iki kişiye bir dünya
-
umit yasar oguzcan bir kitabı gel bak bir tanrı yarattım senden diye bitiodu anımsadıım kadarıyla
-
içeriği seçme şiirleri ve sahibini arayan mektuplardan oluşmaktadır...
-
evlilik tam da böyle bir şey sanırım, sonra uzaylılar* istila edebilir o ayrı ama..
-
tanrı sensin dünya da sana girsin böyle bir bıkmışlık böyle bir ne işim var benim buradacılık..
bir kuple sibuple
nasıl aldandık bunca zamandır
nasıl inandık güzelliğine hayatın
bize ne doğan güneşten
büyüyen buğdaydan akan sudan bize ne
alabildiğine kederliyiz yorgunuz
bize dostlugu öğrettiniz
bize sevmesini öğrettiniz böyle delicesine
sevdikse günahlarımız tanrının boynuna
sevilmedikse insanlar utansın kederimizden
ne aradık ne bulduk dünyanızda söyleyin
bir sevgiyi bile çok gördünüz bize
öpüştük uykularımızda ayıpladınız
kara kara yengeçleri saldınız üstümüze
şimdi de bir yaşamaktır tutturmuşsunuz
rahat bırakın bizi
göğüyle deniziyle
taşıyla toprağıyla
o yoktan var ettiğiniz tanrısıyla
dünyanız sizin olsun.
ü.y.o -
ümit yaşar oğuzcan tarafından 1957 yılının nisan ve eylül ayları arasında yazılmış senfonik şiir.
"bir tanrı tarafımız vardı korkunç
sevemedik" -
ümit yaşar oğuzcanın şiiri.
salt aşk değil. dünya'ya, düzene, tanrıya isyan da vardır. gerçekten özel bir şiir.
''yeni bir dünya kurardım sana
insansız, tanrısız, kedersiz
severdin''
''verdiğin her kederin yüreğimde yeri var
hangi kitabı açtıysam seni okudum yıllardır
hangi aynaya baktıysam seni gördüm
gel desen gelemem
git desen gidemem
öl desen kanım akmaz
anladım artik seni sevmek yüce bir şey
anladim seni sevmek tanrı'ya yaklaşmak gibi''
''kim kurdu bu düzeni nerdeyiz
bu tekerlekler nasıl dönüyor boşlukta
bu umutlar bu dualar bu kahrolası hayaller
nasıl bunca yıldır barındırdı bizi
bu katı yürekli topraklar
bu gülünç mezartaşları
ölümler ölümler ölümler
ölümlerden beter yalnızlığımız
bu macera ne zaman bitecek söyleyin
söyleyin ne zaman aydınlanacak
bu karanlık alın yazımız''
şiirin tamamı, ve seslendirilmişi için
http://www.aydogantemel.com/dunya.html -
gelme diyorsun
bu gel demektir
birazdan güneş doğacak
dolu dizgin atlılar geçecek yüreğimden
seni düşüneceğim
gümüş mahmuzların parlaklığında
yağmur nal izlerini örtmeden
sana geleceğim
bekle beni
hindistan ‘da banaras şehrinde seni aradım
ganj ‘ın sularında lanetlenmiş insanlar yıkanıyordu
ganj ‘ın suları pisti bulanıktı
içtim
bir kadın tanıdım haydarabat ‘da
cüzamlıydı güzeldi üstelik
sana benziyordu
etli dudakları vardı
brahman mabetlerinde seviştik üç gün üç gece
taşların üstünde yattık
bir hayvan tarafımız vardı alımlı
bir tanrı tarafımız vardı iğrenç
bir insan tarafımız olacaktı
aradık üç gün üç gece
bulamadık
bir tanrı tarafımız vardı korkunç
sevemedik
sonra nijerya ‘da mozambik ‘te altınsahillerinde
kulaklarımda ulu ormanların uğultusu
vahşetin musikisini dinledim yeşil yeşil
zifir gibi bir yalnızlıktı içimde yokluğun
iri bir memeydin kalçaydın avuçlarımda
belki bir tutam tuzdun kirli
seni düşündükçe susuyordum
nehirler göller kandırmıyordu beni
o kadınlara gidiyordum
o bakır tenli kadınlara
o kadınlarla da yattım
adam boyu yaprakların üzerinde
boyanıp boyanıp yeryüzüne çıkıyorduk derinlerden
yorgundum
kuşkuluydum
