• öğrenciyken moskova'da bir sokak adlı romanını okuyarak keşfettikten sonra hayatımı değiştiren yazar.
  • oğullarımızın oğulları

    oğullarımızın oğulları şaşıracaklar
    tarih kitaplarını karıştırırken:
    1914...1917...1919
    neler çekmişler? zavallıcıklar!
    yeni çağın çocukları şavaşları okuyacak;
    yazarların,generallerin adlarını öğrenecekler,
    ölülerin sayısını,
    tarihleri öğrenecekler.
    siperlerin üstünde ne güzel kokardı güller
    bilmeyecekler,
    topateşleri arasında ne güzel öterdi kuşlar,
    yaşamak ne güzeldi o yıllarda,
    bilmeyecekler.
    yıkılmış şehirlerin üstünde nasıl ışırdı güneş,
    öyle ışımadı ondan sonra bir daha
    mahzenlerden çıkanlar nasılda şaşırdı.
    güneş mi? hala tepemizde mi güneş? diye
    o güneşi bilmeyecekler.
    sert söylevler çekilirdi
    güçlü ordular yenilirdi
    ama öğrenirdi askerler saldırıdan bir saat önce,
    hepsi öğrenirdi
    nasıl koktuğunu kar tanelerinin.
    insanlar kurşuna dizilirdi şafakta,
    ama yalnız, yalnız onlar öğrendi
    nasıl olduğunu nisan sabahlarının.
    huzmeler arasında parıldadı kubbeler,
    rüzgar yakarırdı:bekle! bekle biraz! biraz daha!
    öpüşenler bir türlü ayrılamazdı yaslı ağızlardan,
    sımsıkı varırdı aşkın anlamı,
    yakmaya,yangına,fırtınaya vardırdı
    aramaya,aranmaya varırdı
    bu öfekeli, bu ince yıldızın üstünde insanlar
    nasıl sevişirse öyle sevişirdi onlar da.
    yemiş yüklü bahçeler yoktu o yıllarda,
    tomurcuklar ve acılı bir mayıs vardı.
    kimse 'hoşçakal!' demezdi sevdiğine
    kesin bir kelime kullanılırdı: elveda!
    okuyun bizi, şaşırın!
    üzülün bizim zamanımızda yaşamadınız diye.
    biz gece yatısına gelmiştik bu dünyaya.
    sevdik,yıktık,yaşadık ölüm saatimizde.
    ama tepemizde sonsuz yıldızlar vardı
    o yıldızların altında yarattık sizi.
    hala hasretimiz ışır gözlerinizde.
    sözlerinizde isyanımız söylenir.
    geceye,çağlara,çağlara saçtık çünkü
    sönmüş hayatımızın kıvılcımlarını
    sönmemek üzere bir daha
  • (…)
    (ilya) ehrenburg, nâzım’a* sordu bu kez:
    -ya siz, nâzım, neler yazıyorsunuz şu ara?
    -sadece şiir. başka hiçbir şey istemiyor canım. bir dönem geçirdim, birkaç yıl kadar süren, hemen hemen 1958'e kadar. tek bir dize yazamaz olmuştum. bitti bu iş diye düşünüyordum. şimdi yitirdiğim bu zamanı telafi ediyorum.
    -evet, çok iyi anlıyorum sizi. benim de birçok kez şiirle böyle bir şeyler geçti aramda. kaprisli şeydir şiir.
    (…)

    nâzım’la söyleşi, vera tulyakova hikmet
    çev: ataol behramoğlu, cem yayınevi, 1989
  • faşizm sonrası avrupa kitabında faşist sistem eleştirisinden çok sovyet propagandası yapan yazar.
  • adamı pek tanımam etmem de, siz yine de adnan oktar'ın ecnebisini kaynak göstererek eleştirmeyin bence. yoksa yarın öbür gün başkası da şunun gibi "bilimsel tespitlere" kaynak olarak gösterir:

    "ıt is almost common knowledge that pornography destroys lives. several scientific studies have shown that it leads to sexually aggressive behavior. cambridge anthropologist j. d. unwin noted back in 1934 that out of 86 civilizations he had thoroughly examined, one of the backdrops that led to their eventual collapse was sexual promiscuity."

    http://bravenewworld.in/…h-century-and-pornography/

    "since christianity provides the source for the moral order in the universe, and since it regards sex as sacred, then pornography became a weapon in attacking christianity and western culture at large"

    of anam of. çok fena.
  • "otomobilli yaşam" adlı muhteşem kitabın yazarı...

