• frontal beyin lobu ve "neden?" sorusunu sorabilme yetisi. zaten bu ikisi birbiri ile bağlantılıdır. frontal lobun çalışma biçiminin sırları halen çözülememiş, insanın ne gibi bir işlemden sonra "neden?" gibi aşmış bir soru sorduğunun nedeni bulunamamıştır.* insan beynini maymun beyninden ayıran budur.
  • eşini dövmesidir.

    'eşine şiddet gösteren tek hayvan insanoğludur.' jack london
  • diğer hayvanlar dendiğinde biraz alındığım zımbırtı,bu kofti cümlemi ''hiç canı sıkılan bir hayvanat görmedim'' diyerek tamamlıyorum.
  • ellerini kullanabilmesidir tabii ki. bundan maksat bir takım eşyaları elleriyle kavrayabilme yeteneği değildir elbette. o ellerle alet yapabilme ve o aletleri kullanıp geliştirebilme yetisi, insanı diğer hayvanlardan ayıran en temel özelliktir.
  • yalan söyleyebilme ve yalanlara inanabilme yetisi.
  • sirt üstü uyuyabilmesi. iste bu (bu gece itibariyle ayni muhabbetin seyini cikarma kotami doldurmak suretiyle) evrim teorisinin cöküsüdür.
    (bkz: sirt ustu uyuyan hayvan fosili)
    (bkz: evrim teorisi /@dr shephard ameliyathaneye)
  • kendisini diğer tüm varlıklardan üstün görmesidir.

    çok uzun uzun anlatmak istiyorum ama sonra sinirlerim izin vermiyor tahammül edemiyorum bu durumu ifade etmeye.

    en iyisi yaşadığım bir olayı aktarmak sanırım.

    sokakta yürüyorum, büfeye doğru gidiyorum. bir sanayi sitesinde her tür sosyal sınıftan insanın olduğu bir yerlerdeyim.

    yanımdaki arkadaşımla sohbet ederek ilerlerken uzaktan iki "insan" geliyor.

    bu iki insanla aramızda da oralarda bir iş yerinin bekçiliği için işe alınmış oldukça kalıplı, iri kıyım ve sert mizaçlı bir köpek var. boynunda dikenli tasması ile korkusuzca dolanıyor iş yeri önünde.

    tüm odak noktam bu düzlem üzerinde, arkadaşımla sohbet ederken kafamda sayısız analiz dönüyor: köpeğin saldırgan vs. olabileceği, bağlı olmamasının riskleri, karşıdan gelen tiplerin hödüklüğü. ben aslında çok da farkında olmadan beynim bunları tahlil ederken, o iki "insan", köpek ve biz iki insan arasında mesafe kucaklaşma boyutunda giderek yakınlaşıyor.

    tam bu sırada köpeğe bizden daha yakın olan "insanlardan" birisi önce elindeki koca bir portakal dilimini ağzına atıyor boğulurcasına yemeye başlıyor ve tam köpeğin yanından geçerken kendi halindeki hayvana bir tekme yapıştırıyor. o iri kıyım köpek beni çok şaşırtıyor, beklediğimin aksine o tekmeyi sahibine parçalayarak iade edeceğine korkuyor ve uzaklaşıyor.

    o anda kan beynime sıçrasa da bir şey diyemiyorum, aynı şekilde o insan yanımdan geçerken bende ona bir tekme yapıştırayım diye düşünüyorum.
    ama esas korkmam gereken o köpeğin olmadığını anlıyorum sadece.

    "ne istedin kendi halinde hayvandan" sorusunun cevabı çok belli. olay bu cevabı göze alıp alamamak değil cevabın hakkını verebilecek yapıda olsak da olmasak da sonuç aynı olacak belli. o insan görünümündekilerin şeklini değiştirip olması gerektiği hale soksam bile zihniyetini değiştirmem imkansız. bunun için dayak yesem de zihniyet değişmeyecek.

    işte insan böyle bir varlık, sebepsizce sadece karşısındakinden daha üstün olduğunu düşündüğü tüm zamanlarda onu ezme isteğine sahip olabiliyor gerek fiziksel gerek duygusal olarak. oysa o köpek o insanların ikisini birden kaldırıma yatırıp sikse kimse de elinden alamaz ama hayvan bile çekiniyor insanlardan. belli ki insanlarla sayısız acı tecrübeleri olmuş.

    işte insanın diğer hayvanlardan olan bu farkı insan olmaktan utanmanıza sebep olabiliyor.
  • (bkz: irade)
  • martin heidegger insanı diger varlıklardan ayıran şeyin, onun varlık sorusunu sorması, varlığı anlamaya çalışması, varlıkla ilgili olarak kaygılanması olduğunu söyler.
  • diğer tüm hayvanlara hükmedebilme gücüdür.
hesabın var mı? giriş yap