iliklerime kadar bendim
bir yeşildim
bir beyazdım
karanlıktım
insan eti yiyenler anladı beni
kanarya adalarında
bir kamış kulübede iki ayna buldum
birinde ellerim vardı kemik kemik
parmaklarım beni çağırıyordu sana
birinde gözlerim vardı
ağlıyordum
çiğnenmiş otlara döndüm
ağlamaklı denizlere
köpek balıklarının azı dişleri avutmaz beni
bir gemiydim
battım
santa – isabelle adasının önünde
şimdi 3200 metre derindeyim
sana ahtapot gözleri topluyorum
sana mürekkep balıklarının gözyaşlarını getireceğim
bırak beni
yosunlarla bir çeşmeden su içiyorum
o derinliklerde bir mağarada buldum kendimi
önce garipsedim çıplaklığımı
utandım
sonraları alıştım güzelliğime
bir elim sendin
bir elim ben
ayaklarımı göremezdin
öyle uzaktaydı
sağ kolumu mekke ‘de kestiler şafak vakti
utanmaz yalnızlığımla kaldım çaresiz
bitmez
haçlı seferleri boyunca anlatsam maceramı
yakına gel
dört yanımız iri ıstakozlarla dolu
yalnız değiliz
tuk ki bu tuzlu balıklarda benim yüreklerim çarpıyor
tut ki gözümün yarısı elmada yarısı kapanık
tut ki ben beyaz peynirim ben zeytinim
al
ekmeğine katık et beni
dufy ‘nin bir sokağı vardı bilir misin
ilkin seni o mor sokakta gördüm
temmuzun ondördüydü
bütün itliği üzerindeydi güneşin
bir yeşil elbisen vardı
bir siyah ayakkabın vardı
bir gözlerin vardı
bir dudakların vardı
ama ben yoktum o sokakta
tahiti adalarında
gaugin ‘le seni düşünüyordum
absent kadehlerinde ellerini içiyordum yudum yudum
dufy ‘nin sokağı aklıma nereden geldi
bir çift zar aldım
attım gökyüzüne
adis-ababa şehrine düştü
adis-ababa şehrinde kadınlar
hepyek bakıyordu yüzüme
yüzümde cinayetler işleniyordu her gece
kadmiyum kırmızısından kanlar akıyordu nehir nehir
sen baksan görürdün
her gözüme bir düşeş oturmuştu
sen görsen anlardın
titanyum beyazı yalnızlığımı
budapeşte köprüsünün üzerinde
bir çingene falıma baktı
dedi üç günde öleceksin
ben üçbin yıldır seni arıyorum
kapılara sığmıyor umutsuzluğum
lağım kokuları gibi çirkef gibi kederliyim
içimden dünyayı ipe çekmek geliyor
cümle yıldızlar şahidim olsun
yapmazsam adam değilim
sanghay ‘da orospular benimle yatmadı
çirkinsin dediler
pissin dediler
yıkandım arındım
afyon yüklü mavnalar geçiyordu çin denizinden
birisi geçmişime küfretti
tuttum öldürdüm
geçmişim seninle güzeldi temizdi aktı
kirlettim
affet beni
hamamatsu ‘da bir geyşa kızı yüzüme tükürdü
pyong-yang ‘da kurşuna dizdiler beni
tiz bir boru sesi üç defa ti çekti
trampetler başımda zonkluyordu
kederliydim
çaresizdim
canım tchaikovski ‘yi dinlemek istiyordu
ah o keman konçertoları öldürdü beni
dinsizdim istanbul ‘da minareler üstüme yıkıldı
yoksuldum kudüs ‘te kiliseler kabul etmedi beni
gelme diyorsun
bu gel demektir
birazdan akşam olacak
rachmaninof ‘la bir meyhanede içmeliyim bu gece
sonra sana gelmeliyim
rachmaninof nereye giderse gitsin
şimdi bir derin mavide akşam oluyor
gök mavi deniz mavi
mor dağlar yeşil ağaçlar mavi
bozuk düzen mavi gecelerden sesleniyorum sana
ne opera aryaları
ne beşinci senfonisi beethoven ‘in
bir yalnızlık marşıdır çalınıyor uzakta
gün ışığı arkamızda kaldı bak
tanyerinde unuttuk gözlerimizi
gel artık
hayata yeniden baçlayalım
gel artık
bu mavilerde kimseler görmez bizi
solfej anahtarlarını kaldıralım
do ‘ların mi ‘lerin önünden
