• anaokulu terk, dikiş tutmayan biri olarak hüsran olacağını düşündüğüm ailenin yeni denemesinin ilk günüydü. saçmalık tam gaz devam ediyordu ömrünün 6 yılı istediği saatte kalkmış çocuk sabahın körü( sabahçı 1. sınıf insafsızlığı) kaldırılıp yine bir adrese götürülüyor. ama bu sefer daha çok coşku karambol, sorguluyor insan...

    sınıfın en merkezinde buldum kendimi ağlayanlar ekürisinde olmak var iken delikanlı olmuşum farkında değilim. anne ve babaların ünlü kovalayan magazinci gibi her yerden kafa sokması falan sevimsiz gündü. teneffüs zili kavramını öğrenişim ilk günün umutulmaz en iyi anısı idi. " arkadaşalar bu zil çaldığında derse ara vereceğiz 10 dk bahçede oyun oynayabilir , yemek yiyebilir, tekrar duyduğunuzda geri geleceksiniz" talimatı ilginç ve deneyimlemek istediğim ve bir ömğr boyu o sınıflarda bazen kavgaları beklemek , bazen sızmak, bazen sağı solu kesmenin fırsatı olacağını hiç düşünmememiştim. öylece ilk zil çaldığında o döneme özel sanırım bahçede koşu yarışması tadında abuk subuk şeyler yapmıştık. piyuuuuu geldiğimiz yıllara bak.
  • - kapidan girerken duraklamak, cunku ayakkabilari cikarip girecegini zannetmek. herkesin ayakkabiyla girdigini gorunce sasirmak.
    - teneffuse cikip saskin saskin koridorda gezindikten sonra sinifa donup siraya oturdugunda bir de ne gormek? (bu nasil anlatmak?) canta yerinde yok! sonra okul muduru dahil herkesi ayaga kaldirmak, aglamak da aglamak. en sonunda yanlis sinifa girdiginin farkedilmesi ve sevincli bir mahcubiyet.
  • annenin bir anda sınıftan dışarı çıkmasıyla göğüste oluşan boşluk hissi.
  • göz kapağımı arı soktuydu..
  • ilk teneffüs arasında, bahçede, üzerinde enlemesine bir çıkıntı olan duvardaki çıkıntıya basıp duvarın sonuna kadar gitmeye çalışmak
    (bkz: turhan ve mediha tansel ilkokulu)
  • okulun bahçesindeki açılış töreninde eski öğrencilerin hep bir ağızdan yüksek sesle andımızı okuduğu sırada, ezbere bilmem gerekiyormuş gibi triplere girip andımız bitene kadar dudaklarımı oynatmam.

    yıllardır aile içerisinde en çok geyik yapılan konu olarak aile içi tarihimizde yerini alan olay.
  • yedi tane kurşun kalemimin yedisini de kaybetmiştim, annem çok kızmıştı. akademik bir kariyer yapamayacağım o gün belliymiş aslında, keşke beni kuaföre çırak olarak filan verselermiş ta o zaman. hem bir altın bileziğim olurdu, masrafım olmazdı, üstüne para bile kazanırdım.
  • okulun kapısını gördüğümde annemin bacaklarının arkasına saklanıp, beni bir daha almaya gelmeyeceklerinden korkmak. çok ağlamıştım.
  • sınıfları roma rakamıyla yazmışlardı o yüzden bir türlü bulamamıştım sınıfı.
hesabın var mı? giriş yap