya çıkacağı hemen belli oluyor. filmde ne olup biteceğini ilk beş dakikada anlamama rağmen bir gıdım sıkılmadım izlerken; bir yudum su gibi bitti anında.

    oyunculukların hepsi ayrı bir harika ancak judy davis'e ayrı bir parantez açmak gerek; judy karakteri inanılmazdı.
  • kimin eli kimin cebinde olduğu belirsiz bir başka woody allen filmi. dün gece başladım izlemeye, yarım saat sonra uyuklamaya başladığımı fark edince yatıp uyudum. sabah büyük bir inatlaşma sayesinde ancak bitirebildim. şahsen benim için filmde hiçbir yeni, ilginç fikir yoktu. ben pek anlamadım galiba deyip, başlık altında yazılanlara bakayım dedim. evlilikte ileşimsizlik, orta yaş krizi, cinsel hayatın monotonlaşması ve evli çiftlerin farklı arayışları, mia farrow ile ilgili ilk kocasının yaptığı pasif-agresiflik tespiti, woody allen'ın her filminde olduğu gibi yine kaybedeni oynaması, manhattan bla bla bla gibi şeyler. ne kadar parlak fikirler ve tespitler, şaşırdım kaldım. yani 30 yaşıma geldim, hayata hiç bu yönlerden bakmamıştım, filmi izlerken bu detayları komple kaçırmışım meğer. bir film ki metheden bile neden methettiğini bilmiyor koca sözlükte. bir de benim anlamadığım, bazı sözler ve söylemler var, woody allen'ın birçok fiminde geçer. onları da ekşiciler kaçırmış ama ben de söylemeyeceğim. bende kalsın.

    fikirsiz, klişelerle dolu, sıkıcı bir film.
hesabın var mı? giriş yap