bırakalım bu dünyayı alabildiğine dönsün
ölmekse daha kolay ne var
yaşamaksa sensiz mümkün değil
iskender adam edemedi bu dünyayı
biz mi edeceğiz
eflatun çözemedi yaşamanın sırrını
biz mi çözeceğiz
bütün yataklar bir kişilik
git diyorsun
nereye gideyim
birazdan gece olacak
ağır kılıçlar parçalayacak yüreğimi
pis bir koku gibi çökecek üstüme yalnızlığım
seni düşüneceğim stepler ortasında yorgun kimsesiz
dolu dizgin atlılar geçmeyecek yüreğimden
bir gözümde gümüş mahmuzların pırıltısı hazin
bir gözümde bozulmuş nal izleri
durup durup ağlayacağım
sen bu ayrılıklar için mi yaratıldın söyle
bu zehir zemberek kederler için mi
bak bütün orkestralar sustu
bütün ışıkları söndü dünyanın
korkma
haydi uzat ellerini
geçmiş yılları yeniden yaşayalım bir bir
bak dinle
bir seslenen var uzaklardan
bak dinle
kader kapıyı çalıyor
gelme diyorsun
gelme diyorsun
bu gel demektir.
****
tanrının bıraktığı yerden biz başlıyalım
üç milyar insanın yarısını sen öldür yarısını ben
üç kişi kalsak yetişir yeryüzünde
yaklaş bana
seninle kardeş değiliz
hüzünle karışık sevinçlerden kurtul artık
arzuların o belli belirsiz sıcaklığını sev
biliyorsun
önce tanrı insanı yarattı
sonra insan sevgiyi
ne yapsak boş
ne kadar çabalasak faydasız
geriye dönemeyiz
olanlar oldu iş işten geçti
çamurumuza sevgi katılmış bir kere
kim bu şarkıları söyleyen
karcığar faslından düm tek üzere
aklım bir yere erişti durdu
susun
şimdi üçgenlerle oynuyorum
kaldırın bu daireleri
bir model kız geldi soyundu karşımda
saçlarından üç fırça yaptım
üç tüp boyan vardı
verenoz yeşili zümrüt yeşili krom yeşili
hepsini kattım birbirine
senin yeşilini buldum
senin yeşilinde orkestralar debussy ‘den çalıyordu
senin yeşilinde unuttum siyahlığımı
bu deli eden uğultu nerden geliyor
kim kırdı bu aynaları
toplayın yüzümüzü görelim
çirkin değiliz artık
bir kapı açılda önümüzde ölümsüzlüğe
güzeliz
sabahlar bizimle dolu
işık diyordun al işte -
aydoğan temel'in sesinden dinlemek için:
1. bölüm: http://www.youtube.com/watch?v=aybk886wjs0
2. bölüm: http://www.youtube.com/watch?v=poqy-ktlxqe
3. bölüm: http://www.youtube.com/watch?v=osw868nbilk
4. bölüm: http://www.youtube.com/watch?v=jaw9ifpnpug -
deli dolu akan nehirlerden tas tas sular içtik. öyle ateşlerle doluydu yüreklerimiz öyle tutkundu. karlı dağların serinliğinde uyurduk geceleri . deniz fenerinin ışığında yıkanırdık. köpükten bir çalkantıydı içimizde zaman. ne yana baksak denizdi maviydi ışıktı. sonra bir çaresizlikti zifir. akıntıya kapılmış gemiler gibiydik ..
bir org çalınır gibi yanıbaşımızda. öyle kendinden geçmiş öyle başıboş. öyle derin duygular içindeydik anlatılmaz. sarhoş rüzgarlara bıraktık kendimizi. aldığını geri vermez dalgalara. görmediğimiz ülkeler gördük gün doğusunda. tatmadığımız yemişlerden tattık günahkar olduk. alevden bir tasta eridi günler. bir cehennem ateşiydi aşk içimizde. hiç sönmeyecekmiş gibi yanıyorduk..
tutsaklığımız nasıl başladı bilinmez. paslı demir kapılar kapandı üstümüze. taş duvarlarda kayboldu boğuk seslerimiz. çaresizliğimizi bize aynalar söyledi inanmadık. kuşatıldık ansızın kederle ayrılıkla. aman vermez karanlıklar sardı dört yanımızı. yalnızlık bir ağrı gibi çöktü başımıza. uyuduk bir daha uyanamadık.
