• (bkz: rakı)
    hem de bunu kafamın duman oldugu bi zaman ictim ki her yudumda ağladım nerdeyse. keske yanımda, olmasını istediğim kişi olsaydı ama o da olmadı.
    her yudumda bi gülüyorum, bi gerizekali duygusal bi parça çalıyor (bkz: nasip degilmis) (bkz: tanrıdan diledim) , başlıyorum ağlamaya.
    bana icki yaramadı. hala ara ara ağlıyorum mesela, psikolojim buna elverişli diildi veya cok aglayasim vardı belki de. herkes yanlis secim yaptığımı soyledi, hem ilk defa hem de ilk rakıdan başlamak filan diye ama arkadaşların nişanını kutlamayı unuttu millet benim icki icerkenki tepkilerime, evrimlerime dikkat kesildiler, gece boyu nasıl oldun diye mesajlar, aramalar filan.
    tüm bu etkiler, bi kadeh rakıdan daa az içilen rakı yuzunden görülmüştür.
    ya aslında ben o ortamda içmesem de ağlardim eminim.
    hala da her yerde anason kokusu var. fazla abarttım sanırım.
    ps: bu arada, o kadar rakıyı 2 bardak vişne suyuyla beraber ictim.
  • (bkz: beyaz sarap)

    10 yasinda, restoranda, "babiskonun" kadehinden. tadindan rahatsiz olmadigimi hatirliyorum. ama daha fazlasini icmeme izin verilmemisti tabii o zamanlar.
  • (bkz: bira)
  • 9 yaşında arkadaşlarla piknikte bir birayı 3 kişi paylaşmıştık hemde pet bardaklarla içimiştik ve sonrasında ''oo kafaya bak'' diyip yolda sallana sallana yürüyorduk kızlara hava atıcaz diyee peeh peeh
  • biraydı tabii. lise üniformaları içinde, öğle saatinde, işlek bir caddenin ortasındaki bir parkta içmiştik. efes extra. artık o biradan daiçmiyorum . kırmızı tuborg'u bile bıraktım aslında. ikinci kutuya geçtiğimde yamulmuştum. çimenler. gelip geçen arabalar. bankın üstünde cips paketleri. büyük bir okyanusa ayaklarını değdirip, nefesinin kesilmesi gibiydi. bir maceraydı. neden içmeyi bu kadar istemiştim?

    sonra dershane aralarında, coğrafya dersinden önce hızlıca içilen kırmızı tuborg. sonra sadece biranın yanında içilen sigaralar. sonra bir başka parka, arkadaşın telefonundan dinlenilen türk sanat müziği eşliğinde tam teşekkül mezelerle, rakı. sonra onunla beraber içilen şarap. sonra kışın eli yakan biranın soğukluğu. hissedilenlerin deriyi yakacak kadar yoğun bir sıcaklığa ulaşması.

    içkinin romantizmi, içkinin o edebî yanı çekici geliyor insana. kendine zarar veren kahramanın cazibesi. o okyanusa yüzmek için adım atmıyormuşuz meğer, o ilk yudum okyanusta boğulmak için alınıyormuş.

    sarhoşluk bir sisten ibaret ve yolumuzu bulmak pek de umurumuzda değil.
  • 10 ya da 12 yaşlarımda içine buz atıp, çikolatayla eşlik ettiğimiz ,arkadaşımın evden yürüttüğü viski...o kadar hevesle aldığım ilk yudumu püskürtmüştüm...acı, boğazı yakan bu sıvıyı bir daha içmemeye kendi kendime söz vermiştim...
  • (bkz: çay) sonra kafa yapmamaya başladı damardan ayrana başladım. kurtulmak istiyorum. taşşak mı geçiyorsunuz birader zaten parasızlıktan bira bile alamıyoruz gelmiş beni hafızamda ilk içtiğim içkiyle başbaşa bırakıp,başlığı açıp siktirip gidiyorsun. sık kafana gitsin seni lanet olası çomar.
  • yurda kaçak sokulmuş vodka limon.o nasıl güzel bir tattır ki yıllar geçti öyle bir içki içemedim.
  • herkesin bira ile başladığı ama kimsenin bira demeyeceği, tuhaf alkoller yazacağı başlık.

    ben mi? tabiki rakı.
  • süt
hesabın var mı? giriş yap