    çok çok güzel yazmıştır burada..

    sayfa 39'dan :

    "citroen'in reklamcıları denizin ve dağlarını loire kıyılarının, alp geçitlerinin, çam ağaçlarının ve ozon gazının reklamını yapıyorlar. citroen fabrikaları makinelerin kötü soluğuyla dolu. zehirli gazlar, kızgın yağ kokusu, keskin asit dumanları, alkol, gaz, boya, emaye kokusuyla dolu. madenler asitle zımbalanıyor. işçiler egzama oldu hep. madenler zımparataşıyla temizleniyor işçiler hep vereme yakalandı. madenler otomatik tabancalarla boyanıyor. işçiler zehirleniyor. dökümhanelerde işçilerin gözleri yağ ve sülfürden yaşarıyor hep. gün ışığına bakamaz oluyorlar yavaş yavaş. ama neyse, fabrikada güneş yok ki. kalıplar taşınıyor. göz mü gerek, kulak mı, yoksa yaşam mı gerek onlara? elleri var ya, bantın başında duruyorlar ya..."

    sayfa 41 :

    "...monsieur andre citroen'in içi rahattı. pierre chardain öleceği güne dek kelepçeleri elinden bırakmayacaktı. hiçbir vakit devrim yapmayacaktı. bir bayram gününde, ya da bir tatilde ne neşeden ne de üzüntü ya da öfkeden kimseyle kavgaya tutuşmayacaktı. makina görevini yapmıştı: bir insanı parçalara ayırmış, sonra yeniden monte etmişti. elleri daha çabuk hareket ediyor, göz kapakları daha seyrek inip kalkıyordu. dış görünüşüyle, sıradan bir insandı o da. kaşları vardı, sırtında yeleği vardı. sinemaya giderdi. ama onunla konuşamazdınız. artık bir insan değildi. o bantın bir parçasıydı yalnızca: bir civata, bir tekerlek ya da bir vidaydı. başkaları gibi yemek, kadınlarla yatmak ya da gülmek için yaşamazdı. yok, onun yaşamı daha büyük bir anlam taşıyordu. otomobil üretmek için yaşıyordu o. on beygir gücü, gürültüsüz motor, çelik gövde...."
  • yazar olmasının yanında çok iyi bir şairdir. grup ekin'in erken öleceğiz şarkısının sözleri kendisine aittir;

    ötekilere bıraktık
    güneşi karşılamayı
    nasıl ama nasıl isterdik
    isterdik biz de yaşamayı

    erken öleceğiz seninle biz
    şafaktan önce öleceğiz
    madem ki biz partizanız
    zincirin ilk halkasıyız
    erken öleceğiz seninle biz
    şafaktan önce öleceğiz

    anımsar mısın seninle
    gece nasıl vedalaşmıştık
    silah sesleriyle yüklüydü gece
    nasıl heyecanlıydık nasıl
    kulağımız yüreğimizde."
  • sovyet yazar, şair ve gazeteci. 1891 yılında kiev'de doğan ehrengburg, henüz 14 yaşındayken devrimci düşüncelerle tanışarak buharin'le birlikte rusya'daki çeşitli eylemlere katıldı. bolşevik hareketin temelini atanlar arasında yer alan yazar, 17 yaşında tutuklandı. serbest kalmasının ardından paris'e yerleşerek, ilk şiirlerini burada yazdı. 1917 yılında ekim devrimi sırasında ülkesine dönerek yine aktif çalışmalar yaptı.

    devrimden sonra bir süre daha avrupa'da kalarak, ilk romanını yazdı. 1924 yılında sscb'ne geri döndü ve izvestiya gazetesinin savaş muhabiri olarak tekrar avrupa'ya gönderildi. ispanya iç savaşı'nı izledi, anti-faşist güçlere destek verdi.

    tekrar anayurduna geldikten sonra faşizmin işgaline tanık olduğu olayı kaleme aldı ve ünlü eseri paris düşerken adlı romanını yazdı.

    yazar, fırtına ve dipten gelen dalga adlı romanlarıyla bu kitabını bir üçlemeyle tamamladı.

    ehrenburg, kızıl yıldız gazetesinin de savaş muhabirliğini yapmasının yanısıra, makale, gezi yazıları, anı ve öykü gibi eserler de bıraktı.
  • ilya grigoryeviç ehrenburg (1891- 1967) sovyet yazar ve gazeteci. çok genç yaşta rusya’daki devrimci harekete katılır ve çok geçmeden tutuklanır. ı. dünya savaşı sırasında savaş muhabirliği yapar. 1924’te sovyetler birliği’ne döner. çeşitli sovyet gazetelerinin yurtdışı yayınları sorumlusu olarak avrupa’ya gönderilir. ehrenburg, 2. dünya savaşı boyunca savaş gazeteciliğinde aktiftir. pek çok kişi tarafından “edebi yeteneklerini” almanlara karşı “nefret kampanyası” yürütmeye kullanmakla suçlanan birçok sovyet yazardan biridir. 1942’de, alman birlikleri sovyet topraklarında iyice ilerlediği sırada yayınlanan “öldür” adlı makalesi bu kampanyanın yaygın örneklerinden biridir. ehrenburg “öldür” başlıklı makalesinde şöyle yazar: “eğer günde en az bir alman öldürmediysen, o gününü boşa harcıyorsun... gün sayma, mil sayma, sadece öldürdüğün almanların sayısını say.”
  • klasik sscb kalitesinde bir yazar, çok iyi yani.
hesabın var mı? giriş yap