şimdi bir kutup var sana çeker beni. bir kutup var senden öteye. ben onun için böyle ortalıklarda kaldım. dağ yollarında caddelerde sokaklarda. onun için bulup bulup yitirdim seni. hangi kapıyı çaldıysam sen açtın bana. hangi gözümü yumduysam seni gördüm. zamandın zamandan öte bir şeydin. yıllarca bir meşale gibi yandın uzaklarda
bu manyetik alanda boğulmam senin yüzünden. bu zincirleri sen vurdun ellerime. sen getirdin bunca karanlıkları.
al şunu mum yak
korkuyorum
bir taş aldım attım denize
günahlarımdan kurtuldum
alfabenin yirmisekizinci harfindeyim
öteye gidemem
itme beni
benim de bir insan tarafım vardı. bakma böyle kötü olduğuma. benim de dileklerim vardı. benim de bir beklediğim vardı yaşamaktan. yeter artık vurma yüzüme çirkinliğimi. hergün bir kadın ağlar benim yüzümde. büyük dertler için benim ellerim.
anlamıyor musun
sen sevildiğin için güzelsin bu kadar
ben sevilmediğimden böyle çirkinim
bütün kötü yerlerde ben korkarım. biliyorum. bir hayvan leşiyim öleli kırk gün olmuş. fabrika bacalarında bir kara dumanım. zehirim akrep kuyruklarında. kötüyüm sevemediğin kadar.öyle fenayım.kapanmış bıçak yaralarında.bu pis çöp tenekelerinde unut beni.unut artık.
bayat bir ekmek gibi
çürümüş bir elma gibi
sarı badanalı evlerde kazanlar kaynar
sarı badanalı evlerde günahlar işlenir her gece
sarı badanalı evlerde ölüler yıkanır
sarı badanalı evleri sev biraz
bu evlerde zaman benim akşamlarımdır yitirilmiş
bu kazanlarda benim gözbebeklerimdir kaynayan
bu sarılarda benim yüreğim bir ölür bir dirilir
anladım
bu dünyada benden başka kimse yok beni anlayan
kalbimi yardım
bir damla kan aktı
kutuplara kar yağıyordu
üşüdüm
dur gitme
beş kuruşum vardı kaybettim
dur gitme
isırgan otlarından kurtar beni
deniz analarının gözlerini çaldım.sana bakmak için.güneşi üçe böldüm.al biri senin olsun.yüzümde beş bıçak yarası var.bir de sen vur.barut kokusunu severim.bir portakalı dilim dilim soy..
acıktım
tut ki ben yoğum artık yeryüzünde
tut ki bir marul yaprağıydım
öldüm
al şu serçe parmağım sende kalsın.ben kötüyüm.korkunç çirkinim.ben ¤¤¤¤ensekizinci tul dairesiyim.sağ gözümün üç kirpiğini kestim.
al
ben lanetlendim
cenaze marşı çalınıyor.ölüler ayağa kalktı.görüyor musun.şu soldan ikinci benim.senin yüzünden öldüm.şimdi seni getiriyorlar karanlığıma.
ağlıyorum
biraz sev beni
gül biraz
yaklaş biraz
seni affediyorum
kuşkonmaz dallarına astım kendimi. sedir ağaçlarına gül yapraklarına.başımı taşlara vurdum.gözbebeklerimde büyük camlar parçalandı.tanrısal duygular içindeydim.bütün tanrısızlığımdan uzakta.bir kemiklerinin sertliğini aldım.bir teninin aklığını.sonra sıcaklığını dudaklarının..
gel bak
sana bir tanri getirdim
gel bak
bir tanri yarattim senden. -
ümit yaşar oğuzcan'ın kuşkusuz bir şiirden fazla olan şiiri. destansıdır, edepsizdir, aykırıdır, utanç üzredir. hisler türkçe'nin duygusallığında, ancak bu kadar büyüyebilir.
"verdigin her kederin yüregimde yeri var
hangi kitabi açtiysam seni okudum yillardir
hangi aynaya baktiysam seni gördüm
gel desen gelemem
git desen gidemem
öl desen kanim akmaz
anladim artik seni sevmek yüce bir sey
anladim seni sevmek tanri'ya yaklasmak gibi"
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap